Cemal Yıldırım’a göre Kıbrıs’ta ihtiyacımız yüzleşme sinemasıdır...
Film yönetmeni Cemal Yıldırım, üzerinde geniş tartışmalar yaşanan “Famagusta” dizisinin yanısıra Kıbrıs’a dair filmler ve diziler yapılmış Türkiye sinemasıyla ilgili düşüncelerini sosyal medyadan paylaştı ve “Kıbrıs’ta bizim ihtiyacımız, bir yüzleşme sinemasıdır” dedi.
Kıbrıs’ta her iki toplumun da yaşanmışlıklarını, acılarını, birbirlerine yardım ettikleri anları ele almasıyla bilinen Kıbrıslı film yönetmeni Cemal Yıldırım, geçtiğimiz günlerde sosyal medya paylaşımlarında özetle şöyle yazdı:
“Netflix’te “Famagusta” dizisi yayına girecekmiş.. Bir hengame bir hengame.. Türkiye işgalci gösterilmiş, tarih saptırılmış, bir yaygaradır gider. “Biz da yapalım, Türklerin neler çektigini anlatalım” diye yırtınan da var.. Hepsi bitti, tankın topun yanına kamerayı da koylum, bu kez filimlerle savaşalım...!
Bu Türk ve Yunan etnik milliyetçiliği cidden bu coğrafyadan kazınmadan
defolup gitmeden bize huzur yok...
Siddin sene sen haklı ben haklı, sen öyle yaptın ben böyle yaptım diye diye nesiller heba oldu...
Savaşın be!!
Filmlerle savaşın şimdi de!
Bakın be çocuklar,
Bizim ne "Famagusta"i ne de "Bir Zamanlar Kıbrıs" gibi dizilere ihtiyacımız yoktur Kıbrıs’ta...
Bizim bir YÜZLEŞME SİNEMASI'na ihtiyacımız vardır Kıbrıs'ta.
Hem kuzeyde hem güneyde bu yola başkoyan pek çok dostum var.
Varsa yüreği ve cesareti olan gelsin yanımıza..
Bizde malzeme çok.... ONE LOVE ONE CYPRUS”
TÜRK SİNEMASININ KIBRIS KONULU FİLMLERİ...
“Türk sinemasının Kıbrıs konulu filmleri, fanatik seviyede bir Türk milliyetçiliği ve abartıya dayanır... Bu filmler 1974 öncesi ve 1974 sonrası diye ikiye ayrılabilir... 1974 öncesi yapılan bu tip filmlerde EOKA bir numaralı düşmandır ve Kıbrıslıtürkler, tıpkı Batı Trakya’da veya Bulgaristan’daki Türk azınlıklar gibi temsil edilmektedir. Kıbrıs Kültürünün temsili bu filmlerde maalesef yoktur...
1974 ve hemen sonrasında ise ana konu, 'Kıbrıs harekatı”dır... "Katliamdan kurtarılan soydaşlar" edebiyatı hakimdir... Bu dönemde propaganda dozu oldukça yüksek, 10'a yakın fanatik film çekilmiştir. Filimlerin hepsinde yüksek seviyede bir zafer çığlığı ve ego hakimdir... Gerileme döneminden itibaren toprak kaybeden bir imparatorluğun torunları, yıllar sonra, ilk kez, deniz aşırı bir toprak parçasını askeri bir harekatla ele geçirince, dozu oldukça yüksek bir zafer sarhoşluğuna maruz kalmışlar ve bu ruh halini filmlere yansıtmak icin, o dönem pek çok yapım şirketi nerdeyse birbirleriyle yarışmışlardı... Ortaya da avantür tarzında, macera-aşk-savaş soslu filmler çıkmıştır...
Bu şımarıklığa dur diyen, ilginçtir, Rauf Denktaş olmuştur... Rauf Denktaş, durumu farkedince kaleme sarılmış ve biraz geç olsa da "İşgal Altında" adlı bir film senaryosu yazmıştır... Ünal Küpeli'nin yönettigi film, 1993 yılında vizyona girmiş ve oldukca ilgi görmüştür... Bugünlerde, “Famagusta” dizisine yüklenen suçlamalar, aynı oranda bu filme de, Kıbrıslırumlar tarafından yüklenebilir... Müsaittir...
Yani mesele, olaya hangi pencereden baktığınız ile ilgilidir...
Yunan sinemasına baktığımızda ise, 1974 ten sonra, Kıbrıs konusunda fanatik düzeyde bu tip filmler pek yoktur... Cuntanın esaretinden kurtulan Yunan halkı, o günlerde demokratik düzenin yeniden inşaası ile meşgul oldukları için, fanatik film üretmek hiç de cazip degildi o dönemin Yunanlı sinemacıları için... Ancak, belgesel sinema üretimi bu konuda aktifti... Ve bu belgeseller, toplumsal gerçeklikleri ile bire bir örtüşmekteydi. Bunlardan, Kıbrıs konusunda en önemli sayılan "Atilla 74" belgeselidir ve çok iyi bir belgeseldir. Yunanistan’da yaşayan Kıbrıslırum film yapımcısı Mihalis Kakoyannis'in 1975 yılında yazıp yönettiği ve 1974 Kıbrıs Harekâtı'nı konu alan bu belgesel film, oldukca ses getirmiştir. Filmde 15 Temmuz 1974 Darbesi, Kıbrıs Harekâtı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin buradaki rolü anlatılmaktadır.
“Atilla 74”ü izlemenizi tavsiye ederim... 74 sonrası, Kıbrıslırumların içine sürüklendigi ağır travmatik yapı, bu belgeselde çok iyi kotarılmıştır ve o dönemdeki Kıbrıslırumların ruh hallerini anlamada, belge niteliginde bir eserdir. Tüm bunlar yaşanırken, 1990’lı yıllara geldigimizde, başka bir cephede de, uzlaşı ve yüzleşme temalı Kıbrıs filmleri ve belgeselleri de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar... Bunların içinde, Panikos Hrisanthu ve Niyazi Kızılyürek'in 1993’te, birlikte yaptıkları “Duvarımız” belgeseli bir mihenk taşıdır ve hala daha etkisi sürmektedir. Bizler de zaten, bu ekolü kendimize kılavuz yaptık ve bu kulvarda çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Kıbrıs’ta dostluk barış ve yeniden birleşme hedefinde, bizlere bu konuda katkı koymak isteyen herkese kapımız açıktır...”
*** KAZILARDA SON DURUM... KAZILARDA SON DURUM...
Galatya, Ulukışla, Ayakebir, Karava, Temroz ve Yeri’de kazılara devam...
Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu ve gerek 1963-64, gerekse 1974’te “kayıp” edilmiş olan Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerinin aranmakta olduğu kazılar kesintisiz biçimde devam ediyor.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Erge Yurtdaş’tan aldığımız bilgilere göre, kazılarda son durum şöyle:
*** Galatya/Mehmetçik: 1974 kaybı bir Kıbrıslırum'un Mehmetçik (Galatya) göletine gömülmüş olduğu bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
*** Marathovuno/Ulukışla: 1974 kaybı bir Kıbrıslırum'un köydeki mezarlığın yanındaki araziye gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları devam etmektedir.
*** Agia/Dilekkaya/Ayakebir: 1974 kaybı 4-5 Kıbrıslırum'un kuyuya atılmış olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları devam etmektedir.
*** Karava/Alsancak (Askeri Bölge): 1974 kaybı bir grup Kıbrıslırum'un ağaçlık bir araziye gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
*** Templos/Temroz/Zeytinlik: 1974 kaybı bir grup Kıbrıslırum'un dere yatağına gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
*** Yeri/Geri: 1963-64 kaybı bir Kıbrıslıtürk'ün kuyuya atılmış olabileceği bilgisi üzerine kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
Biz de kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz...