ÇEMBER DARALIYOR

Sami Özuslu

Yeni tip Corona virüsü giderek dünyada daha tehdit edici bir noktaya geliyor. Bazı ülkelerde vaka ve ölüm sayılarının mutasyon nedeniyle arttığı söyleniyor. Bu doğru mudur, yoksa ‘mutant’ meselesi hükümetlerin başarısızlıklarını gizleme bahanesi midir bilinmez, lakin işler iyiye gitmiyor.
Dünyanın birçok ülkesine kıyasla daha iyi durumda olsak da bizdeki gelişmeler de kaygı veriyor. Özellikle son bir aydır kontrol altına alınamayan yerel vakaların artışı tehlike çanlarının çaldığı anlamına geliyor.
Dahası, salgının başladığı Mart 2020’den bu yana geçen 10 ayda sadece 6 kişi hayatını kaybetmişken, 2021’in ilk 5 gününde 3 insanımızın ölümü son derece ciddiye alınması gereken bir istatistik olarak karşımızda duruyor.
Bir önemli ayrıntı da, son ölen kişinin virüsü hastanede, üstelik yoğun bakımda kapmış olduğu…
Eğer acilen önlem alınmazsa en önemli sağlık kurumu olan hastanelerde ve sağlık çalışanlarında pozitif vakaların artıyor oluşu, sistemin çöküşünün başlangıcı olabilir.

*  *  *

Durum gerçekten kritik bir aşamadadır ve çember herkes için giderek daralıyor.
Covid-19 virüsü kapmış ve testleri pozitif çıkmış insanların sayısının artışı bakanlığın günlük istatistiklerine de yansıyor ama biraz sağa sola bakınca durumun vahametini anlamak için rakamlar dahi gereksiz kalıyor.
“Falanın yeğeni pozitif çıkmış, kendileri de temaslı olarak karantinaya alınmışlar” diyor telefondaki ses…
Bir ayak üstü sohbette ‘falancanın iş yerinde bir kişide Covid görüldüğünü ve tüm çalışanların izole edildiğini, dükkanın kapandığını’ öğreniyoruz.
Şu köyden, bu mahalleden sürekli ‘vaka’ haberleri yağıyor.
Virüsün giderek yaklaştığını hissetmemek elde değil.
“Hiç aklımıza gelmemişti ama bize de uğradı virüs” dedi bir arkadaşım. Ağır geçirmediler süreci belki ama o kaygı yok mu?
Ya ailedeki yaşlılardan birine de bulaştırıldıysa? Ya birine bir şey olursa?
Sadece bu da değil…
Pozitif olsun temaslı olsun, insanların çoğu ‘karantina travmaları’ yaşıyor. Kimisi kaldığı daracık odadan sıkılıyor, kimisi ‘ne zaman pozitifleşeceğim’ kaygısı, hasta olanlar da ‘aman ağırlaşır mıyım’ diye kendi kendini yiyor.
Yurt dışında kalmış insanların durumu ise başka bir travma… Hem Covid endişesi, hem özlem, hem ‘yalnızlık’ hissi… 

*  *  *

Bu süreç en az zararla atlatılabilinir mi?
Evet, olabilir.
Ama iyi bir yönetim ve iletişim becerisi lazım.
İnsanlar ikna edilmeli. Uydurmalarla değil, doğru bilgiler vererek. 
Mesela aşı konusunda bir ‘yol haritası’ lazım ve hala bu ortada yok. Kim ne zaman aşı olabileceğini bilebilmeli. Hangi aşıda ne risk var, bunu devlet adına birileri açık açık söylemeli.
Bir diğer mevzu, yöneticilerin çelişkili hal ve tavırlarıyla ilgili… Mesela kumarhaneler tıka basa dolup taşarken kimse restoran ve kafelere getirilen kısıtlamayı kabullenmez. Adalet duygusu kaybedilirse, kimse sizi dinlemez.
Ayrıca ‘imam-cemaat’ misali, devlet yöneticileri maske-mesafe-hijyen kuralına uymazsa, cemaat da uymaz. Herkes sorumlu olmalı, sorumlu davranmalı.
Bir diğer önemli mesele ise sağlıkla ilgili alınan tedbirlerin yanı sıra ekonomik ve sosyal tedbirlerin de eş zamanlı ve toplumun bütün kesimlerine dokunacak şekilde uygulamaya girmesi…
Bunlar yapılırsa eğer, evet bu kritik süreç ters yüz edilebilir.
Ne ki devlet tepelerinde ‘koltuk’ ve ‘makam’ kavgalarından fırsat bulabilen biri yok ortada… O yüzden çember giderek daralırken yapılacak tek bir iş var: Kendimizi ve çevremizi virüsten korumak.
Başka türlü olmayacak çünkü…