Cenevre notları…

Mert Özdağ

-"Referandum tarihi çıkacak" beklentisi aşırı yüksekti, bir Kıbrıs zirvesi, her zamanki gibi "yeni bir zirve" doğurdu. Birçok konuda görüş ayrılığı olmasına rağmen durumun adı ne "kriz" kondu, ne de "uzlaşı"… Az ilerleme (haritaların takdimi-garantilerin konuşulmaya başlanması) ile durum ertelendi-seviye düşürüldü.

-Belli ki garantiler konusunda taban tabana zıt görüşler hakim. Yakınlaşma mümkün mü, haftaya ona bakılacak, sürecin teknik düzeye çekilmesi zaman kaybına yol açabilir. Siyasi düzeyde şimdilik sonuç yok. Rum basınına göre bu durum "kimse söylemese de bir süre siyasi düzeyde görüşme beklenmiyor" – Akıncı ise 2-3 günlük çalışma diyor.

-Kıbrıslı liderler ve müzakerecileri çözüm konusundaki samimiyet testinden başarıyla geçti. Bazı kapanmayan konuları 5'li zirveye taşımak dışında bir yanlışları yok. Şimdi onlara düşen hem içteki sesleri ustaca dindirmek hem de yavaşlayan sürecin önünü açmak… Tabii bu çok zor.

-Cenevre’de kapanmayan konuların müzakeresine geçildi ancak yeterli değildi, sadece haritaların takdimi daha sonra gündeme gelmesi muhtemel yeni pazarlıklar için olumlu bir adım oldu.

-Pek tabii her şey bitmedi, kapanmayan başlıklarda ciddi görüş ayrılıkları olduğu da net şekilde ortada dururken Cenevre'den bir sonuç çıkması olası değildi, nitekim öyle oldu. Özellikle mülkiyetteki durumun netleşmediği net şekilde görüldü, kayda geçirildi. Zira harita ve garantiler taban tabana zıt.  

-Türkiye'nin garantiler konusunda geleneksel pozisyonunu koruduğu ortaya çıktı. Buna ek olarak TC vatandaşlarına Federal Kıbrıs'ta 4 özgürlük talebi de yeni bir talep olarak kayda geçirildi. Pazarlık alanı genişledi.

-Erdoğan’ın açıklamaları şok etkisi yarattı. “Akıncı da bunu önerdi”  diyerek Maraş’a karşılık Erenköy’den Güzelyurt’a sahil hattı istedi, bu ilk kez gündeme gelen bir toprak düzenlemesiydi.

-Erdoğan’ın kendisini ilgilendiren konular dışında dönüşümlü başkanlık konusunda da 2’e 1 açıklaması Türkiye’yi garantörlük ve toprak dışında bir konuya müdahil etti, etkilerinin yansımaları olacak.

-Türkiye tarafı çok kalabalık bir heyetle zirveye giderken Yunan tarafının sınırlı sayıda bir ekiple masaya gelmesi “Yunanistan hazır değil” algısını yarattı ki, zaten zirve sonunda "Erteleme talebi" de Yunanistan'dan gelince, bu algının gerçeklik payı olduğunun yorumları yapıldı.

-Müzakerelerin he alanda devam edecek olması, hatta garantörlerin de neredeyse tam anlamıyla sürecin içine girmesi oyalama, süreci tıkama tehlikelerini de beraberinde getirdi.

-Haritaların içeriği konusunda Cumhurbaşkanlığı'nın tepkisinin neye olduğu merak konusu oldu ancak Akıncı bu konuda ip ucu vermedi “kabul edilemez” dedi. Özellikle 'kıyı' talebi konusunda Kormacit Burnu ve Karpaz konusundaki flu bilgilerin açığa kavuşması gerekiyor. Kim ne önerdi, neye itiraz etti, hiçbir zaman bilemeyecek miyiz? Şu aşamada hayır. Ancak kasada iki harita var ve ikisi da karşı tarafça reddedilmiş. Yani hiçbiri nihai değil.

-Kıbrıslı Türk lider Akıncı'nın güvenlikle ilgili "süreli olmalı" duruşu ortadayken TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun mevcut sistemin devamı ve bu görüşe Kıbrıs Türk tarafının onayı olduğu görüşü durumu bulanıklaştırdı. Kısacası Kıbrıs Türk tarafının garantilerle ilgili duruşunu yeniden dillendirmesi gerekecek. Zira Erdoğan’ın “sonsuza kadar oradayız” sözü üzerine Kıbrıs Türk tarafının bu sözlerle ilgili ne düşündüğü daha da merak konusu oldu.

-Kısacası Cenevre Zirvesi bir başka zirve doğurdu, ilk kez garantiler taraflarca konuşulmaya başlandı, reddedilen iki harita kasaya kilitlendi, umut teknik düzeyde başlayacak ve üst seviyelere çıkması beklenen “garantiler görüşme serisine” çevrildi.

Göreceğiz.