Cesaret işi!

Ah bir vazgeçebilselerdi bu tutkudan, bu meraktan... Ama olmuyordu. Ne yapsalar ne etseler unutmak, vazgeçmek, merak etmemek mümkün değildi. Nasıl olsun ki!.. Karşıdaki insan, insan değildi sanki… Başka bir şey… O bir ateş parçasıydı sanki

 

Ah bir vazgeçebilselerdi bu tutkudan, bu meraktan... Ama olmuyordu. Ne yapsalar ne etseler unutmak, vazgeçmek, merak etmemek mümkün değildi.

Nasıl olsun ki!.. Karşıdaki insan, insan değildi sanki… Başka bir şey… O bir ateş parçasıydı sanki… Geçtiği yerde sıcaklık artıyor, gölgeye geçip kurtulmaya çalışsan bile fayda etmiyordu. Ne başını yıkasan, ne de buzlara yatsan… 

 

Mahalleden bir geçişi vardı ki… O ana kadar sakin, sessiz, kendi halinde, esnafının işinde gücünde olduğu mahalle birden farklılaşıyordu sanki… O mahalle gitmiş, başka bir ülkede başka bir şehirde, başka bir mahalle oluyormuş gibiydi. Zaten mahalle olmaktan da çıkıyordu, başka bir yer, başka bir şey oluyordu.

***

Kimdi, neydi, neyin nesiydi? Bu mahalleye nasıl gelmişti, niçin gelmişti? Kimse yanaşamıyor, kimse soramıyordu. Güzelliğinden korkuluyordu. Yanına yaklaşılacak olsa endamının verdiği esinti fırtınaya dönüşecek, yaklaşanı yerden yere savuracak gibiydi… Gözünün içine bakılsa yakıp geçecek gibiydi gözlerinin verdiği ışık…

***

Cesaret istiyordu yaklaşmak, konuşmak ama kimse de cesaret edemiyordu. Mutlaka birilerinin konuşması, sorması, öğrenmesi gerekiyordu neyin nesi, kimin fesi olduğu… Ama kim?

***

Bunun için toplantı yaptı mahalleli… Kahvede toplandılar… Toplantı gündemi belirlendi. Tek madde; O’na kim yanaşacak?

Sen dedi biri öbürüne…

Adamsan sen yanaş dedi öbürü…

Peki muhtarı koysak… Mahallenin muhtarı olarak bu görev de ona düşer dedi birileri…

Muhtarlık görevleri arasında böyle bir madde yok, ben baktım, bulamadım dedi muhtar…

Peki emekli öğretmenimiz var. Hem ağzı da laf yapar. İyi mi sen konuş hocam dediler.

Ama bana kastınız var galiba… Biliyorsunuz, benim kalbim var, by-pass geçirdim, unuttunuz mu?

E, tamam da ne olacak, kim yapacak bu işi?

Delisiniz galiba… O da insan değil mi sonuçta?

Herkes döndü baktı… Bunu soran mahallenin delisiydi.

Ve birbirlerine dönüp baktılar ardından… Galiba herkes aynı şeyi düşünüyordu.

Evet, O… Mahallenin delisi bu işi yapabilirdi. O, deli olduğu için cesareti vardı, korkmazdı.

***

Görev verilmişti.

Mahallenin delisi, yarın o ateş parçası geçerken önünü kesecek ve mahallenin merakını gidermek için yanaşacak, konuşacak ve mahallelinin merak ettiklerini soracaktı.

Peki sorular?

Sorular ne olacaktı? Neyi soracaklardı?

Sorular da bulundu ve ezberletildi deliye…

Adınız nedir?

Nereden geldiniz?

Evli misiniz?

Ne iş yapıyorsunuz?

***

Ertesi günü herkes heyecanla bekledi. Kahvenin önü kalabalıktı. O’nun geçişi bekleniyordu. Köşede göründü… Görünür görünmez de ateş sardı yine her yanı… Yaklaştıkça ateş saçan bir rüzgar oluştu yine… Önlerine gelir gelmez mahallenin delisini ittiler önüne…

Merhaba dedi deli.

Merhaba dedi kadın ve sadece o sözcüğü duydular. ‘Merhaba’. O kadar tatlı, o kadar serinletici geldi ki o sözün tınısı kulaklara… Ateş yerini biraz serin havaya bıraktı ama duydukları tek sözcükten sonra yine ateş bastı. Bu kez hem kadının ateşi, hem de merakın ateşi birleşti. Çünkü kadınla mahallenin delisi konuşa konuşa köşeyi devirdiler.

***

Delinin geriye dönmesi saatler sürdü.

Geldiğinde herkes üzerine saldırdı delinin… Ne oldu, ne dedi? diye sordular.

Neye ne dedi diye sordu deli.

Oğlum biz sana soracağın şeyleri ezberletmedik mi?

Unuttum ben.

Unuttun mu? Bu kadar saat ne yaptınız peki?

Ne mi yaptık? Evine gittik.

Evde ne yaptınız peki?

Bir evde bir kadın ve bir erkek, hem de yalnız… Ne yaparlar sizce!

Sessizlik oldu bir an… Tahmin ettikleri şeye inanmak istemediler ama yine de sormadan duramadılar.

Ne yaparlar?

Sohbet ederler tabii…

Deli.

Ben mi, siz mi?

 


 

Kadın ve erkek

Kadın ve erkek… İki farklı cins. İki cinsten biri ve öteki… Bir araya geldiklerinde olması olası şeyler… Beklentiler, tahminler… Ve ilişkileri… Nasıllar, neler… Birbirlerini tamamlayanlar mı, yoksa bir araya gelemeyenler mi? Gelseler bile tutunamayanlar mı?

Kadın-erkek ilişkileri hakkında bazı ünlüler bazı sözler söylemişler. Bazıları da espriler yapmışlar bu ilişki hakkında… Bu sayfada bu sözlerden bazı örnekler var, yan sayfada ise kadın ve erkekler hakkında bir öykü…

 


Bazı özlü sözler;

Bazen küçük bir bakış insana dünyaları verir. Bazen küçük bir bakış insanı cehennemin derinliklerine yollar.
Jean Jacques Rousseau

 

İstatistiklere göre 80 yaşındaki her erkeğe, aynı yaştaki 5 kadın düşüyor. Bir erkek için bu orana o yaşta sahip olmak ne acı...
Douglas Fairbanks

 

Aşk, bir kişi ile geriye kalan herkes arasındaki farkın, çok fazla abartılmasıdır.
Bernard Shaw

 

Sevgilim doğruyu söylediğine yemin ederse ona inanırım. Yalan söylediğini bildiğim halde...
William Shakespeare

 


Esprili sözler

Evlendikten sonra erkek ve kadın, yazı-tura gibidir; asla yüz yüze gelmezler, ancak hep beraberdirler.
Hemant Joshi

Her durumda evlenin. İyi bir eşiniz olursa mutlu olursunuz. Eşiniz kötü
olursa filozof olursunuz..
Socrates

Hiç yanıtlayamadığım en büyük soru şu olagelmiştir: "Bir kadın ne ister?"
Sigmund Freud

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri