Lefke 16 Ağustos Kurtuluş Stadı, dün yine tarihi günlerinden birini yaşadı. Bu stadın bu şekilde dolması için illa ki Lefkoşa takımlarının mı Karadağ’a konuk gelmesi mi lazım? Taraftarın tüm maçlara bu şekilde ilgi göstermesi gerektiğini düşünüyorum, ama taşkınlığı da birlikte getirmemek kaydıyla.
Seyirci desteğini de arkasına alınca oyuna başlayan taraf Lefke oldu. Çetinkaya ilk başta ürkek bir görüntü çizdi. Ayağında top tutmakta zorlanırken rakibi Lefke pas yaparak çıkmaya çalıştı. İlerleyen dakikalarda Çetinkaya rakibi Lefke’nin de en az kendisi kadar temkinli oynadığını fark edince üzerindeki ürkekliği attı ve başlangıca göre daha iyi top yapmaya başladı. Bu bölümler tam bir taktik savaşı halinde geçildi. Fırat hocanın sakatlıklar nedeniyle kadro kurmakta sıkıntı yaşadığı gözlerden kaçmadı. Serhan Önet hiç oyuna girmezken Esin Sonay da ancak uzatma bölümlerinde oyuna dahil olabildi. Tansel ise sahada kaldığı sürece kapasitesinin çok altında bir performans ortaya koydu. Belli ki sakatlığı tam olarak geçmemiş.
Lefke’nin kadro kuruluşuna baktığımız zaman İltaç hocanın farklı bir kurguyla çıktığını söylemek mümkün. Sol bekte Hasip’in yerine Arif’in olması, Allen’in ön libero değil de stoper oynaması sürpriz sayılabilecek kararlardı. Lefke orta alanının bu yüzden biraz zaafiyet yaşadığını söylemek mümkün. Çetinkaya ayağa paslarla bu alanı rahat geçti ancak Lefke defans bloğunun hatasız oynadığını rahatlıkla söyleyebilirim, zira Çetinkaya bu bölgeden ileri gidemeyerek duvara taslamış gibi geri döndü. Oyunun ilk yarım saattlik bölümü pozisyon açısından inanılmaz kısırdı. Kasım’ın çaprazdan kaleye gönderdiği sert şut ve Eko’nun Lefke kalesini yokladığı şut dışında ilk yarı adına söylenecek çok da birşey yok aslında. Tabi, Allen’in hızlı karar verememesi ve Doğukan’ın ısrarcılığı sonrasında Çetinkaya’nın bulduğu golü saymazsak.
Çetinkaya’yı öne geçiren David ikinci yarıda Lefke’ye bir penaltı hediye ederek durumu tekrar dengeledi.
Çetinkaya yediği golden sonra demoralize oldu ve peşpeşe kalesinde tehlikeler yaşamaya başladı. Lefke’nin hızını tribünlerdeki kesti. Taraflar arasında yaşanan “su şişesi savaşları” tribünlerdeki tansiyonu yükseltirken sahadaki oyuncuların oyuna konsantrasyonunu sıfırladı. Bir müddet sonra sahadaki futbolcular maç yaptıklarını hatırladılar. Bu bölümde maç iki tarafa da gitti geldi. Önce Kasım iki net gollük pozisyondan yararlanamadı, sonrasında Çetinkaya gol için yüklendi.
Lefke Sanki ‘ben bu yıl kendi evimde hiç yenilmedim bu yüzden beraberlik yeter, yenmesem de olur’ der gibi bir halet-i ruhiye ile son dakikalara girdi. Çetinkaya ise üç puanın altın değerinde olduğunu idrak etmişcesine yüklendi ve son uzatma dakikasında penaltı kazandı. Ancak, derler ya “kader ağlarını örmüş bir kere”. Ne Lefke ünvanını kaybetti, ne de Çetinkaya Sırat’ı geçebildi.