“Eylül ayının sonuna bitmesi gerekiyordu ama bu iş galiba Ekim’in sonu ya da Kasım’da bitecek... Kasım’da bu adaya su gelmiş olacak en kötü ihtimalle …”
“Suyun yönetiminde üç tane alternatifimiz var yapabileceğimiz... Ya bu işi tamamen devletin üstlenmesi ve şu anki mevcut sistemin devamı, yani belediyelerin ondan sonraki kısmını alması, ya tamamen bu işi yap-işlet- devret şeklinde özelleştirme, ya da yarı devlet, yarı özel olması…”
“Şimdi benim kafamı kurcalayan şudur, bizim belediyelerimiz acaba bu suyu yönetmekte alt yapı açısından yeterli midir, değil midir…”
“Ben kesinlikle yap-işlet- devret modeli değil, devletin bu işin içerisinde olmasını ve belediyelerin bu suyu dağıtmasını isterim.”
Meltem SONAY
Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı ile Türkiye’den gelecek su, suyun dağıtımında izlenecek model ve yerelde yönetimini konuştuk.
“Bu yıl suyun önemini dahi iyi anladık çünkü tarımda da bir kuraklık var” diyen Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı, Türkiye’den suyun en geç Kasım ayında gelmiş olacağını ifade etti.
“Kasım’da bu adaya su gelmiş olacak en kötü ihtimalle…”
Meltem SONAY: Suyun geleceği tarih olarak en son 20 Temmuz olarak açıklansa da, daha sonra o tarihe yetişemeyeceği de belirtilmişti. Borular hala duruyor, nedir öngörülen son tarih?
Hamit BAKIRCI: 20 Temmuz olayını Veysel Bey en son geldiğinde burada bir televizyon programına da katıldı ve hedefin 20 Temmuz’da bitirilmesi olduğunu söyledi ama bu bir temenniydi. Yani kesinlikle yapılan anlaşmalarda, şirketin taahhüt ettiği bir tarih değildi zaten. Amacı, süreci hızlandırırsak biz, 20 Temmuz’da çifte bayram yaparız bu adada, hem de daha anlamlı olur mantığı vardı ama 20 Temmuz’a yetişmedi. Denizimizde hiçbir şekilde bu yıl sakin değil, hep dalgalı. Denizdeki dalgalar da bu olayı çok etkiliyor, dolayısıyla bir gecikme oldu. Şirketin taahhüt ettiği tarihle ilgili bir gecikme yok henüz ama bana sorarsanız olacak bir miktar çünkü deniz müsaade etmiyor.
Türkiye’deki baraj bitti, pompalama istasyonu bitti, Türkiye’den kara hattından, deniz hattının tabanına döşenen 8 kilometrelik boru hattı bitti, bizim bu tarafta barajımız bitti, arıtmamızın %80’inden fazlası bitti, geçenlerde 5 bin 200 metrelik boru hattını denizin tabanına döşedik, şu an tek kalan nokta denizdeki geçiş. Yani askıdaki olacak olan, denizin 250 metre altında uzanacak olan boruların döşenmesi kaldı. Bugün, yarın da onların döşenmesine başlanacak. Ne kadar sürecek, bu noktada kesin bir tarih vermek kolay değil. Kara hattını döşüyor olsanız kolay ama deniz hattında kolay değil çünkü denizin dalgalı olmaması, şartların müsait olması boruların montajı için önemli.
Deniz tabanına zaten ağırlıkları koyduk. Askı halatlarını koyduk, şamandıralar üstüne bağlandı, hazır vaziyette bekliyor. Tek yapılacak olan borular üzerine monte edilip o şamandıralara bağlanıp 250 metre derinliğe döşenecek.
Meltem SONAY: Sona kısa bir süre kaldı yani…
Hamit BAKIRCI: Benim şahsi tahminim, beklentim, normalde Eylül ayının sonuna bitmesi gerekiyordu ama bu iş galiba Ekim’in sonu ya da Kasım’da bitecek gibi geliyor bana. Kasım’da bu adaya su gelmiş olacak en kötü ihtimalle diye düşünüyorum. Tabi bu suyun gelmesiyle birlikte biz rahatlayacak değiliz hemen… Bir de o var ama bizim burada beş tane ana depomuz var bu suyun taşınacağı, Güzelyurt, İskele, Lefkoşa, Hamitköy, Girne gibi, bu beş depoya da boru hatlarını döşüyoruz şu an, bunlarda ihaleye verildi.
“Ya devlet, ya yap-işlet- devret, ya da yarı devlet, yarı özel…”
Meltem SONAY: Su geliyor ama peki dağıtımı nasıl olacak? Su Yönetimi konusunda düşünülen model nedir, bununla ilgili bir çalışma başladı mı?
Hamit BAKIRCI: Burada üç tane alternatifimiz var yapabileceğimiz. Ya bu işi tamamen devletin üstlenmesi ve şu anki mevcut sistemin devamı, yani belediyelerin ondan sonraki kısmını alması, ya tamamen bu işi yap-işlet- devret şeklinde özelleştirme, ya da yarı devlet, yarı özel olması. Yani 5 tane hattımız var zaten farklı bölgelerde, isterseniz onların hepsini de ihaleye çıkabilirsiniz yap-işlet-devret modeliyle ve suyun dağılımını o şekilde yapabilirsiniz, ya da hepsini birden de çıkabilirsiniz. Bu gibi yöntemler belirlendi, şu an mevcut ve bunların üzerinde çok da tartıştık. Hangisi halkımız için daha iyi olur, nasıl sürdürülebilir olur açısından, tabi şimdi bu kararı verecek tek kişi ben değilim. Bu bir Hükümet kararı.
Bu devleti ilgilendiren bir şey, dolayısıyla bizim bunu bütün kabinede ortak noktaya varıp bitirmemiz lazım ve suyla ilgili de bir yasanın olması lazım. Bu yasamız hazır, mevcut şu an ama dediğiniz gibi yönetimi konusundaki son noktayı koyduğumuz an, yasayı da geçireceğiz.
Meltem SONAY: Yani suyun yönetimi bu 3 modelden birisi olabilir...
Hamit BAKIRCI: Bu üç modelden birisi olacak, onları tartışıyoruz, hangisi daha makbul olur… Çünkü bu suyun maliyeti biraz pahalı olacak. Biraz derken belki de şu an insanların kullandığı sudan daha ucuz olacak ama hani Türkiye’den düşünün su gelecek ve hiçbir ücret alınmayacak ama bu suyu evlere kadar pompalamak bir enerji isteyecek ve bu enerji de 25 megawat’lık bir enerji olacak. Buradaki maliyet alsında, enerji maliyeti. Bu enerji maliyeti suyun fiyatını etkileyecek.“Belediyeler bunu yönetebilecek mi… Kafamızdaki en büyük soru işareti bu”
Meltem SONAY: Mevcut yapıda belediyelerin önemli oranda bir su geliri var… 3 model var tartışılacak var dediniz ama bu konu belediyeler için de önemli, belediyeler birliği herhangi bir görüşme var mı? Bu çalışmanın için de onlar da var mı?
Hamit BAKIRCI: Belediyeler Birliği’yle de bu konu önceki hükümet döneminde görüşüldü, yani nasıl yapılacağıyla ilgili konu. Zaten daha önceki hükümet döneminde sadece özelleştirme üzerinde durulmuş, yap-işlet- devret modeli üzerinde. Belediyelerle de bu konuşulmuş. Şimdi benim kafamı kurcalayan şudur, bizim belediyelerimiz acaba bu suyu yönetmekte alt yapı açısından yeterli midir, değil midir… Çünkü bu suyun maliyeti yüksek olacak dedik enerji sarfiyatından dolayı, peki herhangi bir kaçakta belediyeler hemen müdahale edip tamir edebilecek mi, yoksa şu an mevcut sistemde olduğu gibi belediyeler birçok konuda yetersiz kalıyor, hem teknik, hem maddi imkansızlıklar çerçevesinde yetersiz kalıyor, bunu nasıl yönetecekler… Zaten bizim kafamızdaki en büyük soru işareti de o… Çünkü son teknolojiye, fiber optik kablolarla bu suyun yönetimi sağlanacak ve bu işi arıtmayı yönetmek, barajdaki suyun arıtılıp şebekeye kadar gitmesi, bütün her şey elektronik, son sistem olacak. Yeterli alt yapımız var mı, belediyeler konusunda benim hassasiyetim bu… Yoksa ben kesinlikle yap-işlet- devret modeli değil, devletin bu işin içerisinde olmasını ve belediyelerin bu suyu dağıtmasını isterim.
Meltem SONAY: Yani bu alanda tamamen özelleştirmeye karşısınız…
Hamit BAKIRCI: Evet, ama işte burada bizim yardıma ihtiyacımız olacak diye düşünüyorum. Dünyadaki sistem bu, Türkiye’de de bu yapılıyor, Azerbaycan’da da, Amerika’da da bu yapılıyor, uzman şirketler tarafından bir ortaklık veya tamamen onlara devredip onların yönetiminde suyun doğru bir şekilde akmasını sağlamak. Bunları çok araştırdık ama tabi bizim ülkemize uygun model hangisiyse, günün sonunda o olacak. Bu dediğim gibi, Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve bütün hükümetin alacağı bir karardır, sadece bizim alacağımız bir karar değildir.
“Bu soruyu Başbakan’a da sorarsanız iyi olur tabii ki…”
Meltem SONAY: Dünyada uzman şirketlere devredildiğini belirtiyorsunuz ama ülkemizde belediyelerin mağduriyeti olabilir bu durumda…
Hamit BAKIRCI: Belediyelerin mağduriyeti konusunda, onları mağdur etmeyecek bir sistem mutlaka oluşturacağız. Bu soruyu Başbakan’a da sorarsanız iyi olur tabi ki… Su yönetimine ilişkin kararın da en kısa zamanda alınması gerekiyor. Çünkü şu geldiğinde ilk Lefkoşa hattını besleyebileceğiz, Lefkoşa hattı, Güzelyurt hattı bitmiş olacak, diğer hatların döşenmesine devam ediliyor olacak ve bu su Dipkarpaz’a kadar da gidecek. 2015’in sonuna kadar da bütün hatların döşenmiş olmasını bekliyoruz. 2015 sonunda her eve suyun gelmesini hedefliyoruz.
Meltem SONAY: Suyun bir kısmı da tarımda kullanılacak… Tarım Bakanlığı’yla suyla ilgili ortak çalışma var mı?
Hamit BAKIRCI: Tabi bu suyun yarsısını da tarımda kullanacağız. Tarım Bakanlığı bu konuda müdahil olmak zorunda bu işe, çünkü bu bizim teknik bilgilerimizin dışında bir olay. Dolayısıyla biz onları da davet ettik, onlar da bazı programlara, görüşmelere katıldılar. Üniversitedeki bilim adamlarıyla da iki kez toplantı yaptık, onlar da kendi görüşlerini sundular. Yönetiminden tutun da, bu işin nasıl kullanılacağına dair, enerji maliyetinin ne olacağına dair hep onlar da kendi görüşlerini belirttiler, katkıda bulundular. Bu işin bilimsel bir önü de var, sadece siyasi, teknik değildir, bu işi bilimsel de yapmak lazım aynı zamanda… Dolayısıyla, bu suyun yarısı da tarımda kullanılacak, arazilerin belirlenmesi konusunda da Tarım Bakanlığı’na iş düşüyor. Hangi arazilerde hangi ürünler yetişir, bu ürünlerin maliyeti ne olur, kaça saatler, ekonomik değeri ne olur, satabilirler mi noktasını onların planlaması gerekir, yani bu işin bir ayağı da Tarım Bakanlığı.
Teknik olarak yapılması gereken işlemler yapılıyor zaten ama su gerçekten önemli, bir de Kıbrıs için çok önemli. Yer altı kaynaklarımız şu an ya tuzlandılar, ya da tükendiler neredeyse… Birçok kuyunun ya kapasitesi düştü, ya suyu kalamadı. Yağışların olmaması, yer altı sularını beslememesi bizdeki su sıkıntısının en yüksek oranda olmasını sağladı. Güzelyurt’tan beslediğimiz birçok bölge var, aküferin durumu ortada, tuzluluk oranı çok yükseldi. Biz su geldiğinde yer altı kaynaklarından suyu kullanmamayı düşünüyoruz ki yer altı kaynaklarını dinlendirelim, o tuzluluk oranını yavaş yavaş düzeltme yoluna gidelim. Türkiye’den gelecek olan bu su, adadaki suyun geleceği ile ilgili de çok önemli. Bu işin bir de atık suları var. Yağmur toplama kanallarının, atık su tesislerinin yapılması ve bunları da tarımda kullanmamız lazım. Artık su arıtma tesisinden çıkan suyu tarımda kullanabiliyor olmamız lazım. Denize akacak bir damla suyumuz yok… Bunları iyi kullanabilmek lazım.
Ormancılık açısından son yağan yağmurlar fidanlarımızı kurtardı. Fidanlarımızın durumu şu an gayet iyi, fidanlarımız sağlıklı. Benim en büyük korkularımdan biri de fidanlar dikildikten sonra kurak geçecek bu mevsimde onların kurumasıydı. Son iki yağmur, yaz girişinde iki güzel yağmur oldu onlar da fidanlarımızı kurtardı, ona da şükrediyoruz.