Çevre Mühendisleri Odası, çevre yönetiminin bir bütün olduğunu bu nedenle de gerçek bir çevre yönetiminin halkla yönetenlerin ortak çabasıyla mümkün olabileceğini, sürdürülebilir bir çevre politikası belirlenmesi gerektiğini belirtti.
Bektaş, çevre konusunda etkin bir politikanın, “çevre konusunda eksik yasa ve tüzüklerin çıkarılması, yasayı yürütecek uygulayacak ve denetleyecek sistemin tüm kurumların mekanizmalarına yerleşmesi, caydırıcı cezalar ile “Kirleten Öder Prensibinin” işlemesi, çevre bilincinin artırılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve bu adada yaşayan herkesin çevreyi sahiplenmesiyle” mümkün olacağını ifade etti.
Çevre Mühendisleri Odası 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle basın toplantısı düzenledi. Oda Başkanı Nilden Bektaş yönetim kurulu adına yaptığı açıklamada, yüzü aşkın ülke tarafından kutlanan “Dünya Çevre Günü” hakkında bilgi verdi ve bu günün doğmasındaki amacın, ülkelerdeki çevre bilincini artırmak, politikacıların çevre konusuna dikkatlerini çekmek ve çevreyi de göz önünde bulundurarak, hareket etmelerini sağlamak olduğunu belirtti.
Dünyada yaşanan çevre sorunlarına örnekler veren Bektaş, 2013 yılı temasının, gıda israfının, çevre üzerine olan olumsuz etkilerine odaklandığını ve “Think – Eat – Save” yani “Düşün-Ye-Koru” temasının belirlendiğini söyledi.
Yenilenlerin israf edilmesinin anlamının bu yiyeceklerin üretimi aşamasındaki tüm girdilerin de israf edilmesi anlamına geldiğini dile getiren Bektaş, sürekli artan gıda talebi karşısında üretim için gerekli olan su, enerji, arazi, gübre ve ilaç kullanımı da aynı oranda arttığını, böylece doğal kaynaklar bir yandan gereksiz yere tükenirken bir yandan da hızla kirlendiğini belirtti.
Çevre sorunları artıyor
Bektaş, KKTC’de ise çevre sorunlarının her geçen gün arttığını ve insan sağlığını tehdit ettiğini ifade ederek, “Üstelik mevcut olan çevre sorunlarına kalıcı çözümler getirilemeden, ne yazık ki her geçen gün yenilerinin eklenerek arttığını görmekteyiz” dedi.
Ülkemizdeki çevre sorunlarının temel nedeninin etkin ve sürdürülebilir çevre politikası olmamasından ileri geldiğini söyleyen Bektaş, “Bu nedenle Çevre, göz ardı edilerek birçok siyasi politika uygulanmakta, temel hedef olan sürdürülebilir kalkınma için sürdürülebilir çevre kavramı hiçe sayılmaktadır” dedi.
Karpaz
Bektaş, Karpaz’da yaşananların, çevre önceliksiz uygulanan siyasi politikaların neticesi olarak ortada durduğunu savunarak, Milli Park Statüsüne kavuşan Karpaz’ın yasalar kapsamında korunması gerektiğini vurguladı.
Karpaz Milli Park alanının tartışmasız Kuzey Kıbrıs’ın en zengin “Doğal - Habitat” alanı olduğunu dile getiren Bektaş, “18/12 Çevre Yasası’nın emrettiği şekilde ‘‘Flora ve Fauna Emirnamesi’’ ile korunan 238 türün 162’si alan içerisinde barınmaktadır. Koruma altındaki 5 tür memeliden 2’si, 16 tür sürüngenden 12’si ve 215 kuş türünden 147’si park alanı içerisindedir. Kuzey Kıbrıs’ın tümünde bugüne kadar tespit edilen 1410 bitki türünün yarısı da burada yaşam bulmaktadır. Ayrıca 47 adet endemik bitkimizin 24 adedi, nadir bitki türlerinin yaklaşık 100 adedi de yine bu alandadır” diye konuştu.
Bektaş, tüm bunlara rağmen Karpaz Mutlak Koruma Alanı içerisinde sürdürülen faaliyetlerin çevreye verilen önemin ne ölçüde olduğunu gözler önüne serdiğini anlatarak, “Taksim Gezi Parkı Olayları”nın çıkış noktası olan park alanının Karpaz Mutlak Koruma Alanı’nın da sahipsiz olduğunu bir kez daha hatırlattığını söyledi.
Petrol dolum tesisi projesi hala karşımızda
Israrla vazgeçilmeyen Petrol Dolum Tesisi Projesi’nin ise halen üzerinde çalışmalar yürütülen bir konu olarak durduğunu anımsatan Bektaş, “ Ülke ekonomisi için hiçbir katkı sağlanamayacağı ekonomistler tarafından ortaya koyulan tesisin saymakla bitirilemeyecek kadar fazla çevresel risk faktörünü de bünyesinde barındırdığı gerçeği artık net olarak anlaşılmalı, Tesisten bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir” görüşünü savundu.
Kanalizasyon sisteminin yokluğu
Birçok yerleşim biriminde halen daha kanalizasyon sistemi bulunmadığını ve bunun da denizlerin ve yeraltısuyu gibi doğal kaynakların kirlenmesine sebep olduğunu ifade eden Bektaş, tüm dünyada olduğu gibi, deniz kirliliği ve kıyılarla ilgili sorunların da çözülemediğini, sanayi, deniz taşımacılığı, şehirleşme, turizm ve atıkların boşaltılmasının yanısıra oluşan deniz kazalarıyla da her geçen gün denizlerin daha hızlı kirlendiğini belirtti.
Bektaş, “Ülkenin turizm öncelikli bir ada ülkesi olduğu gerçeği asla göz ardı edilmemeli, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde uygulanan “Mavi Bayrak” kriterleri hayata geçirilmelidir “dedi.
Doğal kaynakların sonsuz olmadığı unutulmakta
Güngör Katı Atık Depolama Sahası açılmasına karşın, hala çöplerin buraya ulaştırılamadığını ve yapılması öngörülen altyapı ve üstyapı işlerinin tamamlanmadığını ifade eden Bektaş,” Geri Dönüşüm–Yeniden Kullanım gibi çalışmalar yetersiz kalmakta doğal kaynakların sonsuz olmadığı unutulmaktadır” diye konuştu
Elektrik santrallerinde kullanılan yakıtın kalitesizliği ve filtre sisteminin olmayışınınsa havayı her geçen gün kirletmeye devam ettiğini vurgulayan Bektaş, ülkenin her geçen gün ormansızlaşmaya doğru gittiğini ve bütün bunların yanında birçok çevre suçu işlendiğini ve ne yazık ki bu suçların çoğunun cezasız kaldığını kaydetti.
Bektaş, ülkede kalkınmaya ve kentleşmeye paralel olarak çeşitli çevre sorunları meydana geldiğini söyleyerek, maliyeti çok yüksek olan çevre kirlenmesinin ortadan kaldırılması için, öncelikle devletin ve yerel yönetimlerin üzerlerine düşen tüm görevleri yapması gerektiğini belirtti.Güçlü bir siyasi irade önderliğinde yürütülecek bir çevre politikasının çevrenin iyileştirilmesini, dolayısıyla da refah seviyesinin yükselmesini beraberinde getireceğini söyleyen Bektaş şöyle konuştu:
“Çevre adına yönetimin, izleme ve denetimin hükümetlerimizin tarafından daha etkin bir çevre politikası çerçevesinde yürütülmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Daha duyarlı halkımız ve idarecilerimizle kaliteli ve temiz bir çevrede, yaşamak Anayasal çerçevede herkesin hakkıdır. Umarız ki, önümüzdeki yıllarda, daha duyarlı halkımız ve idarecilerimizle daha kaliteli ve daha temiz bir çevrede yaşarız” TAK