Cumhuriyet Meclisi’nin İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi’nin gündeminde olan ve Barolar Birliği’nin son görüşmeye davet edildiği “Merkezi Cezaevi Yasa Tasarısı” tamamlandı. Büyük ihtimalle gelecek pazartesi Genel Kurul’un gündemine getirilecektir. Özellikle “Açık Cezaevi”ne ilişkin yeni uygulamaları da yasallaştıracak tasarı içerisinde, şiddet kullanımının keyfileştirilmesine neden olabilecek ibareler yer alıyor. O yüzden meseleyi ciddiyetle ele almak gerek.
Tasarı’nın, 8A. ve 8B. maddeleri sırası ile cezaevi hizmetleri sınıfındaki kamu görevlilerine, orantılı güç ve ateşli silah kullanma yetkisi veriyor. Her iki madde de önceden mevzuatımızda yer almayan kuralları belirliyor.
8A. (1)Cezaevi müdürü, cezaevi müdür muavini, cezaevi amirleri ve cezaevi hizmetleri sınıfındaki kamu görevlileri, gerekli görülen ve aşağıda belirtilen durumlarda, güvenliği, disiplini, asayiş ve düzenin devamını sağlamak amacıyla cezaevine ait jop, biber gazı, kelepçe ve benzeri aletler ile orantılı güç kullanma yetkisine sahiptir.
- İsyan, firar, cezaevine içten ve dıştan gelecek saldırı, görevliye, ziyaretçiye, hükümlüye veya tutukluya veya herhangi bir cezaevi personeline yapılacak her türlü saldırı veya cezaevi düzenini bozucu her türlü eylem hallerinde.
Buna ek olarak 8B maddesinde yine aynı görevlilere; dıştan gelebilecek bir saldırıya karşı veya firar teşebbüsünde bulunanı durdurmak için ateşli silah kullanma yetkisi tanınıyor. Bunun için tasarının önceki versiyonunda 1 ay boyunca Polis okulunda eğitim almaları gerekecek deniyordu ama son görüşmede o da değiştirilip azaltıldı. Ayrıca silah kullanacak kişilerin ruh hastalığı kontrolleri de yılda iki kez, altı ayda birden yılda en az bir sefer diye düzenlendi.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, gardiyanların iş güvenliği açısından ciddi problemleri var. Şu anki cezaevinde kapasitenin çok üstünde insan bulunması, oradaki mahkûm ve tutukluların insani yaşam koşullarına aykırı olması yanında, çalışan kişilerin sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Anlaşılan o ki, yeni cezaevi de şu anki mahkûm ve tutuklu sayısını karşılayabilecek bir büyüklükte değildir. Yine benzer sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Eminim gardiyanlar da, insan hakkı ihlali yaratacak fiilleri gerçekleştirmek istememekte, sadece çalışma koşullarında daha güçlü bir noktaya ulaşmak arzusundadırlar. Ama bir sorunu düzeltirken, beraberinde başka sıkıntıların yaşanmasına zemin yaratmamak gerekir.
***
Biber gazı kullanımı, dünyadaki örneklere de bakıldığında, pek çok ülkede kullanımı yasaklanan silahlar arasında sayılır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında ve ülkelerin iç hukuk düzenlemelerinde; biber gazının kullanım koşullarının her ülkenin iç hukukunda ayrıntılı biçimde düzenlenmesi, yasa dışı ve barışçıl olmayan eylem dahi olsa yalnızca gerekli olduğunda ve son çare olarak kullanılması, biber gazı kullanılmadan önce topluluğun mutlaka bu konuda uyarılması, biber gazı kullanacak personelin iyi eğitimli ve bilinçli olması, biber gazının kullanıldığı yerlerde göstericilerin uzaklaşmalarına imkân verilecek biçimde kaçış yollarının açık tutulması, grupla ilgisi olmayan kişilerin, çocukların, hastaların ve yaşlıların yoğun bulundukları yerlerde kullanılmaması, biber gazı kullanılırken gerek duyulacak acil tıbbi müdahale imkânının sağlanması ve bu kişilerin acil tıbbi müdahaleye ulaşma imkânlarının engellenmemesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme verdiği pek çok kararda, biber gazı kullanımının, işkence ve kötü muamele yasağı ile yaşam hakkı ihlaline neden olduğu tespitleri yapmıştır.
Mahkeme bir kararında açıkça:
“… Biber gazı potansiyel olarak tehlikeli bir maddedir ve kapalı alanlarda kullanılmamalıdır. Açık havada kullanılması halinde bile Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı ve Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi’nin ciddi çekinceleri bulunmaktadır; istisnai olarak kullanılması gerektiğinde, bölgede belirli tedbirlerin alınması gerekir. Örneğin biber gazına maruz kalan kişiler derhal bir doktora ulaştırılmalı ve bu kişilere panzehir sağlanmalıdır. Biber gazı hali hazırda kontrol altına alınmış bir tutukluya karşı kullanılmamalıdır…”
Kamuya açık alanlarla ilgili bunlar belirlenmişken, kapalı bir mekân olan cezaevi söz konusu olduğunda, ince eleyip sık dokumamız gerekir. Yukarıdaki düzenlemeye bakıldığında, biber gazının kullanılma nedeni olarak gösterilen pek çok ibare; keyfiliğe açıktır, muğlaktır. Keza kapsülle mi yoksa püskürtme şeklinde mi kullanılacağı da açık değildir. Kapsüller pek çok olayda kişilerin ölümüne neden olan yaralanmaları beraberinde getirmiştir.
Yasanın tefsir kısmına bakıldığında, bu kelimeler tanımlanmamıştır, yasa maddesinde açık – ayrıntılı ve bağlayıcı talimatlar verilmemiştir. Mesela içten ve dıştan gelecek saldırı, her türlü saldırı ve cezaevi düzenini bozucu her türlü eylem nedenlerinin, ne ifade ettiği belli değildir. Bunlara ek olarak aslında bir silah olan biber gazının hangi kurallar çerçevesinde kullanılacağı da düzenlenmemiştir. Bu da keyfiliği doğuracaktır. En temel manada, insan hayatına ve kişi bütünlüğüne zarar vermeyecek şekilde kullanımına yönelik düzenleme yapmak gerekir. Tasarının şu anki hali buna uygun değildir.
Yasaların sadece “kötü niyetli” olmayan kullanıcılar için yapılmadığını, özellikle kamu gücünü elinde bulundurup şiddet uygulayabilecek kesimlere tanınan yetkilerin, çok sert kurallara bağlanması gerekir. Ki az sonra sayacağım sağlık problemleri, “iyi niyetli - orantılı” biber gazı kullanımında da ortaya çıkmaktadır.
***
Gelelim biber gazının insan sağlığı üzerindeki etkilerine. Bu alanda bugüne kadar pek çok tıbbi araştırma yapılmış, insan hakları ve tabip örgütleri, maruz kalan kişilere dair somut saptamalar ortaya koymuştur.
Lokal etkiler:
- Göz, burun ve üst solunum yolu tahriş olur ve şişer.
- Gözde kızarıklık, yanma, ağrı gerçekleşir.
- Deride kaşıntı, kızarıklık, döküntü, alerjik reaksiyonlar, soyulma olur.
- Solunum – nefes darlığı, boğazda yanma hissi, kısa kısa soluma…
Sistemik ve akut etkiler:
- Bilinç bulanıklığı, panik atak, anksiyete krizi.
- Hareketleri istemli olarak kontrol edememe.
- Mide bulantısı, ishal, solunum yollarında kasılmaya neden olan nefes darlığı, solunum durması, akciğerde sıvı toplaması, ani tansiyon yüksekliği.
- Vücut ısısının düşmesi, kalp sorunları, beyinde ve sinir sisteminde hasar.
Tabii ki tüm bunlar yanında astım ve koah gibi akciğer rahatsızlığı olan kişiler için çok daha ölümcül sonuçlara neden olmaktadır. Yine bu araştırma içerisinde, akut astım atağının oluşumundan sonra 3 gün boyunca hastaneye yatışın gerekli olacağı da belirtilmiş.
***
Tüm bu çerçevede ele alındığında, gerek yasal anlamdaki boşluk ve muğlaklıklar gerekse insan sağlığı açısından yaratacağı sonuçlar, bu gücün kullanımı ve sınırı açısından aşırı bir risk barındırdığı ortaya çıkıyor.
Netice itibariyle, cezaevindeki güvenlik, daha teknik ve hak ihlallerine neden olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Bir kimsenin suç işledikten sonra cezalandırılmasındaki en önemli amaç; topluma yeniden kazandırılması ve bir daha suç işlememesi gerektiği algısını kazanmasıdır. O yüzden insani koşullarda barındırılmaları ve içeride herhangi bir hak ihlaline uğramamaları devletin sorumluğundadır.
Teraziyi doğru tartmalı, pek çok sorunla baş etmeye çalışan gardiyanların iş güvenlikleri ve hapsedilen kişilerin hakları birbirinden üstün olmayacak şekilde yasal değişiklikler yapılmalıdır. Aksi takdirde adaleti gerçekleştirmek mümkün değildir.