Çifte çelişki – çifte enosis!

Serhat İncirli

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, hangi sebeple olursa olsun, bir ülkenin, başka bir ülkenin topraklarına girip, orada yaşayanların evlerine, bahçelerine el koyması ve hatta oralara “yerleşimci” yerleştirmesini “hırsızlık” olarak nitelemişti ya…
“İşgali” tarif etmişti…

-*-*-

İşgalci kimdi?
İsrail!

-*-*-

Nicos Christodulides ne yaptı?
Gitti, İsrail’in, yani işgalcinin başbakanını kucakladı, tebrik etti… 
Dün Avrupa’da Şener Levent sordu; “… Şimdi Christodoulides, Türkiye’ye işgalci diyebilecek mi?”

-*-*-

Çifte çelişki!

-*-*-

Kürt sorununda da aynı çifte çelişkiyi yaşıyoruz…
Türkiye, Kürtlere “self determinasyon” gibi bir hak verir mi?
Asla!
Ama Kıbrıs’ta, etnik ayrımcılığı ve iki ayrı devleti savunuyor!

-*-*-

Rumlar da, Türkiye’de Kürt hareketini destekliyor ama Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türklere benzer hakları görmezden gelebiliyor!

-*-*-

Ermenistan – Azerbaycan – Karabağ meselesinde de “çifte çelişki” söz konusudur!
Türkiye’nin Azerbaycan’la ilgili olarak Karabağ’da savunduğu ile Kıbrıs’ta savunduğu “çelişkili”dir!
Ve Rum tarafı bu konuda da tam ters bir şekilde, Ermenistan’dan yanadır!

-*-*-

Orta – Doğu’da kanlı savaş bir gün bitecek ve bu bitiş, bazı yeni “şekillenmelere” sebep olabilecek…
Örneğin, Türkiye’de, Filistin Devleti ya da iki devletli çözüm için “garanti sistemi” önerisi falan var…

-*-*-

Bu şekillenmeler çerçevesinde, Kıbrıs sorununda da “farklı” ve “yeni” açılımlar gündeme gelebilecektir… 
Umarım şu andaki çifte çelişkiler, çifte enosisi getirmez!
Çifte enois ne midir?
Taksimdir taksim!

-*-*-

İşte bu nedenle, bir an önce, hiç kimse bize çözüm veya çözüm modeli empoze etmeden, oturup anlaşmakta fayda vardır diye düşünmekteyim…
Ancak özellikle Kıbrıs Türk tarafının bu konuda “yetkisiz, bilgisiz, umursuz” olduğundan da ne acıdır, eminim… 


KKTC’de bir istimlak meselesi!

Omorfo’da, yani Güzelyurt’ta “Türk malı” toprak var mıydı?
Evet vardı!
Çok az da olsa, Omorfolu Kıbrıslı Türkler söz konusuydu ve onların mülkleri vardı…

-*-*-

“Sorunlu yıllar” nedeniyle 1963’ten 1974’e kadar Omorfolu Kıbrıslı Türkler, bu kasabadaki topraklarını kullanamadı… 
Derken, 1974 Temmuz’unda “mutlu” dediğimiz harekat yaşandı…
Omorfo, Türk tarafında kaldı…
Omorfolu Rumları don – atlet Güney’e kovduk!

-*-*-

Büyük çoğunluğu Rumlara ait mülkleri “ganimet” yaptık, dağıttık, hala dağıtıyoruz…
Narenciye cenneti bir bölgeden söz ediyoruz; şu anda narenciye neredeyse pazarsızlıktan tükenmek üzere…

-*-*-

Neyse!
Omorfo’da, aynı aileye ait 22 dönüm Türk tapulu bir araziden söz etmek istiyorum…
Bu arazi, 6 hisseli bir toprak parçası…
Türk malı!

-*-*-

2006 – 2007 yıllarında, 22 dönümlük arazinin göbeğine, Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu gitti ve yüksek gerilim hattı direği dikti!
Oysa, “Türk tapulu arazilere bu tür bir direk dikilmesi yasal olarak yasaktı…”

-*-*-

Aile avukat tuttu!
İlgili avukat tam 13 sene ailenin hakkını savundu, 40 bin sterlin kadar da ücret aldı ve akabinde, “ben yapamıyorum” anlamına gelen bir mesajla, davadan çekildi…

-*-*-

2019’da ailenin gidip gelmeleri, baskıları ile Bakanlar Kurulu bir karar üretti ve aileye tazminat verilmesine hükmedildi…

-*-*-

Altı hissedarın yarıdan fazlası İngiltere’de yaşayan aile hala tazminatını alabilmiş değil…

-*-*-

Bu konuda, altı hissedardan biri olan ve İngiltere’de yaşam süren Mustafa Gürgeçer ile konuştum… 
En ciddi zararı Lefke’de yaşam süren ablasının gördüğünü, çünkü kura çekerek altı hissedarın malı bölüştüğünü ve direğin, ablasının hakkı üzerinde kaldığını anlattı…

-*-*-

İngiltere’de bu türden bir devletleştirme nasıl olur?
Gürgeçer’e göre, “Devlet kamulaştıracağı araziye değer biçer, arazi sahibi kabul ederse, o mülk devletleşir… Pazarlık şansı da söz konusudur…”

-*-*-

Bizdeki durum mu?
Torpil var mı?
Vardır!
O zaman sorun olmaz1
Yok eğer torpil yoksa, işte bu örnekteki gibi olur!

-*-*-

Gürgeçer, “Hakkını vermek lazım, Hasan Taçoy bizim için çok uğraştı… Ersin Tatar da, Ünal Üstel de, öteki siyasilerin hepsi de bu sorunu biliyor, kimse ilgilenmiyor, ilgilenmedi… Tatar’a gittik zamanında, o günlerde başbakan olma telaşındaydı, bizi dinlemedi bile… Her başvurduğumuzda, aha tapu dairesi müdürü gidecek, değer biçilecek, paranız ödenecek deniyor ama hiçbir şey olmuyor!” dedi… 

-*-*-

KKTC’de mülklerin yabancılara satılmasından şikayet ediyorlar ya!
Hırsızlık olmayan, ganimet değil; Kıbrıslı deyişiyle “halis muhlis Türk malı”na devlet dediğimiz “şey”in tavrı da bu!

-*-*-

Bir hukukçu dostuma bu konudan bahsettim, ailenin mağdur olduğunu söyledim; şakayla karışık ama gayet ciddi bir yanıt verdi; “… dua etsinler de 22 dönüm, torpilli birinin adına kayıtlı ya da bir Yahudi’ye satılmış olmasın!”…
E bu da mümkün!

-*-*-

Neymiş?
Eşit ve egemen devletmiş!
“Hade be o yanı” derdi dedem!

Şampiyon Meleklerin adlarını yaşatmak ve Şampiyon Melekler Eğitim Kampüsü’nü ülkeye kazandırmak için geçtiğimiz Pazar günü düzenlenen Ülker Lefkoşa Maratonu, bu ülkedeki en muhteşem organizasyonlardan biri, belki de birincisidir… Katılım gösteren 25 bine yakın insanımız, Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı, maratonun sponsoru Ülker, Tolga ve Mert Atakan başta olmak üzere; Atletizm Federasyonu yetkilileri ile tüm emeği geçenleri kutlamak, vatandaşlık borcumuzdur… Helal olsun…