CİHAT

Sami Özuslu

Ülkeyi tek başına yönetecek diye Türkiye’yi felaketin eşiğine sürükleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaklaşan ekonomik krizin önüne geçebilmek için Rusya’dan özür diledi, etmediği laf kalmayan İsrail’le el sıkıştı.

Sebebi ne olursa olsun, bu iki adım Türkiye açısından da, huzura hasret bölge açısından da olumlu bir gelişmeydi.

Ancak Rusya ve İsrail’le ilişkilerini düzeltip, ekonomik ve diplomatik dibe batmışlığını tamire yönelen Ankara’ya ciddi bir ‘uyarı mesajı’ geldi.

Ülkenin en iyi korunması gereken yerlerinden birinde, İstanbul Atatürk Havaalanı’nda 3 canlı bomba ellerini kollarını sallayarak ölüm saçtı.

Bu ‘uyarı mesajı’, Erdoğan’ın düne kadar iyi geçindiği bir kesimden, IŞİD’den geliyordu.
Batı’nın ‘en azılı terör örgütleri’ listesinde tepede yer alan IŞİD, Moskova ve Tel Aviv yumuşaması sonrasında Erdoğan’a “Bu iş o kadar kolay değil. Beni hesaba katmadan bu oyunu oynayamazsın” mesajı verdi.

***

IŞİD, ilan ettiği İslam Devleti’nin adını birkaç defa değiştirdi. Şimdiki lideri El-Bağdadi kendisini ‘Halife’ ilan etti.

Çeşitli kaynaklara göre Irak’ta ve Suriye’de 50 binden fazla IŞİD savaşçısı var.
Ancak IŞİD, kökten dinci İslamcıları dünya genelinde etkisine almış durumda. Örgüte bağlı hücreler olduğu malum. Paris ve Brüksel saldırılarını militanlar yaptı.

Ama IŞİD’in gücü lider kadrosu, gizli hücreleri, örgüt birimleri ile sınırlı değil.
‘İslam devleti’ hedefini içselleştiren, bu uğurda ölümü göze alabilen yüz binlerce ‘inançlı’ insan var dünyada…
Ve onlar için ‘ölüme gitmek’ ‘Cennet’e gitmek’le eşdeğerdir.

***

Yaşadığımız coğrafyanın önemli bir bölümünde din ve mezhep kavgaları, savaşları var.

Biz insanların ‘din, dil, cinsiyet, ırk, köken’ gibi kıstaslarla ayrılmasını yanlış buluyoruz, İnsan hakları Evrensel Beyannamesi de bunu söylüyor, ama bunu dünya nüfusunun önemli bir kısmı hayatında duyup görmedi, okumadı, bilmiyor.

Soldan bakınca, halklara sınıf bilinciyle yaklaşmak gerekiyor, ama ‘temel çelişki’ kavramından uzak, doğuştan itibaren öğretilen ve devlet zoruyla da kafalar kazınan inanç, bütün yaşam alanlarının merkezine oturuyor.
Bu tür ülke ve toplumlarda aydın insanlar vardır, ama onlar bir şekilde ezilir ve yok edilirler. Zira kökten dinci İslamcılar’da hoşgörü kavramı yoktur.

Farklı düşünene saygı yoktur.
Onlar ‘kafir’dirler ve ‘katli vacip’tirler.
Zira hedef İslam Devleti’dir.
Yani Cihat ilan edilmiştir!

***

Özelde bölgemiz, genelde ise dünya, gözü dönmüş Cihatçıların saldırısı altındadır.

21’inci yüzyılın bu döneminde ne yazık ki, insanların yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefleyecek bilimsel kafalar yerine, din savaşlarının kara cahillikten beslenen dönemlerine geri döndük.

Bu noktada olmamızın sebeplerini aramak ve gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor.

Bunu yaparken siyasal iktidar hırsı uğruna IŞİD’e kol-kanat geren Erdoğan da, ama dünyanın önemli bir kısmını fakirlik, yokluk, savaşlar ve sömürünün acımasız pençesine terk edip, kendi ‘sırça köşk’ünde ilelebet refah ve sükunet içinde yaşayabileceğini zanneden gelişmiş Batı devletleri de aynaya bakmak zorundadır.
Aksi halde Cihat’çılar ‘cennete gitmeye’ devam edecekler.