“Ülkede hayvan az, bu yüzden fiyatlar yüksek. Hayvan sayısını arttırmak için hükümet politikalar izlemeli. Gençler bu sektöre teşvik edilmeli. Bana göre et piyasasındaki en büyük sıkıntı yeterli üretimin olmamasıdır.”
Fehime ALASYA
Et ürünleri imalatı yapan Çika Kardeşler, kendileri dışında gelişen “kaçak et” iddiaları sonucu tüm ürünleri temiz olmasına rağmen ciddi bedel ödediklerini söyledi, “Yerli üreticiler desteklenmeli, karalamak doğru değildir, üreticimize sahip çıkalım” çağrısı yaptı.
Şeftali kebabı, köfte, pastırma, şişlik gibi “yerli et” ürünleri imalatı yapan Mehmet Çıka ve Rıfat Çıka, çok hassas bir sektörde çalıştıklarını belirterek, bir sene önce haklarına basına yansıyan haberlerin kendilerini olumsuz etkilediğini belirtti.
“Kaçak et haberi ve domuz eti karalaması adeta üzerimize yapışıp kaldı” diyen Mehmet ve Rifat Çıka, bu meseleyle ilgili haklarında hiçbir yargı işlemi yapılmadığını, tüm ürünlerine yönelik de temiz raporu aldıklarını anımsattı.“Bu yaşadıklarımız topluma ders olmalıdır, kimse yargısız infaz edilmesin, neredeyse iflasa sürükleniyorduk” diyen Şirket Direktörü Mehmet Çıka, et kaçakçılığına yönelik de hiçbir girişimleri olmadığının altını çizdi.
“Gelecek kaygımız var”
Şirkette dağıtımdan sorumlu olan Rıfat Çıka ise yaşananlardan ötürü çok büyük müşteri kayıpları olduğunu belirtti. Çıka, mevcut müşterilerini kazanmakta ve yeni müşteriler edinmekte halen büyük bir çaba içerisinde olduklarını anlattı, şunları söyledi:
“Dürüstlüğümüzü kanıtlamak için belediye ve ilgili dairelerden aldığımız temiz raporlarını yanımızda gezdirdik. Birçok markete bu bildirileri astık. Bu haberlerle ilgili çok sıkıntılı günler yaşadık. Her yerde durumumuzu açıkladık. Elimizdeki raporlar ile kendimizi aklamaya, müşterilerimizin aklından bu olayı temizlemeye çalışıyoruz. Kaybettiğimiz müşterilerin yerine yeni müşteriler edinmeye, mevcut müşterilerimizi geri kazanmaya çalıştık, en büyük market müşterilerimizi kaybettik. Birçoğunu geri kazanamadık… Bu olay bizi iflasa sürükledi, hala mücadele veriyoruz, gelecek kaygımız var.”
Şirket Direktörü Mehmet Çıka:
“Çok büyük bir kayıptı, hem maddi hem de manevi…”
“Her zaman alışveriş yaptığımız bir kasap değildi, bir seferliğine et aldığımız bir kişiydi, üstelik etleri mühürlüydü. Biz de etleri aldık. Bize bu etleri satan kişiyi ihbar etmişler. Bu kişi yakalandı ama işin ucu bize geldi, tüm bedeli biz ödedik. Haberler yayınlanırken benim şahsımın ismi ve işletme ismimiz açıkça verildi. Bunların yanında en kötüsü de etlerin domuz eti ve domuz banası olduğu yazıldı. Hâlbuki öyle değildi. Bununla ilgili birçok raporumuz var.”
“Piyasadaki tüm işlerimizi kaybettik”
“Etlerin domuz ürünü olduğunun yazılması bizi çok etkiledi. Piyasadaki tüm işlerimizi kaybettik, ardından birçok mücadele vererek, bin bir güçlükle piyasanın yüzde 45’ini geri kazandık. Bu bizim için çok büyük bir kayıptı, hem maddi hem de manevi… Çalıştığımız bazı dükkânlardan kovulduk, bazı dükkânlar ise buna karşın sertifika görmemize gereke bile yok, biz sizi yıllardır biliyoruz ve size güveniyoruz dedi.”
“Bu olaylar bizde iş kaybı yanı sıra şeref ve itibar kaybına neden oldu”
“Devlet Laboratuvarı’nda yapılan tahlillerimiz bazı aksaklıklardan dolayı 15 gün sonra çıktı. Biz temiz sonuçlarını almak için yurt dışında görevli memurun iş başı yapmasını bekledik. Bu raporları almamız 15 günü buldu. Bu durumu sıcağı sıcağına paylaşamadık. Çok ters gelen bir durumdu, eğer sıcağı sıcağına paylaşsaydık beki daha etkili oldu. Süre uzayınca insanları inandırmakta da güçlük çektik.
Bu olaylar bizde iş kaybı yanı sıra şeref ve itibar kaybına neden oldu.
Babadan kalma, kardeşim ile birlikte yürütmeye çalıştığımız küçük bir işletmemiz var. Ben imalat kısmında sorumluyum, kardeşim de bu ürünlerin dağıtımını yapıyor.
Babam bu ülke uğruna çok mücadele vermiş bir isimdir, bu işletmeyi o kurdu ve biz de onun adını yaşatmak adına bu işe devam ettik. Ben inşaat mühendisi olmama karşın hiç işimi yapmadım. Tek istediğimiz babamın adını yaşatıp bu işten geçinmekti. Bu olaylarda Çıka soyadı lekelenmiş oldu, bu bize yapılan büyük bir kötülük. Herhangi bir suç unsurumuz yokken tek suçlu biz olduk, toplum nezdinde çok ağır yargılandık.
Bu çıkan kaçak et haberi ve domuz eti karalaması adeta üzerimize yapışıp kaldı… Bu yapılan sanki de bizi batırmaya götürülmek istenen maksatlı bir hareketti.
Üstelik bu konuyla ilgili hiç yargılanmadık. Sadece bu haberlerin ardından gördüğümüz zararlara ilişkin beş yerel gazeteyi mahkemeye verdik.”
“Tedbirler alınmalı yoksa et ithali kaçınılmaz olacak”
“Üreticiler desteklenmeli, özellikle yerli üreticiler desteklenmeli. Et piyasasındaki birçok sorun hükümetin dokunuşlarıyla giderilebilir. Ülkede hayvan az, bu yüzden fiyatlar yüksek. Hayvan sayısını arttırmak için hükümet politikalar izlemeli. Gençler bu sektöre teşvik edilmeli. Bana göre et piyasasındaki en büyük sıkıntı yeterli üretimin olmamasıdır. Et fiyatları neredeyse altın ücretiyle eşdeğer… Yem fiyatları, girdi ücretleri düşürülmeli… Özellikle hayvancılık sektöründe büyük tedbirler alınmalı yoksa istemeden de olsa et ithaline izin verilmek zorunda kalınacak. Et ithali kaçınılmaz olacak…”
Avukat Hasan Özbilen “İtibarları sarsılmıştır”
Avukat Hasan Özbilen müvekkillerinin çok zor durumda kaldığı gerekçesi ile beş gazeteyi yargıya taşıdıklarını ifade ederek, “Gerek ticari faaliyetleri, gerek ailevi yaşantıları, gerekse toplum nezdindeki itibarları sarsılmıştır. Halen onları tamir etme yönünde ilerliyorlar. Maddi ve manevi kayıpları oldu, halen oluyor” dedi.
Özbilen açıklamasında şu noktalara vurgu yaptı:
“Yaşanan bu olayda söz konusu etler kaçak da değildi, gümrüksüz geçirilen, mühürlü, sağlıklı etti. Bu olay kayıtlara et geçirmeye teşebbüs olarak geçti, kaçakçılık olarak değil… Bu olay bir kaçakçılık olayı değil. Daha sonra bu etlerin gümrüğü ödendi ve müvekkilime bu etleri satan söz konusu şahıs mahkemeye bile çıkmadı. Olan benim müvekkillerime oldu. Üstelik Mehmet Çıka bu konuyla ilgili hiç yargılanmadı bile, onların adına herhangi bir suç unsuru bile tespit edilemedi. Yazılanlar gerçeklerle uyuşmuyor. Müvekkillerimin işleri uzunca bir süre durdu. Gerek ticari faaliyetleri gerek ailevi yaşantıları gerekse toplum nezdindeki itibarları sarsılmıştır. Halen onları tamir etme yönünde ilerliyorlar. Maddi ve manevi kayıpları oldu, hala da oluyor. Bu gerçekler toplum nezdinde de ortaya çıkmalı ki mağduriyetleri bir an önce önlensin. Aksi halde iyi niyetli kişiler mağduriyet yaşamaya devam edecektir.”