Gamze PİR BAYKUR
DAÜ’de 22 Kasım 2015 tarihinde Alfam Öğrenci Yurdu C Blok 263 numaralı odada, 19 yaşındaki oda arkadaşı Tevfik Uzunoluk’u 23 kez bıçakladıktan sonra boğazını keserek hunharca öldüren sanık T.U.P.’ın avukatı İbrahim Demirtaş, dün Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’ne hafifletici nedenleri sundu. 13 Mart tarihinde itham edildiği “Adam öldürme”, “Ciddi darp” ve “Kanunsuz bıçak taşıma” davalarını kabul eden sanık T.U.P. hakkındaki karar 27 Mart tarihinde açıklanacak.
Demirtaş: “Polise kendi iradesi ile giderek teslim oldu...”
Sanık T.U.P.’ın avukatı İbrahim Demirtaş, sanığın olay tarihinde 20 yaşında şimdi ise 21 yaşında olduğunu söyledi. Olguların detaylı bir şekilde İddia Makamı tarafından mahkemeye aktarıldığını anımsatan Demirtaş, sanık T.U.P.’ın kişisel durumundan bahsetti. Demirtaş, sanığın ilk, orta ve lise yıllarında oldukça başarılı bir öğrenci olduğunu belirten Demirtaş, sanığın çevresi tarafından sevilen, sayılan ve örnek öğrenci olarak gösterilen bir kişi olduğunu ifade etti. Demirtaş, savunmasına Fasıl 154 Ceza Yasasının 205. Maddesi olan “Adam öldürme” suçu gibi ceza yasasının en vehametli ve ağır suçundan methalder olan sanığın nedameti ile devam etti. Sanığın, oda arkadaşını öldürmesinin akabinde ayni gün içerisinde çok kısa bir zaman diliminde polise kendi rızası ile giderek teslim olduğunu belirten Demirtaş, polise ifade vererek böylesine ciddi bir meselenin açığa çıkarılmasını tamamen kendi iradesi ile başlattığını savundu. Demirtaş, devamla, sanığın genç ve hayat tecrübesinden yoksun bir kişi olmasına rağmen adaleti yanıltmaya tevessül edecek hareketler içerisine girmemesinin sanık lehine değerlendirilmesi gereken birinci hafifletici ve önemli unsur olduğunu belirterek, Yargıtay Ceza Dağıtım 3/86’da “sanığın kendiliğinden teslim oluşu lehine bir faktördür” dendiğinin altını çizdi.
“Ruh halinden rahatsızlık duyuyordu...”
Avukat İbrahim Demirtaş, olguların detaylı incelenmesi halinde sanık T.U.P.’ın bu suçu işlerken büründüğü ruh halinden bile duyduğu rahatsızlığı anlamanın pek de güç olmadığını savunarak, sanığın gerek polise verdiği ifadesinde yer alan “Kendimi anlayamaz olmuştum. 4-5 gündür kendi kendimi yiyordum” sözleri gerekse babası ile olay öncesindeki yazışmalarında yer alan “Yatıştırıcıya ihtiyacım var. Kendimi iyi hissetmiyorum” sözlerinin aslında sanığın var olan bu ruh halini düzeltme çabalarının ve girişimlerinin en iyi göstergesi olduğunu belirtti. Sanığın suç işlerkenki ruh halinin ve psikolojik durumunun da ceza takdirindeki önemine dikkat çeken Demirtaş, sanığın psikolojik durumundan bahsetti. Sanığın doktoru olan Ruh Sağlığı Uzmanı Dr. Mehmet Yağlı tarafından hazırlanan raporda sanık ile ilgili ön tanı olarak vücut dismorfik bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk (Takıntı hastalığı) hastalıklarının konulduğunu belirten Demirtaş, yine sanık ile ilgili Prof. Dr. Mehmet Çakıcı tarafından hazırlanan ve sanığın ruh sağlığı ile ilgili en güncel rapor olarak nitelendirilebilecek raporda ise sanığın obsesif kompulsif şikayetleri olduğu ve depresif paranoid kişilik olduğu hususlarının yer aldığını açıkladı. Demirtaş, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Arıkan’ın “Herşey” isimli makalesinde obsesif kompulsif bozukluğu hastalığından bahsettiğini söyleyerek, konu makalede obsesif kompulsif bozukluğu olan kişinin aslında davranışlarının anlamsız, gereksiz ya da saçma olduğunun farkında olduğunu ancak kendini bu davranışı sergilemekten alıkoyamadığının yazdığını belirtti. Yine bu tip vakalarda görülen kirlilik takıntısı nedeniyle kişinin hep ellerini yıkadığı noktasının dikkatini çektiğini söyleyen Demirtaş, sanığın böylesi ciddi bir suçtan sonra ilk olarak yaptığı şeyin banyoda ellerini ve kollarını yıkayarak temizlediğini ve bunu ifadesinde de söylediğini anımsatıp, aslında sanığın o an bu rahatsızlığın etkisi altında bir psikolojide olduğunun en önemli göstergesi olduğunu savundu.
“Kıskançlık hissi tetikleyici bir faktör oldu...”
Avukat İbrahim Demirtaş, yine Prof Dr. Kemal Arıkan’a ait makalede bu tür vakalarda kişinin kendisine veya yakınlarına zarar verebilecek hislere kapılabileceğinin de yazılı olduğunu dile getirerek, sanığın gönüllü ifadesinde de sanığın kendisine, kız arkadaşına veya oda arkadaşına zarar vereceği hissine kapıldığının da yer aldığını belirtti. Yine paranoid kişiliklerde görülen ve baskın olan kıskançlık hissinin iş bu olayın vuku bulmasında tetikleyici bir faktör olduğunu savunan Demirtaş, kız arkadaşını kıskandığı kişiye karşı sanığın kıskançlık hissi duyması sanığın ruh halini olumsuz yönde etkileyen bir diğer husus olduğunu ileri sürdü. Demirtaş, sanığın akıl sağlığının yerinde, cezai ehliyetinin ise tam olmuş olabileceğini ancak suçun işlenişi esnasında sanığın hissettikleri ve rahatsızlıklarının sanığa verdiği olumsuz etkinin ceza takdirinde sanık lehine alınması gereken en önemli husus olduğunu vurguladı.
“Konu suçları tasarlayarak işlemedi....”
Mahkemenin sanık T.U.P.’a takdir edeceği cezanın türünün hapislik cezası olduğunu belirten Avukat İbrahim Demirtaş, hapislik cezasının süresini belirlerken mutlaka amme menfaatini korumanın birinci planda olacağını söyledi. Demirtaş, sanığın konu suçları tasarlayarak işlemediğini vurgulayarak, sanığın “bıçak bir anda elime geçti” söyleminin bir anlık öfke neticesi ile bu suçu işlediğinin en önemli göstergesi olduğunu savundu. Demirtaş, sanığa ceza takdir edilirken sanığın bundan sonraki hayatı ile ilgili tekrar düzenli bir hayat kurabilecek nitelikte bir ceza takdir edilmesini talep etti.
Gözler 27 Mart’ta...
Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, sanık avukatı İbrahim Demirtaş’ın mahkemeye hafifletici nedenleri sunmasının ardından davayı karar için 27 Mart tarihine erteledi.