Dört gencimize mezar olan Girne-Lefkoşa anayolu mercek altına alınmalıdır.
İngiliz Sömürge döneminden beri o yol vardır.
Eskiden tek gidiş-tek dönüştü. Yolun ilk hali toprak olmalı. Biz o dönemleri yetişmedik elbette ama fotoğraflarda vardır. Sonra asfaltlandı.
1974'ten sonra da uzun yıllar öyle iki şerit olarak kullanıldı.
Sonra 'duble yol'a geçildi.
Çift gidiş-çift geliş elbette daha az riskli ve daha akışkan bir ortam sağladı.
Lakin bu yol ne tek gidiş-tek dönüşken, ne de toprakken böyle bir duruma düşmedi.
Yaklaşık 45 yıldır o yolu binlerce kez kullanan biri olarak Ciklos'ta değil sel baskını, su birikintisi gördüğümü dahi hatırlamam.
Kar yağdığında biraz sıkıntı olur belki ama yok da böylesi!..
* * *
Sağanak yağmurun etkili olduğu çarşamba akşamı Ciklos'tan çekilen görüntüler ortadadır.
Daha yakın zamanda trafiğe açılan yolun Girne-Lefkoşa istikameti adeta bir dere gibiydi.
Akan suyun debisi ve sürati ürkütücüydü.
Nitekim Girne'den Lefkoşa'ya doğru dönmeye çalışan dört gencin bulunduğu araba bu akıntıya kapıldı ve ne yazık ki inanılmaz şekilde can verdi.
Bu kadar ciddi bir su akışı varken Girne-Lefkoşa yolu niçin anında kapatılmadı sorusu da önemlidir.
Gençlerin 'bile bile' bu yolu kullandıkları ise kimsenin kanıtlayamayacağı bir iddiadan öteye gidemez. O yüzden hayatını kaybetmiş dört insanın arkasından bu iddiayı dillendirmek insafsızlıktır ve birilerini koruma çabası gibi durmaktadır.
Sorumluluğu yolu kapatmakta geç kaldığı gerekçesiyle polise ya da yolu kullandılar diye gençlere yüklemeye çalışmak sonucu değiştirmiyor: O yol kusurludur. İnsan hayatıyla oynanmıştır. Cinayete teşebbüs edilmiştir!
* * *
İlgili bakanlık 'gerekli soruşturma'ların yapılacağını duyurdu. Sonuçlarının da kamuoyuyla paylaşılacağı söylendi.
İyi bir şey...
Fakat aynı açıklamada 'yolun tamam olduğu'yla ilgili savunma amaçlı ifadeler keşke hiç yer almamış olsaydı.
Sürekli 'sosyal medya'da ortaya atılmış kimi gerçek olmayan iddialara cevap vermek sanki marifetmiş gibi bir mantıkla yapılan açıklamada, araştırma ve soruşturma yapılacağını söylemekle yetinmek yerine 'en iyi müdafaa hücumdur' anlayışıyla sağa sola cevap yetiştirme gayreti dikkati çekiyor.
Oysa sadece dere gibi akan yol içi değil, yolun çökme noktasına gelen altyapısı ve yenileme çalışmalarında daralan su geçitlerinin hali de gözle görülür haldedir.
Mühendisler ve uzman kişiler 'bu yol tamam değil' derken, hepsi de kötü niyetli olsalar bile, söylenenlere kulak vermek şarttır.
* * *
Selden etkilenen diğer bölgelerdeki kaçak, çarpıp, doğaya aykırı bütün binaların -behemehal- yıkılması için harekete geçilmelidir. Bu konu ayrıca ele alınmalıdır.
Ancak Girne-Lefkoşa anayoluyla ilgili şu soruların yanıtı kamuoyuna verilmelidir:
1. Bu yolun tamiratını yapan firma, ihaledeki diğer işleri -sanki hiçbir şey olmamış gibi- yapmaya devam edecek midir? Bu çerçevede Boğaz-Gönyeli çemberi arasındaki yolu da aynı firma planlanan şekilde tamir mi edecektir? Aynı firma, ihale gereği Kuzey Sahil Yolu'nda da iş yapacak mıdır?
2. Dört kişinin ölümüne sebep olan yolun kontrolünü hangi birim yapmıştır? Kontrol yetkisi KKTC Karayolları'nda mıydı? Yoksa KKTC Karayolları, Ankara'da açılan projenin ta başında olduğu gibi sonunda da tamamen devre dışı mıydı?
3. İlk ciddi yağmurda dere gibi çağlayan Girne-Lefkoşa yolu, bundan sonraki yağışlarda ne halde olacaktır? Sürücüler bu yolda güvenli biçimde araç kullanabilecek midir? Bunun için acilen tedbir alınacak mıdır?
4. Geçmişte de birçok kavşakta ya da anayolda yaşanan/yaşanmakta olan mühendislik hatalarının Ankara'da açılmış ihalelerde 'sağdan akan trafik' mantığı ve mühendislik hesaplamalarından kaynaklanıyor olabileceği ihtimali var mıdır?
Daha sorulacak çok soru vardır.
Umarım kimse 'parmağının arkasına' saklanmaz, birilerini koruma gayretiyle hareket etmez.
Aksi zaten 'cinayete teşebbüs'tür.
Ortada katledilen dört cenaze vardır.
Derdimiz daha fazla cinayetler olmamasıdır.