“Dile benden ne dilersen” dedi sihirli lambadan çıkan cin…
Afalladım.
Çocukluk masallarına gittim birden…
Şimdi bu cin, gerçekten cin midir?
Yoksa ben cin gördüğümü mü zannediyorum acaba?
Birileri benimle dalga geçiyor olmasın sakın!
Gizli kamera mı var bir yerde saklı?
Yoksa ne?
Lambadan çıkan cin gerçekse peki?
Ya gerçekten dileğim tutacaksa…
Böyle bir şans bir daha ne zaman gelir ki insanın ayağına?
Hiç!
Ne yapmalı o zaman?
“Konuşayım bakayım, ne çıkacak bu cinin altından” dedim kendi kendime…
* * *
Peşreve başladık cinle ikimiz…
“Ne dilersem olacak, öyle mi?”
El-cevap: “Tabii olacak. Ben cinim.”
Karakter attı yani cin!
Öyle de soru mu olurmuş?
İnsan cinine güvenmez de kime güvenirmiş?
Başkası olsa küsüp gidermiş de ben olduğum için kıyamamış.
Şansıma dua edeyimmiş…
Bir araba laf etti ‘güvensizlik’ üzerine…
Ve tekrarladı:
“Dile benden ne dilersen!..”
* * *
Bu diyalogdan sonra yapacak bir şeyim kalmadı.
Cin beni psikolojik baskılama yöntemiyle kontrolü altına aldı.
Artık geri dönüş yok.
Cinin ‘hayal mahsulü’ olduğuna kendimi kesinkes inandırabilsem iş değişecek.
“Yahu, ne ini ne cini?” diyeceğim.
“Geç bunları, masal zamanı 40 sene öncesinde kaldı benim için. Git sen bunları çocuklara anlat” diye çıkışacağım cine…
De çıkışamıyorum!
Çünkü içimde bir kurt sürekli iş başında…
“Ya gerçekten cinse? Ya her dediğini yapacaksa hakikaten?”
Denemem lazım yani…
Dönülmez akşamın ufkundayım ve vakit çok geç!
* * *
“Peki” diyorum, “Dileyeceğim senden bir şeyler…”
Yumuşuyor karşımdaki in midir, cin midir anlamadığım görüntü…
Öyle ya!
İn ve cin nasıl bir şeydir, hiç görmedim ki!
Masal dinlerken, çizgi film seyrederken kafamızda şekillenen bazı objeler var da, bu onlara da benzemiyor.
Anlatsam anlatılmaz, garip bir obje işte…
Ben “Peki” deyip yelkenleri suya indirdim ya, pek memnun ve de mağrur.
Dize getirdi beni iki kapris yaparak.
Şimdi keyfini çıkarıyor cin herif!
Canımı sıktıysa da, şimdi tafra zamanı değil diye telkinde bulunuyorum kendi kendime…
Bir yandan da “ne istesem bu cinden” diye düşünmekteyim.
Para istemem. Hayatta işim olmadı parayla, pulla…
Unvan, makam, mevki isteyecek bir tipim yok.
At, yat, kat, villa, son model araba özentim de yok hiç.
‘Maddi’ bir talep bulamadım cinden isteyecek…
‘Sağlık’ desem, kendine bakmadıkça insan sağlığına doktor da çare olamaz, in de, cin de kolay kolay…
İnsanın karşısına cin çıkar da isteyecek, dileyecek tek bir şey bulamaz mı yahu?
Ama bir dakika…
Buldum!
Çağırdım cini, kulağına eğildim:
“Fiskos, fiskos…”
Dinledi, geri çekildi, yüzüme baktı.
“Tamam” dedi.
Ve kayboldu!
* * *
Cine ne mi söyledim?
Söylersem büyüsü bozulur, cinliği kalmaz.
Bir ipucu: En güzelini istedim.
Hepimiz için…
Gerisi cine kalmış!