Arif Hoca demişti, “çirkef yatağının ortasında gülistanlık olur mu?” diye... Ağzını öpeyim. 60 gün hapis yattı bu yazı için. Bir 60 günü daha olsaydı yine seve seve yatardı.
Bugünlerde başbakan, dış işleri bakanı ve bir iş adamı rüşvet ifşalarıyla boy boy gazetelerde. Ses kayıtları, ahlaksız teklifler, başbakanın sahtecilik yaparak yayımladığı bakanlar kurulu kararı, “seçilince ihaleyi iptal edeceğim, Ercan’ı geri alacağım.” diyen başbakan yardımcısının sözleşmeyi gizlice dört yıl uzatmak için sıranın başını tutması, bahsi geçen Karadeniz uşağı iş adamının koskoca medyayı nasıl kullandığını görmek, ‘ben temizim’ diyen bir partinin daha şimdiden şaibeyle, sansasyonlarla gündeme gelmesi... Bu ülkenin savcıları, yargıçları, avukatları ve aydınlarının olanlar karşısındaki suskunluğu... Hepsi ama hepsi nasıl bir çirkefin içinde olduğumuzun göstergesi.
Türkiye’nin alt yönetimi olan bu coğrafya bundan daha rezil bir dönem yaşamadı kanımca. Denktaş, Eroğlu ve İrsen Küçük’ün mirasçıları büyük bir talanın peşinde. Kuzey Kıbrıs - Türkiye ortaklığında tutanın elinde kalıyor. Yağmadaki heves, Rum’dan kalanları götürmekle övünülen dönemlerden beş beter. Leş kargası gibi üşüştüler halkın malına. Son bir hissa. 14 ay önce bu hükümet neden kuruldu? Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye yapmak için.
Yasa dışı dağıttıkları binlerce vatandaşlıkla yüzde 10’u cebine koymuş bir UBP-DP var artık karşımızda. Halkın iradesi yerle bir. Kıbrıslıtürklerin artık kendi ülkelerinde azınlık olduğunu da açıklamalılar bu Meclis’te. Daha Müslüman, daha rahat güdülen, gurursuz bir Kıbrıs tasarladıklarını açıklasınlar. Nasılsa duyan olmayacak, nasılsa yürümeyecek kimse celladın üstüne, yüzüne tüküre tüküre. Namussuza, arsıza sinip kalacak çünkü kendi keyfi yerinde. Şimdilik. Ama ya yarın... Bugünlerin yarınları da elbet olacak.
Sana sesleniyorum olanlardan şikayetçi olan. Kolay olan Sol’u ezmek. Güç ver, destek ver, yay, çoğalt. Körü körüne daha da vurma bu dünyanın aşil topuğuna. Bu sessizliğinin bedelini yine biz birlikte ödeyeceğiz. Kıbrıslıtürkler ödeyecek. Onlara bir şey olmuyor. Yüz yıldır komünizme karşı verilen küresel savaş, harcanan trilyonlar, kurulan sistemler, polis, asker, sağcı çoğunluk ve ilkesizleştirilmiş seçmen tarafından kuşatılmış Sol’un yeniden yükselmesi için sen de el ver. Devletin imkanları, medyası ve parası ile ezilen, susturulan, bastırılmaya çalışılan Sol’un ezilmişliğini aşmasına el ver. Yer aç ona, yükselt. Hiçleştirme, eşleştirme, bir tutma. Bir olabilir mi ki vicdanın söylesin!
Geleceği çalınan, devlet tarafından ipotek konulan gençler neredesiniz? Ne bekliyorsunuz yeri göğü inletmek için? Ortak gaile mi arıyorsunuz? İşte burada! Eller yukarı, hırsızlar tam karşımızda. Sizden başka umudu yok ki Kıbrıs’ın.
Kadınlar?... Umudu besleyenler, umudu doğuranlar neredesiniz? İnsanca bir yaşama inananlar, eşit, adil bir dünya, temiz bir toplum hayal edenler ne bekliyorsunuz?
Hocanın dediği gibi, çirkef yatağında gülistan olmaz ama biliyorum bu bataklıkta nilüferler var bembeyaz açmayı bekleyen!