Hristina tıpkı söz vermiş olduğu gibi bana halasının öyküsünü gönderiyor.
Öykünün devamı şöyle;
Yeğenlerimizden birisi ona “Hade kalk gidelim bizim eve” dediğinde şöyle demişti:
“Ama benim bebeklerim ne olacak? Bebeklerimi bırakıp gidemem ki…”
“Bebeklerim” dediği civcivcikleriydi…
Askerler henüz evine ulaşmamışken halamın Kıbrıslıtürk arkadaşları onu kendi evlerinde saklamak için ona yalvarmışlardı ancak halam bu teklifi reddetmişti, ansızın kendisini onların evinde saklı bulup da onları da öldürmesinler diye… Evinin ön bahçesinde öldürülmüştü…
Gece olup karanlık basınca komşuları onu kendi evinin ön bahçesine defnettiler, çok sevdiği yasemin ağacının yanına… 2009 yılında evini ziyaret ettiğimizde evin yeni sahibi bize çok güzel çiçekler ekilmiş bir yer gösterdi… Burası, halamı defnetmiş oldukları yerdi…
2011 yılının Şubat ayında bulunduğu yerden çıkarıldı ve tüm formaliteler tamamlandıktan sonra kendi dini uyarınca, resmi olarak onu 21 Mart 2015’te defnettik.
Adı: Kiriaku Frangu
Doğum Yeri: Ayia Triada Yalusa
Ölüm yeri: Nea Smirni, Mağusa
Ölüm nedeni:
1. Göğsüne sıkılan bir kurşunun yarattığı travma
2. Şakağına sıkılan bir kurşunun yarattığı travma
3. Bacaklarına sıkılan kurşunun yarattığı travma
Öldürülme nedeni:
TÜM GEZEGENE EGEMEN OLANLAR TARAFINDAN ÇIKARILAN SAVAŞLAR Kİ BU SAVAŞLAR İNSANLARIN ZENGİNLİKLERİNİ VE HAYATLARINI ÇALIYOR.
Yukarıdaki bilgiler, ölüm belgesinden alınmıştır…”
Hristina’yı arıyorum ve bana halası hakkında hatıralarını anlatmasını istiyorum, bu da onu halasıyla birlikte geçirmiş olduğu çocukluk hatıralarına götürüyor…
Kiriaku Hanım çalıştığı portokal bahçelerine götürürdü küçük Hristina’yı, küçük Hristina henüz dört-beş yaşlarındayken…
Halası çalışır, Hristina portokal bahçelerinde oynardı…
“Bana kuşları dinlemeyi öğretmişti… Farklı kuş türlerinin ötüşlerini ayırdetmeyi öğretmeye çalışırdı bana…
Hayvanları çok severdi halam…
O yıllarda insanlar pek de “hayvan dostu” sayılamazdı – hayvanları ancak kendilerine geçim sağlarsa severdi insanlar… Ancak halam her zaman hayvanlara çok iyi davranırdı… Ve bana şöyle derdi: “Onlar da Tanrı’nın yarattıklarıdır…”
Şimdi sana bunları anlattıkça benim karakterime biçim verenler arasında halamın da bulunduğunu kavrıyorum… Bana doğayla ilgili herşeyi öğretmeye çalışırdı…
Kendi çocuğu olmadığı için çocukları çok severdi, her zaman çocuklara birşeyler vermeye çalışırdı… Hepimize bakardı… Vermeyi seven, paylaşan bir insandı… En sevdiği çiçek yasemindi…”
Tüm hayatını Maraş’ın portokal bahçelerinde bahçecilik yaparak geçiren Ayia Triadalı bu kadın, doğayı seven bu kadın, civcivleri var diye evini terketmeyen bu kadın savaşın masum kurbanlarından biri oldu… Şimdilerde Leymosun’da Sfalayiotissa mezarlığında sonsuz istirahatinde bulunuyor…
Evinin ön bahçesinde kazıyı başlatacakları gün ben oradaydım… O gün çekmiş olduğum fotoğrafları bulup bunları Hristina’ya da gönderiyorum, “Evet, işte bu halamın evi” diyor… Duygulanıyor…
Hristina Frangu’nun benimle temas kurmasından çok mutluyum – gelecek sefer Leymosun’a gittiğimde Hristina’yla buluşacağız, belki beni halasının mezarına da götürür, belki Bayan Kiriaku’nun mezarına çiçek koyabilirim, bulabilirsem yasemin…
Trajik biçimde bu dünyadan koparılıp alındı ancak onun doğa sevgisi Hristina’da ve sevgiyle dokandığı tüm insanlarda yaşıyor…
Huzur içinde uyu Bayan Kiriaku Frangu… Ektiğin dostluk tohumları şimdi Hristina ve bizim dostluğumuzda yeşerecek… Yeryüzünde hiçbirşey boşa gitmiyor, iyi olan, sevgiyle ve ilgiyle yaratılan hiçbirşey boşa gitmiyor… Tüm iyi şeyler her zaman bir yolunu bulup büyümeye devam ediyor ve başkalarına da sevgiyi yayıyor…
Devam edecek…