Yeni eğitim yılında ikinci hafta geride kaldı. Bu iki haftanın sonunda öğretmenlerden edindiğim görüşlerden derlediğim en önemli sorunlar arasında; okullarda hâlâ çözülemeyen öğretmen sorunu ve onca eksikliğin yanında öğrencilerin tutum ve davranışlarının son derece olumsuz bir hâl aldığı gerçeği de vardı.
- Küfürlü konuşma, argo davranış ve kaba dil kullanma,
- En basit uygulamaları bile algılamakta zorluk çekme, öğretmenin yönlendirmesini anlayamam, algılayamama,
- Sınıf içindeki görevleri tamamlayamama, ne istediğini söyleyememe, kendisinden istenileni anlayamama,
- Bir oyunun kurallarına uymayı becerememe, arkadaşlarıyla tüm iletişimlerinde itme, vurma ve kontrolsüz güç kullanma,
- Sorumluluk almama, utanç duymama…
Çocuklarımız bir yandan yoğunluklu olarak bu davranışları gösterirken, diğer yandan da;
- Kitap okumayı sevmiyor,
- Şiir, müzik, resim gibi sanat uygulamalardan haz almıyor,
- Düşünmüyor, kendi yaş grubuna uygun yaratıcı bir fikir ya da öznel bir öneriyi ifade edemiyor.
Eğitim sistemimiz her açıdan eleştiri alıyor, hayati düzeyde birçok eksiklik içeriyor. Hiç kuşku yok ki, çocuklarımızın olumsuz tutum ve davranışlarında eğitim sistemimizin bu eksik, çağ dışı ve çarpık yapısının etkisi çok büyük ama en az sistem kadar anne-babalar olarak biz ebeveynlerin kabahati de az değil...
Covid-19 sonrasında yapılan birçok eğitim bilimi araştırmasından elde edilen; dikkat eksikliğine bağlı hiperaktivite bozukluğunda %43, ergen depresyonu oranında %37 ve 10–15 yaş aralığındaki çocuklarda intihar oranında %200 artış bulgularını da dikkate almalıyız.
Çünkü çarpık bir sistem içinde eğitim alan çocuklarımızın okul dışındaki yaşamlarında da şunlar var:
- Uyumadan önce en son ve uyandıktan sonra ilk önce cep telefonunu gören bir ev içi yaşam biçimi,
- Dijital cihazlar tarafından akılları başlarından alınmış ebeveynler,
- Çocukların “dünyayı yönetmesine” izin veren müsamahakar aileler,
- Sorumluluk yerine her şeyde hak iddia etme duygusunun hakim olduğu aile tartışmaları,
- Yetersiz uyku ve dengesiz beslenmeyi önemsemeyen anlayış,
- Sabit, kapalı mekanda geçirilen hayat,
- Sonsuz sayıda dijital uyarıcı, anlık hazlarla geçirilen yüzeysel bir çocukluk çağı.
Oysa yapmamız gereken;
- İstedikleri, ihtiyaç duydukları bir şey değilse “hayır” demekten korkmamak.
- Onlara sorumluluğun ve bağımsızlığın neler olduğunu öğretmek.
- Küçük başarısızlıklar karşısında aşırı korumacı davranmamak. Bu onları hayatın daha büyük güçlüklerinin üstesinden gelebilmeleri için gerekli yetileri kazanmaları yönünde eğitir.
Ve son söz; başarı kriterinizi gözden geçirin. Sınav notunun yüksek olduğunda ya da koleji giriş sınavını kazandığında başarılı olacağı düşüncesinden kurtulun. Gerçek başarının iyi ve erdemli birey davranışları sergilemesinden, özgüvenli bir genç olmasından geçtiğini unutmayın, ona da unutturmayın...
Anlayana Gülmece
Balık Baştan Kokar
Balık pazarından geçen yaşlı bir adam, balıkları tek tek eline alıp kuyruklarını kokluyor. Bunu göre balıkçı adama sesleniyor…
- “Amca, nedir yaptığın… Balık baştan kokar, kuyruğundan değil”
Yaşlı adam, iç çekerek, yanıt verir :
- “Biliyorum oğlum, etrafı koku sardı zaten… Acaba kuyruğa kadar kokmayan balık var mı diye bakıyorum”
Okumuş muydunuz?
İnsanlar huyları ve hayattaki rolleri itibariyle 3’e ayrılırlar;
- Kendi oturduğu dalı kesenler,
- Başkasının bindiği dalı kesmekle uğraşanlar,
- Başkasının dalını kesiyorum zannıyla kendi dalını kesenler..”
Refik Halit KARAY