Hep birlikte günlük yaşam ilişkilerimize düzen getirip getiremeyeceğimizi araştıracağız, çünkü ilişki toplumdur. Sizinle benim aramdaki, benimle bir başkası arasındaki ilişki toplumun yapısıdır. Başka bir deyişle, ilişki toplumun yapısı ve doğasıdır. Bunu çok yalın bir biçimde ortaya koyuyoruz. İlişkide hiçbir düzen olmadığında –şimdikilerde olmadığı gibi– her hareket çelişkili olmaya ve aynı zamanda çok büyük üzüntü, karmaşa, zarar ve çatışkı üretmeye zorunludur.... Öyleyse lütfen kendi zihninizi; kiminle olduğu önemli değil, ister karınızla, ister çocuklarınızla, ister komşunuzla, isterse devletinizle olsun, kendi ilişkinizi inceleyin ve o ilişkide düzen olup olmadığına bakın, çünkü düzen gereklidir, doğruluk gereklidir. Düzen erdemdir; öyle matematiksel, öyle arı ve eksiksizdir ki, biz böyle bir düzenin olup olmadığını bulmaya çalışacağız.
Hiç kimse ilişkisiz yaşayamaz. Dağlara çekilebilir, bir rahip, bir sanyasi olabilir, çöllerde tek başınıza dolaşabilirsiniz, ama ilişkidesinizdir. Bu mutlak olgudan kaçamazsınız. Soyutlanırsanız var olamazsınız. Zihniniz soyutlanarak var olduğunu ya da bir soyutlanmak hali ortaya çıkardığını sanabilir, ama bu soyutlanışta bile ilişkidesinizdir. Yaşam ilişkidir, yaşamak ilişkidir...
J. Krishnamurti – Sevgi ve yalnızlık üzerine
--------------------
Yalnız olduğunuzda da kendinizle ilişkide olursunuz. Düşünceleriniz, fikirleriniz, duygularınız veya iç ses ve görüntülerinizle ilişki içine girersiniz. Birçok insan yalnız kalmaktan hoşlanmaz. Sosyal bir kişi olabilirsiniz ama kendinizle ilişki kurmadan, kiminle ilişki kurabilirsiniz? Kendinizle savaş içindeyken, kiminle barışık olabilirsiniz? İçte savaş varken dışta barış yaşamak mümkün müdür?
Bu yüzden, toplumlar kişilerin dışa yansımış halidir. Bir toplumda değişim her zaman kişilerin önce kendi ile kurdukları ilişkiden başlayıp, sonra da birbirleri ile kurdukları ilişki ile devam etmelidir. Bir ilişkinin niteliği değiştiğinde tüm toplum değişir. Parçadaki her değişim, bütünü etkiler. Bir hücre sizi öldürebileceği gibi iyileştirebilir de çünkü o bütün bedeniniz ile birdir. Onu bedeninizin kalanından ayıramazsınız, soyutlayamazsınız.
Peki kendimizle ilişki içinde olmak ne demek? Başkaları ile ilişki içinde olmak ne demek? Nereden başlamalı? Neleri değiştirmeliyiz? Sağlıklı ilişki nedir? Nasıl kurulur?
Birçok kişi kendisi ile ilişki içinde olmanın anlamını anlayamaz. Evet kendimizle ilişki içinde olmasak, toplumda deli diye adlandırılabiliriz. Böyle bir şey yok tabi ki ama kendimizle ilişki içinde olduğumuzun farkında olmayabiliriz, daha da kötüsü kendimizin farkında olmayabiliriz. Çünkü birçok kişi, kendisi ile kurduğu ilişkide, iç sesler ve görüntüler aracılığıyla dıştan getirdiği öğelerle o kadar meşguldür ki “ben” dediklerinde ifade ettikleri şey, dünyanın kavramlarından onların öğrendikleri olur.
Dolayısıyla yapay bir benlik oluşturur, onunla iletişime geçeriz. Hakiki benliğimiz de içimizde bir yerlerde zaman zaman bizi dürter. Yapay benliğimiz, bölünmüştür. Örneğin yapay bir toplumsal benliğimiz vardır. Diğer kişilerle bir aradayken ve ilişki içindeyken onu bir giyişi gibi giyer ve onunla hareket ederiz. Yapay bir diğer benliğimiz ise, kişisel benliğimizdir. Bunun içine inançlarımız ve dış dünyadan öğrendiğimiz unsurlar girer. Doğduğumuzdan itibaren edindiğimiz tüm kavramlar, kendimizi belirli bir açıdan algılamamızı sağlar. Bu ise kendimizi kandırma aracımız haline gelir. Sanki bunlar bizim düşüncelerimiz ve sözlerimizmiş gibi görünür fakat kendi başımıza kaldığımızda veya insanlarla bir arada olduğumuzda bu benlik devreye girdiği her anda, biz mutsuz ve rahatsız oluruz. “Ben bunu neden yaptım?”, “neden böyle söyledim ki?”, “keşke” gibi ifadeler bu benliğin eylem ve sözlerinin sonucudur. Gerçekten istediğimizi değil, istediğimizi düşündüğümüz şeye yönelik hareket etmiş oluruz ve onu elde ettiğimizde ya hiç mutlu olmayız ya da kısa, geçici bir mutluluk ve arkasından daha derin bir üzüntü duygusu yaşarız. Toplumsal benliklerimiz zaman içerisinde oluşur ve oturur. Bu sizin kişisel markanız olur ve diğer bireyler arasında varlığınız bu şekilde şekil kazanır. Kişisel benlikleriniz kadar size kötü hissettirmez çünkü dış dünya tarafından desteklenme ihtimali daha yüksektir. Bunun nedeni, sosyal benliğin zaten dış dünyada desteklenen ve reddedilen şeylere göre oluşturulan bir benlik olmasıdır. Bazı durumlarda insanların normalde yalnız başınayken yapmayacakları şeyleri başkaları ile bir aradayken yapabilmelerinin en büyük sebebi bu benliktir. O anda o eylem o benliğe normal görünür çünkü paylaşılmaktadır.
Yapay benlikler, sizi mutlu etmez. Yapay benliklerin oluşması ve tatmini deneyimlemesi ile gerçek benliğiniz mutluluğu deneyimleyebilir fakat eninde sonunda, hakiki olan sizi mutlu edecektir. Hakiki olmayan her zaman geçicidir ve değişkendir. Bu yüzden hepimiz sürekli değişiyoruz. Ve bu yüzden ilişkilerimiz de sürekli değişiyor. Dünyaya bakış açımız değişiyor, yaşadığımız bir olayın benzerini bir daha yaşadığımızda artık aynı hisleri deneyimlemiyoruz.
Yapay benliklerimiz problemlerle doludur. Korkuları, zayıflıkları ve dengesiz duyguları vardır. Sürekli iniş, çıkış şeklinde dalgalanır ve bizi de kendisi ile birlikte sürükler. Her an farklı bir dünya algılayabilir ve aynı şeyler karşısında farklı davranışlar sergileyebilir.
Hakiki benliğimiz, sorunsuzdur. O hiç değişmemiştir. Biz onunla yaratıldık fakat zamanla üzerini örttük. Çocukken hakiki benliğimizin daha çok farkındaydık ve o zaman onunla bağlantı içinde dünyayı deneyimledik. Fakat “öğrenme” ve “kendini tanıma” sürecinde, kendimizin olmayan bir benliği yarattık. Yine de, bazı kişiler tarafından “içimizdeki çocuk” olarak tanımlanan bu benlik, bir yere gitmedi, değişmedi ve kaybolmadı. Sadece yapay benlikler gözümüzün önüne bir perde çekti ve hakiki isteklerimiz, duygularımız ve bilgilerimiz görünmez oldu.
Hakiki benliğinizle ilişkinizi güçlendirmek için, tek başınıza olmaya vakit ayırın. Bu zamanları, yalnızlık veya başka şeylere odaklandığınız zamanlar olarak değil, kendinizle buluşup sohbet ettiğiniz zamanlar olarak düşünün. Belki bir denize bakıp dalabilirsiniz. Belki evinizde, bulunduğunuz yerde kendinize vakit ayırabilirsiniz. Çok özel bir ortam yaratmanız gerekmiyor ama sadece ilişki içinde olabileceğiniz dış şeylerden uzak durmaya çalışın. Aklınızdan geçenleri fark edin. İlk olarak hangileri sizin gerçek düşünceleriniz? Hangileri başka kişiler tarafından size yansıtıldı? Dış dünyadan gelenleri dışarıda bırakın. Sadece içeride olanları kabul edin. Tüm korkuları ve inançları geride bırakın. Hiçbiri sizin değil.
İçinizde bir ses duyacaksınız. Sizinle konuşacak ve dış dünyada aksi ifade edilmesine rağmen bildiklerini anlatacak. O ses sizin sesiniz, o bilgiler sizin hakiki bilgilerinizdir. Sonra o sesle birlikte yaşamınızın çeşitli yönlerine bakın ve her şeyi onun gözünden görmeye çalışın. Daha geniş bir pencereden bakacaktır ve sizi daha dengeli bir bakış açısına yönlendirecektir. Haklı olduğunuzu düşündüğünüz şeylerde o kadar da haklı olmayabileceğinizi söyleyecektir. Doğru bildiğiniz şeylerin aslında doğru olmama ihtimallerini gösterecektir. Size, daha yumuşak ve bağışlayıcı bir bakış açısından yeni bir dünya gösterecektir.
Bu sese ulaştığınızda ve yaşamınızı onun görüş açısından gördüğünüzde yeniden doğacaksınız. Artık yeni biri olacak ama aslında eskiden “benliğiniz” olan hakiki benliğinize döneceksiniz. Deneyiminiz, hem yeni hem eski olacaktır.
Bütün, içindeki parçaların toplamıdır. Yani 1+1=2. Ama konu insan olunca bütün, içindeki parçaların toplamından büyüktür. Yani 1+1>2. İnsan, tüm fizik ve matematik yasalarının üstündedir. Yani toplum, ilişkilerimizin toplamının ortaya çıkardığı “İnsan Benliğidir” ve o kendi başına bir bireydir. Biz de o bireyin düşünceleriyiz. Her birimiz kendi hakikatini bulduğunda, dünya farklı bir yer olacak, o da tüm yapaylıktan arınıp “yeni düzeni” ortaya çıkaracaktır. Aynı içindeki insanların kendi içlerindeki çocuğu keşfettikleri gibi dünya da içindeki çocuğu keşfedecek ve yaşamını yeni bir seviyeye taşıyacaktır.
Bunun için geriye dönün. Evet geçmiş geçti fakat çocukluğumuzda olduğunuz hakiki belik, şu anda içinizde var olmaya devam ediyor. Onu bulun ve yaşayın. Tüm yapaylıkları, örümcek ağları gibi zihninizden temizleyin. Böylece tüm insanlığın beynini kaplayan örümcek ağlarından bir tutam çıkarmış olacaksınız.
BU HAFTANIN ÖNERİLERİ
Mucizeler Kursu – www.mucizelerkursu.com
Richard Bach – Martı Jonathan Livingston
Antoine de Saint-Exupéry – Küçük Prens
J. Krishnamurti – Sevgi ve Yalnızlık Üzerine