Faika Deniz Paşa
fdpasha@gmail.com
Sıcak bir Ağustos günüydü, savaş çıkalı bir yılı geçmişti. Anneleri birkaç ay önce Kıbrıs denen bir yere gideceğini, sonra da onları yanına alacağını söyleyip kaçmak zorunda kalmıştı. Ancak çocukları ondan haber almayalı bayağı olmuştu. Kalan diğerlerini takip edip onlar da komşu ülke Türkiye’ye gittiler. Ağustos Allah’tan sıcaktı. Türkiye’de salıncakların, kaydırakların olduğu parklar vardı. Kaydırağın altı evleri oldu bir süre ama bu çok süremezdi, ne de olsa geceleri hava gitgide soğuyordu. Kıbrıs’ın uzak olmadığını duydular sonra. Bir otobüs, bir gemi ardındaydı anneleri. Kendilerine bırakılan son parayla yola koyuldular. Otobüs ve gemi bitince bir salona geldiler. Burası Kıbrıs’tı Kıbrıs olmasına da anneleri neredeydi? Üniformalı adamlar onları bir kenara ayırdı. Banklara oturdular, beklediler…
Refakatsiz bir küçük “anne ve babasından ayrılmış olan ve hukuk veya geleneğe göre kendisinden birinci derecede sorumlu olacak birinin bulunmadığı” kişidir. Mülteci de, en basit tabirle, ülkelerindeki zulüm ve savaşlardan kaçan kişidir. Zulme uğrama korkuları ırkları, dinleri, siyasi düşünceleri veya belirli bir sosyal gruba mensubiyetleri temelindedir. Bu kişiler ülkelerindeki yetkililerin tarafından korunmamakta veya korunamamaktadırlar.
Ebeveynleri veya yetişkin bir vasisi olmaksızın göç eden, etmeye zorlanan çocuklar her zaman için göç hareketlerinin parçası olmuşlardır. Ancak, coğrafyamıza bu kadar yakın yerlerdeki çatışmaların süregelmesiyle sınırlarımıza gelen refakatsiz mülteci çocukların sayısı artmış bulunmaktadır. Mart 2014’de UNICEF tarafından yayınlanan bir rapora göre Suriye’de çatışmalarda yaklaşık 10,000 çocuk öldürüldü. BMMYK ve UNICEF’in verilerine göre, Temmuz 2014 itibariyle, 1.8 milyon Suriyeli mülteci çocuk bulunmaktadır. Yine UNICEF, çatışmaların başladığı 2011 yılından Mart 2014’e kadar yaklaşık 8,000 çocuk Suriye sınırlarını refakatsiz geçip komşu ülkelere sığındığı belirtmektedir. İki kurum da sık sık yayınladıkları bildiri ve raporlarda refakatsiz mülteci çocukların çocuk işçiliğinden, zorunlu evliliğe, cinsel istismara, insan ticaretine kadar birçok tehditle karşı karşıya olduklarını belirtmektedir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ise Mülteci Hakları Derneği tarafından Ocak 2014 - Kasım 2014 tarihleri arasında 14 Suriyeli refakatsiz çocuk tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra 2013 yılından beri kuzey Kıbrıs’ta BMMYK koruması altında kalan 1 Malili refakatsiz çocuk bulunmaktadır. Dünyadaki mülteci hareketlerine baktığımızda, özelliklede Suriyeli mülteciler özelinde, coğrafyamızdaki mevcut durum önemsiz görünebilir. Ancak hatırlanmalıdır ki her bir sayı evinden, hatta bazı durumlarda ailelerinden koparılmış bir çocuktur.
Hukuki Çerçeve
KKTC Anayasası’na göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar yasa hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkeme’ye başvurulamaz”. Aynı zamanda, Anayasa Mahkemesi “KKTC’de usulüne göre yürürlüğe konmuş uluslararası antlaşmalar sadece yasa hükmünde olmakla kalmayıp bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkememize dahi başvurulamaz. Bir başka deyişle bunlar Anayasa ile aynı seviyededir ve diğer yasalardan üstündür.” demiştir.
Uluslararası koruma rejiminin temel taşı niteliğinde olan 1951 Mülteciler Sözleşmesi Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından onaylanmış, bu doğrultuda da Anayasa’nın 4. geçici maddesi altında halen Kıbrıs’ın kuzey coğrafyasında yürürlüktedir.
Benzer bir şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de coğrafyamızda yetkililerin uygulamakla mükellef olduğu mevzuat arasındadır. AİHS’in 2. ve 3. Maddelerinin sınırlar ötesi etkisi bulunmaktadır; yani bireyleri bir üye Devletin sınırlarının dışında hayatlarının veya bedensel bütünlüklerinin tehlikeye gireceği yerlere yollamak Sözleşme altında ihlal teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına göre Kıbrıs Türk makamları Türkiye Cumhuriyeti’nin “alt yönetimi” olduğundan ötürü AİHM’in yargı alanına ve denetimine tabidirler.
Çocuk Hakları Sözleşmesi 6/1996 numaralı Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (Onay) Yasası ile 12 Mart, 1996 tarihinde KKTC iç hukukunun parçası haline geldi.
Uluslararası sorumluluklar ışığında, refakatsiz mülteci çocuklara dair en temel birkaç prensip aşağıdaki gibidir:
Yüksek Yarar
Her refakatsiz mülteci çocuk için alınacak olan tüm kararlarda, çocuğun yüksek yararı öncelikli olarak gözetilmelidir. Yüksek yararın kararlaştırılması ve değerlendirilmesi her çocuğun kendi içerisinde bulunduğu durumun olguları, her çocuğun toplumsal cinsiyeti, milliyeti ve etnik, kültürel, dilsel geçmişi ışığında olmalı ve aşağıdakileri içermelidir:
1. Çocuğun ailevi durumu
2. Menşe ülkedeki durum
3. Bireysel hassasiyeti
4. Güvenliği ve maruz kaldığı risk
5. Koruma ihtiyacı
6. Varış ülkesine uyum seviyesi
7. Ruhsal ve fiziksel sağlığı
8. Eğitimi
9. Sosyo-ekonomik durumu
Sağ kalım ve Gelişim
Tüm refakatsiz mülteci çocukların yaşama ve uluslararası koruma başvurusunda bulunma hakkı vardır. Bu hakların tanınmaması hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Özellikle de yeterli giyim, yiyecek ve barınağa erişimleri sağlanmalı ve fiziksel, zihinsel ve duygusal ihtiyaçları karşılanmalıdır.
Ayrımcılık yasağı
Tüm refakatsiz mülteci çocuklar vatandaş çocuklar ile aynı muameleye tabii ve aynı haklara sahip olmalıdır. İlgili seyahat, giriş veya ikamet belgeleri olup olmadığına, sınır kapısında ya da transit salonunda olduğuna bakılmaksızın birincil olarak ve öncelikle çocukturlar ve çocuk olarak muamele görmelidirler. Muhaceret maksatları açısından olan statüleri ikincildir ve bununla ilgili tüm değerlendirmeler, çocuk refahı prensipleri gözetilerek yapılmalıdır.
Uygulama
Uluslararası hukuktaki sorumluluklarına rağmen, uygulamada Kıbrıs’ın kuzeyindeki yetkililer mültecilere dair herhangi bir düzenleme geliştirmediler. Refakatsiz çocuk mülteciler sınır kapılarına geldiklerinde, onları karşılayan birinci dereceden akrabaları olmadığı cihette geldikleri yerlere geri yollanmaktadırlar. 2014 yılında MHD tarafında sınır kapılarında tespit edilen 14 Suriyeli refakatsiz çocuğun dokuzunun geçişine, bu nedenle, yetkililer tarafından izin verilmemiş, MHD’nin idari müdahalelisi sonucu üçüncü güvenli ülkedeki sığınma mekanizmalarına ulaşabilmişlerdir. Bunun yanı sıra Kıbrıs’ın kuzeyine yasal yollardan girdikten sonra MHD aracılığıyla 2013 yılında BMMYK’den uluslararası koruma talep eden ve hale daha Kıbrıs’ın kuzeyinde ikamet eden, Mali uyruklu refakatsiz çocukla ilgili de, 16 yaş grubundan, vatandaş veya göçmen, hiçbir çocuğa barınma veya diğer temel ihtiyaçlarla ilgili yardım olanakları bulunmadığından, yetkililer sorumluluk almamışlardır. Çocuğun barınma, gıda, giysi, eğitim gibi temel ihtiyaçları MHD tarafından karşılanmaktadır. Türkçe dilini de bilmediği nedenle de yetkililerin sunduğu eğitim olanaklarından yararlanamayan bu çocuğun kişisel gelişimi ile ilgili tüm sorumluluğu MHD gönüllüleri üstlenmiş bulunmaktadır.
Bu noktada altı çizilmelidir ki bu sayılar sadece MHD’nin ulaşabildiği sayılar olmakla beraber, tamamen gerçek durumu yansıttığı iddia edilemez. Keza, MHD’nin bir sivil toplum örgütü olarak mülteci çocuklar ile ilgili yürüttüğü çalışmaların yetkililer nezdinde yürütülmesi gereken kapsamlı çalışmaların yerini tutacak nitelikte olmasının imkân ve ihtimali bulunmamaktadır.
Savaştan, zulümden kaçan her çocuk için gerek yasal, gerekse pratikteki yetersizliklerimizin utancı bu coğrafyada yaşan bizlerin, hepimizindir. Geri gönderilen, ülkeye alınmayan her refakatiz çocuk mülteci için hepimizin sorumluluğu vardır. Bu nedenle, zaten memleketin çivisi çıktı gibi bir yorumda bulunup, bu sayfayı çevirmeden, kendimize bir dakikalığına durup sormalıyız, hangi vicdanla ve daha ne kadar Suriye’den, Mali’den, Sierra Leone’den gelen çocukları yüz üstü bırakmaya devam edeceğiz?
Sonuç yerine
Oturdukları yere kadar gittik, isimler, detaylar alındı, Tanrı’ya şükür annelerinin detayları bir tamam onlarda vardı (Tanrı’ya inanmayan ben, düzensizlik ve imkânsızlıklar içerisinde, bir ihtimal ya varsa diye ondan ne kadar fazla yardım ister olmuştum son günlerde, bu da başka bir yazının konusu… ). Önce bu bilgiler BMMYK’ye yollandı, anne bulundu, bu kurumdan onay alındı, sonra İçişleri Bakanlığı’na. Onlar da annenin belgelerini ve BMMYK’nin onayını görünce tamam dediler, güneye geçmek üzere giriş yapabilirler. Sonra ver elini sınır. Sınırlar vardı egemenlerin koydukları ya, şu büyülü çizgiler, geçildiğinde çocuk çocuk olmaktan, insan insan olmaktan çıkardı; göçmen olurdu, kaçak olurdu, mülteci olurdu… İşte çocuklar bunu bilmezlerdi. Ara bölgenin sonunda iki duvarın arasından annelerini görür görmez koşmaya başladılar; kucaklaşma anındaki iniltilerin daha o gün tanıştıkları ve sorgulamadan güvenmek zorunda kaldıkları genç bir kadının, tüm yorgunluk ve tehditlere rağmen devam etme sebebi olduğunu bilmeden…
Lübnan’da “Karanlığa karşı Işık” isimli Suriyeli mülteci çocukların sanat terapilerinde çizdiklerinden oluşan sergiden bir resim.
Bu resim 9 yaşında Lübnan Tyre kayıt merkezinde kayıt sırasını bekleyen 9 yaşında bir Suriyeli çocuk mülteci tarafından çizildi. Suriye’den kaçış esnasında bindiği otobüsü silahlı adamlar tarafından soyulmuştu. Otobüsün sağ tarafına ‘ölüm’ kelimesini yazdı.