Dila ŞİMŞEK
Ayten Sezar, tüm hayatını bizlere anlatıyor… Tüm hayatını çalışmakla geçirdiğini söyleyen Sezar, şimdilerde ise dinlendiğini ifade ediyor. Ömrünü beş çocuğa bakmak ve evin geçimini sağlamakla geçirdiğini kaydeden Sezar, “Hep çalış, çalış… Hiçbir yer göremeden, evin içinde ‘hapis’ gibi yaşadık” diyor.
“Hulusi Başkan elimde büyüdü sayılır. Ben onların evine de temizliğe giderdim. Çocukluğunu bilirim. Ailesiyle arkadaştık, iş sonrası kahve muhabbet derken eve gidesim bile gelmezdi. Şimdiye kadar bu köyde gördüğüm en iyi başkan diyebilirim…
Seksen üç yaşındaki, beş çocuk sahibi Ayten Sezar, “Okuma yazma bilmiyorum, doğum günümü bile hatırlamıyorum. Bizim zamanımızda öyle kutlamalar falan da yoktu. İlkokula gittim ama bitiremedim” diye anlatmaya başlıyor.
Lefkeli Sezar, 17 yaşındayken kız kardeşinin yanına, Londra’ya gittiğini dile getirerek, “O zamanlar gençtim, deli doluydum. Köyün içinde ne yapacağım diye düşünüp gittim. Ta belime kadar uzanan saçlarım vardı, hayallerim vardı” şeklinde konuşuyor.
Sezar, dört sene Londra’da kaldıktan sonra, o dönemlerde Kıbrıs’ın mevcut durumundan dolayı Türkiye’ye gezmeye gitmek istemiş. “Zeki Müren’i görmeye gittim, o zamanlar sahne alırdı. Sonrasında ise orada kaldım” diyor. Osmaniye’de eşi ile tanışıp evlendikten sonra ise tam yirmi sene orada yaşamış.
“Sabah kalkardım, ta ki gece tekrar yatana kadar bir yemek yemek için bile kendime zaman ayıramazdım”
Sonrasında ise beş çocuk sahibi olan Sezar, seneler sonra Kıbrıs’a dönüp Alayköy’e yerleşmeye karar vermiş. Evin geçimini sağlayabilmek için, çevredeki diğer evlere temizliğe gitmeye başlamış. “Alayköy’e taşındıktan sonra eşim uzun bir süre bir akrabamızın yanında, inşaat işçiliği yapmaya başladı. Sözde parasını topluca alacaktı, ama adam bir kuruş bile vermedi, Londra’ya kaçtı. Elimiz kolumuz bağlı kaldık. Eşim de pek atik bir insan değildi ki gidip iş bulsun, sağlıklı olduğu halde evde oturmaya başladı. Evin tüm yükü bendeydi, beş çocuğun bakımı, yemek, temizlik, geçim derdi… Her şeye koştum. Sabah kalkardım, ta ki gece tekrar yatana kadar bir yemek yemek için bile kendime zaman ayıramazdım. Çünkü mecburdum bunları yapmaya” diye devam ediyor.
“Kimsem yoktu destek alabileceğim”
Sezar, “Sabahtan akşama hep iş, işe gidiyorsun temizlik yemek, eve geliyorsun yine aynıları. Hiçbir şey görmedim. Ancak çocukları yıka, yedir, uyut… Kimsem yoktu destek alabileceğim” diyor. Eşini altı sene önce kalp krizinden yitiren Sezar, anlatırken gözleri doluyor, “Yine de yalnızlık zor…” diyor. “Geçenlerde televizyon patladı mesela, damadımı aradım gelsin de yardım etsin diye, gidip yenisini de o aldı zaten. Çocuklarımın üçü Londra’da, ikisi ise burada ama onlar da kendi işlerinde güçlerinde, aile hayatında olduğu için hep yalnız kalıyorum” diye belirtiyor.
“Emekli olamadım”
Sezar, emekli maaşının olmadığını, sosyal hizmetlerden yardım alarak geçindiğini söylüyor. Ev işine gittiği için sigortasının yapılmadığını ve birikim yapamayacak şartlarda olduklarını kaydeden Sezar, aldığı yardımın yarısının ilaçlara gittiğini de dile getiriyor.
“Hulusi Başkan elimde büyüdü sayılır”
Belediye’nin hizmetlerinden memnun olduğunu vurgulayan Sezar, “Hulusi Başkan elimde büyüdü sayılır. Ben onların evine de temizliğe giderdim. Çocukluğunu bilirim. Ailesiyle arkadaştık, iş sonrası kahve muhabbet derken eve gidesim bile gelmezdi. Şimdiye kadar bu köyde gördüğüm en iyi başkan diyebilirim… Kadınlar Kulübünü o açtı, parklarımızı yeniledi. Bayramdan bayrama yardım da eder sağ olsun” diye anlatıyor. Şimdilerde en büyük mutluluk kaynağının, evine yakın kalan kızı ve onun çocuğu olduğunu dile getiren Sezar, “Diğer torunlarımı en son yıllar önce bebekken gördüm. Şimdi görsem ilk başta tanımam bile. Evimin arkasında kızım yaşıyor, torunum, hatta kızımın torunu da var. Tüm vaktimi böyle geçiriyorum. Yine de mutluyum” diye sözlerini tamamlıyor.