“Çocuklara kaygı veren bir sistemin içerisindeyiz”

Uzman Psikolog ve Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Bleda Tilki, çocuklara kaygı veren bir eğitim sisteminin içinde bulunulduğuna dikkat çekti.

Tünay MERTEKÇİ

Uzman Psikolog ve Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Bleda Tilki, çocuklara kaygı veren bir eğitim sisteminin içinde bulunulduğuna dikkat çekti.

Yeni eğitim dönemi öncesi YENİDÜZEN'e değerlendirmelerde bulunan Tilki, “Okul, çocuklar için sadece akademik bir yer değildir. Çocuğun hem psikolojik iyi oluşu hem de hayata tutunması gibi birçok şeyi etkiler. Çocuklara kaygı veren bir sistemin içerisindeyiz ve bunu aşamadık” dedi.

Bleda Tilki, konteyner sınıfların çocuklar üzerindeki psikolojik etkisiyle ilgili de konuştu ve “Konteynerlerde çocuklar psikolojik olarak sürekli tehdit altındayız hissi yaşar” ifadelerini kullandı.

“Çocuklar gelecek kaygısıyla eğitim sistemine giriyor”

Uzman Psikolog Bleda Tilki, küçük bir toplum olmanın avantajları olduğu kadar, dezavantajlarının da eğitim sisteminde görüldüğünü belirtti. Tilki, “Bir çocuk özellikle okula başladığı ilk andan itibaren ister istemez bir sistemin içine girer. Bu hem öğrencilerin hem ailelerin hem de öğretmenlerin olduğu bir sistemdir. Öğrenci bu sistemde görünür kısımdadır. Ailelerin ilettiği gelecek kaygısıyla çocuklar sisteme girer. Bu gelecek kaygısı da ister istemez çocukların iyi bir yere gelmesini isteyen aileler tarafından hem pekiştirilir hem de öğretmenler tarafından desteklenir” diye konuştu. Tilki, çocukların oyun oynamaları gereken zamanlarda, sosyal iletişimin önemini kavrayacakları dönemde, ilkokul üçüncü veya dördüncü sınıftan itibaren sınav sisteminin içerisine girdiklerine dikkat çekti. “En iyi okula gireyim, koleji kazanayım, kazanamazsam geleceğim bitecek, bu benim iyi bir birey olmamı etkileyecek” gibi yanlış inanışlarla çocukların yetiştiğini ifade eden Tilki, bu süreçte çocukların hem oyun oynama hem de sosyalleşme haklarının ellerinden alınmaya başladığına vurgu yaptı. Tilki, çocukların aynı zamanda hazır olmadıkları bir çalışma rutinine sokulduklarını ve akranlarıyla yarış haline getirildiklerini belirti. Bu durumun sosyal ilişkileri de bozduğunu ifade eden Tilki, “Okul, çocuklar için sadece akademik bir yer değildir. Çocuğun hem psikolojik iyi oluşu hem de hayata tutunması gibi birçok şeyi etkiler. Okulla bağ kurmakla ilgili sorunlar yaşamaya başlarlar böyle bir sistemin içerisine girdiklerinde. Çocuklara kaygı veren bir sistemin içerisindeyiz ve bunu aşamadık” diyor.

“Sınav sisteminin etkilerini görüyoruz: Depresyon, kusma…”

Tilki, hem Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği olarak hem de bireysel olarak, kolej sınavları öncesi dikkat edilmesi gereken konularda bilgilendirmeler yaptıklarını belirtti. Sınav öncesi ve sonrası ailelerin dikkat etmesi gereken iki önemli nokta olduğuna değinen Tilki, çocukların sınavdan önce rahat bırakılması gerektiği gibi, sınav sonrasında da baskı yapılmaması gerektiğini vurguladı. Tilki, “O, bunu aldı ama sen bunu aldın, iki puanla kaçırdın,” gibi ifadelerin yıllarca bu sistemin içerisinde koleje hazırlanan çocuklarda akran kaybetme korkusu yarattığını ve çocukların öğretmenlerin gözünde iyi öğrenci olma endişesi taşıdığını söyledi. Bu durumun çocukların psikolojik olarak zorlanmalarına sebep olduğunu ifade eden Tilki, sınav sisteminin yarattığı etkilerin, çocukların psikolojik sağlamlığına göre değiştiğini belirtti. “Bazıları ciddi kaygı problemleri yaşar, yeme bozukluklarının başladığını görürüz bu dönemde, duygusal sıkıntılar, depresyon belirtileri görmeye başlarız. Çocuklarda en çok gördüğümüz fiziksel tepkilerden biri, okulla ya da derslerle ilgili kusma ve baş ağrısı tepkisi. Ailenin ve öğretmenlerin bakış açısı, ‘ama onun geleceği için’ olur genelde. Ne kadar haklı bir yerden duyulsa da, bir çocuğun yetişkin gibi dünyaya bakamadığını anlamaz insanlar bazen. Çocuklara seçeneklerini keşfetmek için fırsat vermiyoruz. Kader çizgisine mahkum ediyoruz çocukları” diyerek sürecin çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekti.

“En çok karşılaşılan sorun akran zorbalığı ve kaygı problemi”

Tilki, eğitim sisteminde en çok karşılaşılan sorunlardan birinin kaygı problemi ve akran zorbalığı olduğunu belirtiyor. Tilki, “Benim, son senelerde en çok gözlemlediğim şey, öğretim sisteminin okul müdürleri ve öğretmenlerinin zorbalıkla ilgili hiçbir şey yapamıyor oluşu. Daha önceleri aileler vicdanen de o yetkiyi verirdi. Disiplin yöntemleri tartışılabilir ama şu an aileyle okulun arası kötü olmasın diye zorbalıklarla mücadele edilemiyor. Zorbalığa uğrayan çocuk özgüven kaybediyor, kendisiyle ilgili inanışı bozuluyor, haksızlıklara karşı çıkamıyor. ‘Sistem beni korumuyor’ algısı oluşuyor” diye konuştu. Tilki, rehber öğretmenlerin çocuklarla bire bir ilgilenmelerinin çok önemli olduğunu belirterek, okullarda rehber öğretmen sayısının yetersiz olduğunu söyledi. Tilki, “Siz bin kişilik nüfusa sahip bir okula üç rehber öğretmen atayamazsınız, bu çok azdır. Bir rehber öğretmen 20 kişiden sorumlu olmalı, o zaman çocuğa el uzatabilirsiniz. Öğretmenlerin bilgi yetersizliği değil, sahip oldukları bilgiyi öğrenci sayısının fazlalığı dolayısıyla kullanamamalarıdır sorun” diyerek sistemin aksayan yönlerine dikkat çekti.

“Çocuk tehdit altında kendini derse veremez”

Konteyner sınıflarla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Tilki, ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk iki basamağının fiziksel ve güvenlik ihtiyaçları olduğunu hatırlattı. Tilki, “Güvenlik ihtiyacı da ortamın bize verdiği güven hissidir. Bunu sağladıktan sonra sen eğitiminle arkadaşlık ilişkinle ilgili adım atabilirsin. Çok kısa bir süre önce deprem oldu, önce barınma ihtiyacını karşılarsınız sonra psikolojik destek verebilirsiniz. Çocukların temel ve güvenlik ihtiyaçları bile şu an karşılanacak durumda değil. Öğretmenin bir şey anlatacak bir motivasyonu bile gelişmez böyle bir ortamda. Konteynerlerde çocuklar psikolojik olarak sürekli tehdit altındayız hissi yaşar. Deprem riskinin hala giderilmediği aşikar. Çocukları ve öğretmenleri güvende tutmadığınızda nasıl öğrenim sağlayabilirsiniz? Çocuk sürekli tehdit altında kendini derse veremez. Hem öğrenciyi hem öğretmenleri çok etkileyen bir durumdur” diyerek konteyner sınıflarda eğitim gören çocukların yaşadığı zorluklara dikkat çekti.

“Ekran bağımlılığının içine doğan bir nesil var”

Tilki, online eğitimle ilgili de değerlendirmelerde bulunarak, bu sistemde çocukların daha fazla zorlandığını belirtti. “İnsan evlatları olarak sosyal iletişime ihtiyacı olan canlılarız. Sosyal bağlar sayesinde biz sağlıklı şekilde yetişiriz. Bu durum, aileden çıktıktan sonra akranlarla devam eder. Pandemi döneminde de güvenlik algımız yerle bir oldu. Bizim gelişimimizi sağlayan sosyal bağlar da etkilendi bundan. Çocuklar sadece bir ekrana bakarak eğitim almaya çalıştı. Bunu çok suiistimal eden bir sistemdi bu. Ekran bağımlılığının içine doğan bir nesil var. Bunu ne yaparsak yapalım engelleyemiyoruz. Pandemide mecbur olunduğu için çocuklar ekran bağımlılığı riskinde kaldılar. Çocuklar yüz yüze eğitime kolay adapte oldu ama ekran bağımlılığı arttı. Denetim olmadığı için online sistemde çocuklar rahatlığı arzulayan pozisyonda oldu ve yüz yüze eğitimde o disipline geçmekte zorlandılar. Eğitim hakkına ulaşamayan çocuklar da oldu. Online eğitimle birlikte, eğitime ulaşamayan birçok çocuk oldu. Adaptasyon süreci devam ediyor” diyerek online eğitimin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti.

“Ya kazanamazsam” korkusu gelecek kaygısına yol açıyor

Tilki, hobilerimize zaman ayıramamaktan yakınabileceğimizi belirterek, küçük yaşta bu alışkanlığın çocuklara kazandırılması gerektiğini söyledi. Bleda Tilki, “İlkokul çağı, her şeyi en çok alabileceğiniz dönemdir. En çok ilişki kurulan şey sosyal aktivitelerdir. Resim, müzik, beden eğitimi dersleri. Fiziksel bir şeye, sanatsal bir şeye yapılan yatırım, zihinsel ve bilişsel gelişim için çok önemlidir. Çocuk akademik olarak değil her açıdan iyi olsun. Çocuk, her derste iyi olsun değil, kendi kapasitesini ortaya çıkarsın. Gelecek kaygısını, çocuğa yapamayacağı şeyi önüne koyarsan olur. ‘Ya kazanamazsam’ korkusudur bu. Çocuğa yapabileceği şeyleri ortaya koyarsan gelecek kaygısı yaratmaz” dedi.

“Çocukların yaşadığı kaygıların yüzde 70’i ailelerden kaynaklanıyor”

Tilki, küçük bir toplum olmanın avantajlarından birinin de ailelerin hem psikolojik hem de fiziksel yatırımlar yapmayı sevmesi olduğunu belirtti. Ancak şanssız çocukların, eğitim önünü açacak ailelere sahip olmadığını, bu noktada sistemin devreye girmesi gerektiğini vurguladı. Kıbrıs’ın kuzeyinin ambargolar altında bir yer olduğunu belirten Tilki, kaygılarının anlaşılabilir olduğunu ancak bu kaygının çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yarattığını vurguladı. “Küçük bir toplumuz ama bu küçük toplumda çocukların eğitimle ilgili süreçlerinde söz hakkı olduğunu unutmamamız lazım. Ailelerin, çocuklarına kaygıyı bulaştırmaması gerekiyor” diye konuştu Tilki, çocukların yaşadığı kaygıların yüzde 70’inin ailelerden kaynaklandığını, bu yüzden ailelerin çok dikkatli olmaları gerektiğinin altını çizdi.

Röportaj Haberleri