Evinde kaza geçirdiği söylenen bir küçük kız dün Güney Kıbrıs’a götürülmüş…
Umarım her şey iyi gider ve bu kızımız en sağlıklı şekilde arkadaşlarının, ailesinin yanına döner…
-*-*-
Çok daha küçük bir bebeğimiz, SMA tedavisini de Güney’deki hastanede alıyor… Asya bebeğin gülümseyişini ve bazı gelişmeleri sanal ortamda takip etmekten keyif alıyoruz…
İyileşmesi en büyük dileğimiz…
-*-*-
Ve dün okuduğum bir haber çok ilgimi çekti; Covid – 19 ile mücadele amacıyla geliştirilen bir “ilaç” birkaç hafta içerisinde Kıbrıs’a ulaşacak…
“Kıbrıs” derken tabii ki “yasal ve gerek” olan taraftan bahsediyoruz…
Hamasi taraftan değil…
-*-*-
Efendim bu hap ne yapıyor?
Bu hap, aşının görevini yapmıyor ama Covid – 19 semptomları göstermeye başlayan bazı hastalara veriliyor…
Henüz EMA yani Avrupa’daki ilaç otoritesi bu ilacı onaylamadı ama Covid – 19 hastalarında acil durumlarda kullanımına geçici sayılabilecek şekilde onay verdi.
İlaç ne yapıyor?
Ölüm riskini ya da hastalığı daha ağır geçirme olasılığını aşağıya çekiyor.
-*-*-
Peki KKTC?
KKTC’de bir çok ilacın ihalesine para olmadığı için çıkılamıyor.
KKTC, Türkiye yurt dışında çıkış izni vermezmiş diye, örneğin grip aşısı getiremiyor.
Ama hepsinden önemlisi, KKTC’de biri Güzelyurt öteki Girne’de iki yarım hastane yıkılmayı, çürümeyi beklerken, bazıları da çıkıp “size 500 yataklı yeni hastane yapıyoruz” diye garip, saçma film izlettiriyor…
Yarımları yapsaydınız ya!
-*-*-
Haaa bir de ne vardı; Külliye değil mi?
Bize bir de külliye yapacaklar; misafirler ağırlanırken rezil olmayalım, gecekondu falan diye…
Öyle demişti Recep Tayyip Erdoğan…
Hangi misafirler?
Sındırgı muhtarları mı?
Egemen ve de eşit devlet KKTC mi demiştiniz?
Hade yahu siz da!
-*-*-
Çocuklarına kendi hastanesinde bakamayan, gençlerini tutamayan, hastane inşaatları yarım, havaalanına tayyare konamayan, hani o ünlü dörtlükteki gibi, şalvarı saltak, eğeri kaltak ama yeme içmede, hamasi nutuk sallamada efsanesin Osmanlı!
Sallayın gitsin!
-*-*-
Sadece sağlık mı?
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erkut Uluçam dün bir yazılı açıklama yaptı…
Kimyevi gübre geçen yıla oranla yüzde 150, mazot yüzde 65 ve diğer girdiler en az yüzde 60 arttı…
120 bin ton narenciye dalında ampul gibi salkıyor…
Henüz bir kilo bile satılmadı, pazarlanmadı…
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanlar gırtlağına kadar borç içinde…
-*-*-
Nasıldı?
Ne diyordu Ersin Tatar?
Egemen, eşit devlet mi diyordu?
Nesi egemen, neresi egemen?
Sosyal sigorta emeklilerinin aldığı 3 bin 500 TL aylık maaş mı egemen?
Dünkü kurdan ayda 275 Euro’ya denk geliyor; “Bayrak kalsın varsın açlıktan ölelim” diye mesaj atan trol kardeşim!
-*-*-
Çözüm mü?
Her Allah’ın günü yazmaktan vazgeçmeyeceğim.
Taaa ki siz hamasi nutuk ve yalandan vazgeçene kadar…
Taaa ki bizi sürekli gandırmaktan farıyana kadar…
Çözüm, federal devletin AB vatandaşları olmakta yatır…
Benim memleketim, benim kararım…
O kadar!
-*-*-
Çocuklarımızı Güney’de tedavi edelim, hastanesiz KKTC’de hamasi nutuk sallamayı sürdürelim!
Ne demişti atalarımız?
Gandır çocuğu da taksim istesin!
Ganimet zihniyeti!
Eski eserlerimiz yok olma tehdidi altında…
Bu konuda müthiş bir duyarsızlık olduğu apaçık ortada…
Peki bu duyarsızlık neden?
Ya da daha düzgün soralım; bu duyarsızlığın sebebi nedir?
-*-*-
Tıpkı şey gibidir!
Şey gibi canım!
Mesela Güney Kıbrıs’a gidersiniz, yollar bakımlıdır, sokaklar daha temizdir, kaldırımlar daha insanidir, ağaçlar, evler, bahçeler daha bakımlıdır.
-*-*-
95 yaşında bir kadın görürsünüz, bahçesindeki gülleri topluyor, ya gül suyu çıkarıyor, ya da gül suyundan sucuk yapıyor falan…
Şarap fabrikaları, mahzenleri bambaşkadır…
-*-*-
İnsanlar yaşadıkları toprağa “benim toprağım, vatanım” diye sarılır…
Elbette tarihi eserlere de…
Üstelik Güney Kıbrıs, tarihi eser veya tarihi mekan açısından Kuzey kadar zengin, yoğun değildir…
-*-*-
Ama Kuzey, ganimettir…
Kuzey, “beytambal galsın”dır…
Haliyle, “çalıntı toprak, çalıntı devlet, çok sıklıkla inkar edilen ya da propagandayla çirkinleştirilmiş bir tarih” söz konusudur.
Ve tarihi eserler de mutlaka bundan nasibini almaktadır.
Ganimet ve beytambal galsın bakışıyla belki de bu kadar küçük bir coğrafyada bu yoğunluktaki tarihi mekanlarımız tek tek yıkılacak…
Sonra da “sömürge” diyoruz, “işgal” diyoruz, bir de utanmadan kızıyorsunuz ki o da başka mesele…
Ülke, her açıdan elden gidiyor, uyanın!
Sea- Watch adlı denizde hayat kurtarmaya çalışan örgüt, geçtiğimiz gün Akdeniz’de 107 göçmen kurtardı. Daha önceki haftalarda kurtarılanlarla birlikte, bu örgüte ait Sea Watch 4 adlı gemide 483 göçmen, sığınabilecek bir liman arıyor. Bu fotoğrafı EPA adına Suzanne de Carrasco çekti. Yorum yok! Fotoğraf her şeyi anlatıyor…