47/2010 sayılı kamu çalışanlarının maaş ve diğer ödeneklerini düzenleyen yasayı çıkaran UBP’nin devri iktidarında bir kuruma gönderdiği 30.04.2012 tarihli yazısında Sayıştay çalışanlara ek ödenek ve tahsisat verilebileceği hususunda kanaat belirtmişti. 2.07.2014 tarihinde ise tüm kamu kurum ve kuruluşlarına bir genelge ile bu yasa kapsamına giren çalışanlara 13. maaş dışında bir ödeneğin verilemeyeceğini bildirdi.
Bunun üzerine DEV-İŞ, “bu durum sendikalaşma ve toplu sözleşme zeminini ortadan kaldırır” tespitini kamuoyuna mal etti. Doğrudur; toplu sözleşmeler işverenlerin sadece ödemelerle ilgili yükümlülüklerini içermese de çalışanların ek ödenek ve tahsisat almaları yasayla engellenmişse, bir sendika çatısı altında örgütlenme ve toplu sözleşme imzalama motivasyonları büyük oranda ortadan kalkabilir.
Yasa alenen sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkını ortadan kaldırmasa da sebep olabileceği somut sonuçlar göz ardı edilmemelidir. Sosyal hakların geliştirilmesini ilkesel olarak savunan ve bu uğurda yıllardır siyasal alanda mücadele yürüten bir partinin devri iktidarında böylesi anomalilerin ortadan kaldırılması pek tabi ki olması gerekendir.
Meclis’te konunun ele alınacağı İdari ve Sosyal İşler Komitesi’nin üyesi olan, partimizin sözcülerinden Mağusa Milletvekili Erkut Şahali, “geçmiş dönemin anti-demokratik ve adaletsiz tutumunun en somut göstergelerinden biri olan bu yasanın hükümlerinin ortadan kaldırılması şarttır” diyerek partimizin konuya bakışını açıklıkla ortaya koymuştur.
DEV-İŞ’in ise konuya ilişkin tavrını açıklarken, “Emek ve demokrasi yolunda şehit olan arkadaşlarımızın, çocuklarının geleceğini riske atarak mücadele eden sizlerin verdiği kavga ile yarattığınız değerin mirası hoyratça harcanıyor; bunlara onay mı vereceksiniz?” diye sorarak CTP’lileri kendi partilerine karşı kışkırtmaya çalışması ve haklı bir talebi ileriye taşıma metodu olarak CTP’yi UBP ile benzeştirmesi, ne CTP yönetiminin ne de CTP tabanının DEV-İŞ’e karşı bir tutum içerisine girmesi sonucunu doğuracaktır. Lakin Erkut Şahali kibar biçemiyle haklı bir serzenişte bulunmaktadır: “Ancak bu konuya yaklaşım gösterip haklı tepkisini ortaya koyanların, bugünün sonuçlarına yol açanları es geçmemesini dilerim. Çünkü dünün yanlışını bugün ortadan kaldırma sorumluluğu olanları, bu yanlışı yapanlardan daha günahkâr görmek de adil olmasa gerek”.
CTP diyalog ve katılımcılık ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir parti olarak her kesimle görüşmekte, seçim yoluyla iktidara gelmiş ilerici bir parti olarak halkın genel çıkarları doğrultusunda tüm talepleri hassasiyetle değerlendirmektedir. Bu, bilhassa hak talebinde bulunacak kesimler açısından çok ciddi bir avantajdır. DEV-İŞ altın yumurtlayan tavuğa minnet duymasa da başını kesmekten medet umarmış gibi bir tutum içerisine girmemelidir.
Kaldı ki CTP ve DEV-İŞ dâhil barış yanlısı tüm örgüt ve bireyler son günlerde malum nedenlerle solu sola kırdıracak maksatlı operasyonlar için birilerinin düğmeye bastığını göz ardı etmeksizin safları sıklaştırmanın arayışı içerisinde olmalıdır.
Diğer yandan, kurumlarımızın idari ve mali yönden sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması adına UBP’nin yarattığı popülizm bataklığını kurutmak gibi bir vazifemiz olduğu da unutulmamalıdır.
CTP, belediyelerimizin ve diğer kurumlarımızın halkımıza kaliteli hizmetler sunabileceği koşulları oluşturma görevini ihmal etme lüksüne sahip değildir.
Bu bağlamda, 47/2010 sayılı yasadaki anomali ortadan kaldırılırken eş zamanlı olarak belediyelerin personel harcamalarının örneğin bir önceki yılda gerçekleşen bütçelerinin yüzde 45’ini aşmasını engelleyecek yasal düzenlemelere gidilmelidir. Belediyelerin asli görevi maaş, ek ödenek ve tahsisat sağlamak değil yerel düzeyde kamu hizmetlerini yürütmektir. Diğer kurumlarımızda da popülizme geçit vermeyecek düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir.
CTP sosyal hakların gaspını ortadan kaldırırken yapısal sorunların halli iddiasından vazgeçecek olursa, işte o zaman çocuklarımızın geleceği risk altına girmiş olacaktır.