“ÇİM yasası bir an önce yürürlüğe girmeli”

Beş sivil toplum örgütü, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocukların temel haklarının korunması için devlet ve toplumu harekete geçmeye çağırdı.

Serap ŞAHİN

Kıbrıs Türk Barolar Birliği (KTBB), Evrensel Çocuk Hakları Derneği (EÇHD), Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), Kıbrıs Türk Pediatri Kurumu (KTPK) ve Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB), 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında ortak bir basın açıklaması yaptı. Çocuk hakları alanındaki eksikliklere dikkat çeken ve devlet ile toplumu harekete geçmeye çağıran 5 sivil toplum örgütü, çocukların sağlık, eğitim ve güvenlik haklarının korunması için somut adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

Toplantıda, çocuk hakları ihlallerinin önlenmesi ve yasal düzenlemelerin güncellenmesi gerektiği ifade edilerek, çocukların eğitim ve sağlık haklarına eşit şekilde erişimlerinin sağlanması için gerekli adımların atılması gerektiği dile getirildi. Çocukların istismar ve ihmale uğramamaları için Çocuk İzlem Merkezi Yasası’nın bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği de vurgulandı.

 

Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat:

“Çocuklarla ilgili yasal düzenlemeler çağın gerisinde kaldı”

Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat, 20 Kasım Çocuk Hakları Günü dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Çocuk hakları konusunda ülkede yaşanan ciddi sorunlara dikkat çeken Murat, hak ihlallerinin önlenmesi için öneriler sundu.

Aslı Murat, çocukların şiddet ve ihmale genellikle aile ve yakın çevrelerinden maruz kaldığını ve bu durumun çoğu zaman gizli kalıp cezasızlıkla sonuçlandığını vurguladı. Çocukların haklarını öğrenmeleri için yeterli eğitimin sağlanmadığını belirten Murat, devletin bu konuda net bir politikası olmadığını ifade etti. Eğitim çalışmalarının çoğunlukla özel okullarda ya da öğretmenlerin bireysel çabalarıyla yürütüldüğüne dikkat çekti.

Murat, çocuğun cinsel istismarının ülkedeki en büyük toplumsal sorunlardan biri olduğunu belirterek, mahkemelerin cezalandırma süreçlerinde etkin olduğunu ancak önleyici politikaların uygulanmadığını söyledi. İstismara uğrayan çocukların fiziksel ve psikolojik destekten yoksun bırakıldığını ifade eden Murat, bu alandaki yasal düzenlemelerin yetersizliğine dikkat çekti.

Çocuklarla ilgili yasal düzenlemelerin çağın gerisinde kaldığını belirten Murat, Fasıl 352 Çocuklar Yasası ve Fasıl 157 Çocuk Suçluları Yasası’ndaki düzenlemelerin sorun çözmede yetersiz olduğunu söyledi. Mevcut yasaların uygulamada çocuk hakları ihlallerine neden olduğunu ifade ederek, kırbaç cezası gibi çağdışı düzenlemelerin hala yürürlükte olmasına işaret etti.

Aslı Murat, yıllardır bekleyen Çocuk İzlem Merkezi Yasası’nın (ÇİM) hâlâ hayata geçirilmediğini ve bu merkezin istismar vakalarının önlenmesi ile ilgili koordinasyon sağlamada önemli bir rol üstlenebileceğini belirtti. Çocukların istismar süreçlerinde daha fazla mağduriyet yaşamaması için iletişim teknolojilerinin kullanılması gerektiğini vurguladı.

 

“1 yılda 16 yaşından küçük 71 çocuk aleyhine 88 dava neticelendi”

1 yılda 16 yaşından küçük 71 çocuk aleyhine 88 dava neticelendiğine dikkat çeken Murat, “Bu çocuklardan 68’i erkek, 3’ü ise kız çocuğuydu. Bu mahkumiyetlerde verilen cezalar sırası ile, 15 çocuk için hapislik, 8 çocuk için para, 30 çocuk için kefalet senedi, 3 çocuk için sınama kararları verildi.”  ifadelerine yer verdi.

Suçların çeşitliliğinde yoğunluklu olarak soygun – ev dükkan açma – hırsızlık diye bilinen sirkat olmak üzere, trafik suçları, fiziksel şiddet içeren yaralama, darp, vahim zarar,  kavgada yer alma ve sahtekarlıkla para temini suçlarının dikkat çektiğini belirten Murat,  “2022 yılı verilere göre ise 61 davadan mahkum edilen çocukların sayısı 39 erkek, 3 kız çocuğu idi. Yani 2023 yılında 16 yaş altı suça sürüklenen çocukların sayısı 2022 yılına göre yüzde 69 arttı. 16 - 18 yaş arasındaki  çocukların sayısı bu verilere dahil değildir.” dedi.

Aslı Murat açıklamasına şöyle devam etti:

“Suça sürüklenen çocuklar için maalesef ücretsiz hukuki destek sağlanmıyor. Gözaltına alınan ya da tutuklanan çocukların karakollarda ve cezaevinde yetişkinlerle aynı ortamlarda tutulması hem onların istismara açık hale gelmesine hem de yeni suçlarla tanışmasına neden oluyor. Yeni cezaevlerinde çocuklar için özel bölüm inşa edilmesine rağmen bu alanlar kullanılmıyor. Ayrıca, cezaevleri dışında rehabilite edici alternatif cezalandırma yöntemleri de bulunmuyor.” 

Çocuk işçiliği ve sokakta çalıştırılan, dilendirilen çocukların da ülkenin kanayan yaralarından olduğuna dikkat çeken Murat, “Bu çocukların haklarını koruma konusunda devlet yetersiz kalıyor.” dedi. 

Aslı Murat, ülkede yaşayan göçmen ve mülteci çocukların temel haklara erişimde ciddi sorunlar yaşadığını belirterek, bu çocukların eğitim, sağlık ve güvenlik haklarına eşit şekilde ulaşabilmesi için devletin daha etkin politikalar geliştirmesi gerektiğini söyledi.

Murat, çocuk hakları ihlallerinin önlenmesi için şu önerileri dile getirdi:

  1. Çocuk tanımının tüm yasalarda 18 yaş altını kapsayacak şekilde netleştirilmesi.
  2. Çocuk İzlem Merkezi’nin (ÇİM) acilen hayata geçirilmesi.
  3. Çocuk haklarını ihlal eden çağdışı düzenlemelerin yasalarından çıkarılması.
  4. Çocuklarla çalışan profesyonellerin eğitiminin artırılması ve koordinasyonun güçlendirilmesi.
  5. Gözaltına alınan çocukların özel bölümlerde tutulmasını sağlayacak bir yapı oluşturulması.
  6. Göçmen ve mülteci çocukların temel haklarına eşit erişiminin sağlanması.

Aslı Murat, çocukların toplumun bugünü ve geleceği olduğunu vurgulayarak, haklarının korunmasının devletin ve toplumun en temel görevlerinden biri olduğunu ifade etti.


Evrensel Çocuk Hakları Derneği Denetleme Kurulu Üyesi ve Hukuk Komitesi Sorumlusu Av. Beste Aybars Aligüllü:

“Çocuklar toplumun önceliği olmalı”

Evrensel Çocuk Hakları Derneği Denetleme Kurulu Üyesi ve Hukuk Komitesi Sorumlusu Av. Beste Aybars Aligüllü, çocukların üstün yararı ilkesine uygun şekilde korunmadığını ve toplumda yeterince önemsenmediğini belirtti. Aligüllü, çocukların birey olarak kabul edilmesi ve hak odaklı politikaların üretilmesi gerektiğine vurgu yaparak, çocuk haklarının korunması için mücadelenin süreceğini ifade etti. Aligüllü, çocuk hakları alanında ciddi eksikliklerin bulunduğunu belirtti. Hükümete ve yetkililere çağrıda bulunan Aligüllü, şu talepleri sıraladı:

Eğitim müfredatına Çocuk Hakları ve Cinsellik Eğitimi derslerinin eklenmesi,

Çocuk Suçluları Yasası ve Çocuklar Yasası gibi mevzuatların BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne uygun hale getirilmesi,

Çocuk Beslenmesi ve Çocuk Sağlığı gibi konularda düzenlemeler yapılması,

Sosyal hizmet altyapısının güçlendirilmesi ve personel artırılması,

Kreşlerde ve bakıcılık hizmetlerinde çalışanların çocuk bakımı ve eğitimi gibi konularda eğitilmesi,

Okullarda rehberlik hizmetlerinin geliştirilmesi ve akran zorbalığına karşı çalışmalar yapılması,

Güvenli taşımacılığın sağlanması için okul servislerinin uygun hale getirilmesi,

Çocuk ihmali ve istismarını önleyici devlet politikalarının geliştirilmesi,

Çocuklar için spor, sanat ve oyun alanlarının artırılması,

Dezavantajlı ve engelli çocuklara yönelik özel eğitim ve sağlık çalışmalarının artırılması,

Çocuk işçiliğinin önüne geçilmesi ve nüfus politikalarının oluşturulması,

Çocuk Adalet Sistemi’nin hayata geçirilmesi.

Dernek, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı, anti-kapitalist, anti-militarist ve eko-sosyalist bir yaklaşımı benimsediğini belirtti. "Her durumda çocuğun öncelikli yararını gözeterek çalışmalarımıza devam edeceğiz," diyen Av. Beste Aybars Aligüllü, tüm çocukların Dünya Çocuk Hakları Günü’nü barış ve huzur içinde geçirmelerini temenni etti.


Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Eğitim Sekreteri Süleyman Gelener:

“Eğitimde yaşanan sorunlar sadece çocukların geleceğini değil, Kıbrıs Türk toplumunun yarınlarını da tehdit ediyor”

“Çocukların güvenli, eşit ve adil bir eğitim ortamında büyümesi, temel bir haktır.” diyen Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Eğitim Sekreteri Süleyman Gelener, Kıbrıs’ın kuzeyinde eğitimde yaşanan sorunların, sadece çocukların geleceğini değil, Kıbrıs Türk toplumunun yarınlarını da tehdit ettiğine işaret etti, “Çocuk Hakları Sözleşmesi çerçevesinde her çocuğun hakkını korumak, toplumsal sorumluluktur” ifadelerine yer verdi.

Düşük gelirli ailelerin çocuklarının devlet okullarında karşılaştığı yetersiz kaynaklar ve altyapı eksikliklerinin dezavantaj oluşturduğunu ifade eden Gelener, köy okullarının kapanması ve toplu taşımanın yetersizliği nedeniyle kırsal bölgelerdeki çocukların eğitim haklarına erişimlerinin engellendiğini belirtti, okullardaki eski binaların güvenlik ve bakım eksiklikleri nedeniyle çocukların güvenli bir eğitim ortamından mahrum kaldığını kaydetti.

Gelener, yabancı uyruklu öğrencilerin eğitimdeki fırsat eşitsizliğinden etkilendiği ve dil desteği eksikliği nedeniyle eğitim süreçlerinde zorluk yaşandığını belirtti. Öğretmen eksikliklerinin eğitim kalitesini olumsuz etkilediğini, rehber öğretmen ve özel eğitim öğretmeni gibi nitelikli öğretmenlerin eksikliğinin ise çocukların ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını vurguladı. Gelener, şiddet ve zorbalık vakalarının okullarda artarak eğitim ortamını tehdit ettiğini, bu sorunlarla mücadele için rehberlik hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Gelener, okullardaki hijyen eksikliklerinin sağlık sorunlarına yol açtığını belirterek, acil sağlık müdahalelerinin yapılabilmesi için okul hemşirelerine duyulan ihtiyacı vurguladı. Çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasının okul devamlılığını engellediğini ve bazı öğrencilerin okullara kaydının yapılmadığını kaydetti. Müfredatta çocuk hakları eğitimine yer verilmediğini ve bu eksikliğin çocukların haklarını savunabilme bilincini engellediğini söyleyen Gelener, çağdaş ve eşitlikçi bir eğitim sistemi için mücadeleye devam edileceğini ve çocukların geleceğini güvence altına almak için gereken adımların atılması gerektiğini vurguladı.


Kıbrıs Türk Pediatri Kurumu Dr. Figen Gülen İnce:

“ÇİM yasası bir an önce yürürlüğe girmeli”

Kıbrıs Türk Pediatri Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Figen Gülen İnce, çocukların temel haklarına erişim konusunda ciddi eksiklikler olduğunu belirterek, devletin çocuk haklarını koruma yükümlülüğünü hatırlatarak talepleri sıraladı.

Dr. Figen Gülen İnce, ülkede bebeklerin 0-2 yaş arasında yeterince anne sütü ve bakım hakkı alamadığını ifade etti. Annelerin doğumdan sadece 8 hafta sonra işe dönmek zorunda kaldığını belirten İnce, bebeklerin en az 6 ay anne sütü alması ve annelere 2 yaşına kadar yarı zamanlı çalışma hakkı tanınması gerektiğini vurguladı. İnce, bebeklere doğumdan sonra yapılan metabolik tarama testlerinin sadece maddi gücü yeterli olan aileler tarafından yaptırılabildiğini belirterek, devletin bu testleri ücretsiz olarak sunması gerektiğini ifade etti.

HPV aşısının, kanser aşısı olarak 12-15 yaş arası kız çocuklarına devlet tarafından ücretsiz temin edilmesi gerektiğini söyleyen İnce, Sağlık Bakanlığı'nın aşı programına bu aşıyı dahil etmesi gerektiğini belirtti. Cinsel istismara uğrayan çocukların defalarca sorgulandığını ve bu süreçte aynı travmayı tekrar yaşadığını belirten İnce, Çocuk İzlem Merkezi (ÇİM) yasasının bir an önce yürürlüğe girmesi gerektiğini vurguladı. Çocukların istismara uğramadan korunabilmesi için devletin gerekli önlemleri alması gerektiğine dikkat çekti.

İnce, ayrıca şu çözüm önerilerini sıraladı: Yeni doğum yapan annelere 6 ay yarı zamanlı çalışma ve 2 yıl ücretsiz izin hakkı verilmesi, yeni doğan bebeklerin metabolik taramalarının devlet tarafından ücretsiz yapılması, HPV aşısının ulusal aşı programına dahil edilmesi, cinsel istismara uğrayan çocukların istismar edilmesinin önüne geçmek için ÇİM Yasası'nın hızlı bir şekilde yürürlüğe girmesi.

İnce, çocukların haklarının korunması için tüm yetkilileri göreve çağırarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını belirtti.


Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Ceyhun Dalkan:

"Çocuklarımıza eşit, adil ve güvenli bir dünya bırakmak için laf değil, somut adımlar atma zamanı”

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) Başkanı Dr. Ceyhun Dalkan, çocukların sağlık, eğitim, beslenme ve güvenlik gibi temel haklarına erişimin bir lütuf olmadığını, hepimizin ortak sorumluluğu olan bir zorunluluk olduğunu vurguladı. Dalkan, "Bugün çocuklarımızın geleceği, yarının toplumunun sağlığı için çok önemli adımlar atılması gerektiği gerçeğiyle yüzleşiyoruz." dedi.

Dalkan, çocukların sağlık hizmetlerine erişiminin büyük bir sorun olduğunu belirtti. "Sağlık, her çocuğun temel hakkıdır. Ancak, rutin çocukluk taramaları ve gelişim değerlendirmeleri, birçok aile için ya erişilemez ya da maddi yük oluşturuyor" diyerek, bu durumun çocukların erken teşhis ve tedavi almasını engellediğine dikkat çekti. Ulusal aşı programının kapsamının geliştirilmesi gerektiğini belirten Dalkan, "HPV, Meningokok ve Rotavirüs gibi kritik aşıların ücretsiz hale getirilmesi gereklidir. Bu ihmal sadece çocuklarımızı değil, tüm toplumumuzu etkiler." dedi.

Çocukların beslenme konusunda karşılaştıkları krize dikkat çeken Dalkan, "Bir yanda yetersiz beslenme yüzünden gelişim geriliği yaşayan çocuklarımız varken, diğer yanda ise obezite oranlarındaki artış korkutucu." dedi. Okullarda sağlıklı kantin uygulamalarının yaygınlaştırılmasını ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılmasına yönelik programların hayata geçirilmesini ifade eden Dalkan, "Bu sorunların kaynağını sorgulamalı ve eğitim sistemine köklü değişiklikler getirmeliyiz." diyerek çözüm çağrısında bulundu.

Göçmen, mülteci ve dezavantajlı sosyoekonomik gruplara mensup çocukların haklarına erişimde büyük engellerle karşılaştığını belirten Dalkan, "Bu çocuklar, sadece eğitim ve sağlıkta değil, temel yaşam koşullarında da geride kalıyorlar. Göz ardı edilmemeliler," diyerek, devletin kapsayıcı politikalar geliştirmesi gerektiğini vurguladı. "Her çocuğun, nerede doğarsa doğsun, eşit haklara sahip olması gerekir. Onları arka planda bırakmak, toplumsal bir sorumluluk ihlali olur." dedi.

Eğitimin kalitesiz ortamlar ve yetersiz altyapılar nedeniyle ciddi şekilde zarar gördüğünü ifade eden Dalkan, "Konteyner sınıflarda eğitim gören çocuklarımız, hem fiziksel hem de zihinsel gelişim açısından büyük zorluklar yaşıyor." dedi. Okul binalarının sadece derslikler değil, çocukların gelişebileceği, doğayla bağ kurabileceği alanlar olarak tasarlanması gerektiğini belirtti. "Çocuklarımızın eğitim hakkı, sadece dört duvar arasında kalmamalıdır," diyerek, eğitim ortamlarının iyileştirilmesi gerektiğini söyledi.

Teknolojinin hızla yayıldığı günümüzde, çocukların ekran bağımlılığının artmasından endişe duyduğunu belirten Dalkan, "Ekran bağımlılığı, sadece çocuklarımızın sosyal becerilerini değil, aynı zamanda fiziksel sağlıklarını da tehdit ediyor." dedi. Ekran süresini azaltıp, çocuklara sosyal ve fiziksel aktiviteler sunulması gerektiğini vurgulayan Dalkan, "Aileler ve okullar bu konuda daha fazla bilinçlenmeli, ancak çözüm sadece bireysel çabalarla sınırlı kalmamalıdır. Bu sorun, politika düzeyinde ele alınmalıdır," diyerek, hükümetin bu konuda harekete geçmesi gerektiğini kaydetti.

Çocuk istismarının en karanlık sorunlardan biri olduğunun altını çizen Dalkan, "Çocukları korumak, sadece devletin değil, toplumun en önemli sorumluluğudur." diyerek istismarın önlenmesi için etkili ve sistematik müdahalelere ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Sağlık ve eğitim kurumlarında çalışanların bu konuda ortak bir eğitim alması gerektiğini vurgulayan Dalkan, "Çocuklarımızı korumak için hepimizin el birliğiyle çalışması gerekir." dedi.

Dalkan, çocuk haklarının yalnızca konuşulup tartışılacak bir konu olmadığını, somut adımlar atılması gerektiğini ifade etti. "Çocuklarımıza eşit, adil ve güvenli bir dünya bırakmak için laf değil, somut adımlar atma zamanı gelmiştir." diyerek, "Çocuk haklarının sadece kağıt üzerinde değil, uygulamada hayat bulduğu bir gelecek için birlikte çalışmalıyız," şeklinde konuştu.

Haberler Haberleri