‘Çocukluğunu da alıp gel’mek!

‘Çocukluğunu da alıp gel’mek!

 

 

Tüge Dağaşan

Oyun, insanın fiziki ve ruhi gelişimi için en önemli temel… Her şey bu temel üzerine kuruluyor ve kurulacak; çocuklar oyunsuz büyüdüğü zaman, çocuk yanları eksik kalıyor ve hayatları boyunca hiç büyüyemiyorlar. Oyunlarla büyüyen çocuklar ise gün geliyor yetişkin çocuk olarak çocuk kalmaya devam ediyor. Oyun oynamak, hayatın rengidir ve çocuklar renklendiği zaman çocuk olduklarını hissederler. Çocukları(mızı) renklendirelim ki gökkuşağı olarak bize yansıyabilsinler ve biz de bu yansıma sonucu olarak çocuk olmaya devam edebilelim.
Ve gelelim “Çocukluğunu al da Gel; sokağa çıkıyoruz” başlığı altında toplanan çocuk oyunları etkinliklerinin doğumu ile başlayan çığlıklara… -ki bu çığlıklar birer ağlama değil çocuk kahkahalarıdır! Çocukluk gülüşleridir! -
Sanatçı, araştırmacı, toplumsal yorumcu, Serap Kanay ile “Çocukluğunu al da Gel” projesi üzerine sohbet ettik;


Tüge Dağaşan: “Çocukluğunu al da Gel”in doğuşu ve amacınız ile ilgili bilgi verebilir misiniz lütfen?

Serap Kanay: Geçen yıl nisan ayında yaklaşık 2 yıllık bir aradan sonra, Kültürel Analiz üzerine Master yaptığım Amsterdam, Hollanda’dan, çok özlediğim güzelim Kıbrıs’ıma geri döndüm. Uzak olduğum aylarda memleketimle iletişimde sosyal medyanın köklü paylaşım sitesi facebook birçokları gibi benim de can damarım olmuştu.
Birçok arkadaş ve tanıdık “sen yeter ki Kıbrıs’a dön, biz bunları birlikte yaparız, şuraya gideriz bunu da yaparız, sen de bize katılırsın” diye yazıyordu. Dönünce sevdiğim, özlediğim, tanıyıp da görmek ve bilmeyip de tanımak istediğim birçok kişiyi hemen görürüm gibi bir hisle dolup taşıyordum. Ne var ki buradaki durum sosyal paylaşımdaki sözleri tamamlamıyordu. Memleket hasretimi her hafta farklı bir köyümüzde düzenlenen festivallere giderek giderirken, görebildim birçok arkadaşımı, eşi dostu ve yeni tanışları. Görüşelim diyor ama ayarlayamıyorduk. İletişim ve gerçek anlamda paylaşım için bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüp durdum birkaç ay.   Geçen yıl Haziran ayında İstanbul’daki Gezi olayları ve oradaki parkta yaşanan dayanışmadan da güç alarak, uzun aylardan beri düşündüğüm bu fikri arkadaşım Anıl Özgürün, aşil tendon ameliyatı nedeni ile çalışamayan ve sosyal hayatın içinde yer almak isteyen kardeşim Hasan Kanay ile konuştuk. Neler yapılabileceğini tartıştık ve 2013 Temmuz ayı başlarında Mağusa Sur içindeki Desdemona Park ve yanında bu etkinliği gerçekleştirdik.
Duyuruyu gerek facebookta etkinlik olarak paylaştık gerekse arkadaş ve tanıdıklara anlatıp çağırdık.  İlk başladığımızda etkinliğin adı “ÇOCUKLUĞUNU AL DA GEL, SOKAĞA ÇIKIYORUZ”du. Bu isim benim fikrim. Bu etkinliklerde benim ve benden önceki ve sonraki birkaç kuşak insanımızın çocukluğumuzda sokakta oynadığı oyunları hayata döndürmek istedim. Amacım o zaman oynanıp da günümüzde neredeyse bilinmez hale gelen oyunları hatırlama, hatırlatma, kendi kuşaklarımız arasındaki kaynaşma yanında yeni nesillere bu oyunları paylaşımlarla öğretme, sevdirme ve gelecek için devretmekti.

PİRİLİLER, YAKANTOP, MİLO

T.D:Daha önce bu etkinliği duymuş fakat katılamamıştım. Sonradan fotoğraflarda gördüm ki yetişkinler bu etkinlik içerisinde rol alıyordu. Sadece yetişkinlere özel bir etkinlik sanmıştım fakat geçmiş haftalarda sizin davetiniz ile etkinlikte bulunma fırsatım oldu ve oradaki yaş grubu 2-4 yaşlarındaki çocuklardı. Yaş grupları ve katılımla ilgili düşünceleriniz nedir,  hangi oyunlar hangi yaş gruplarına göredir, bununla ilgili bilgi verebilir misiniz?

S.K: Birçok oyunumuz var fakat çevremizdekilere bu etkinlikten söz edip, çocukluğumuzdan hangi oyunları hatırlarsınız diye sorduğumuzda aldığımız ilk cevap “lingiri” oldu. Değnek ve taşlarla oynanan bu oyunu tehlikeli ve sonrası için caydırıcı olabilir düşüncesiyle ilk çocuk oyunları yolculuğumuzda istemedim. Onun yerine, tek ve çoklu atlanabilecek ipler, hep beraber oynayabileceğimiz pirililer, yakantop, milo ve istek üzerine futbol için toplar aldım. Beş taş ve tek ayak (plaka/bir ayak/ayaktaşı) için taşlar topladım, Anıl arkadaşım çizmek için tebeşir ve lastik oyunu için lastik getirdi, “yağ satarım bal satarım ve “alaydan malaydan” için sözleri araştırıp öğrendik ve Mağusa sur içinde çocukluğumun ilk yıllarının geçtiği Desdemona çocuk parkında buluşmaya gittik. Listemiz bu oyunlarla da sınırlı değildir, bir etkinliğimize, hulahup, tenekede yürüme ve topaç da getirilip oynanmıştır. Başka bir buluşmamızda da hava kararınca aynen çocukluğumuzda mahalle aralarında yaptığımız gibi saklambaç oynadık.
Burada bir şey eklemek istiyorum; saklambaç, çocukluğumuzun en güzel oyunlarından ve hepimizin oynadığı-oynamak istediği bir oyun. Aslında büyüdükçe çocukluğumuz da saklanıyor sanırım çoğu kez. Ve sizin dediğiniz gibi “çocukluğunu al da gel; sokağa çıkıyoruz” ile saklanan çocukluğumuz da ortaya çıkacaktır kesinlikle.. yeter ki sokağa çıkalım, yeter ki çocuk olmaya katılalım.. Oyunları paylaşalım yeter ki..
Bu oyunlar sokakta oynayabilecek her yaşta çocuk için geçerlidir diye düşünüyorum, yani biz çocukken öyleydi. Anneniz sokakta yalnız veya kardeşlerinizle oynayabileceğinizi düşünür de sizi sokağa bırakırsa siz de sokakta oynanan oyunlara müdahil olurdunuz.

MAĞUSA’DAN LEFKOŞA’YA

İlk başladığımızda düşünce yerel olarak Mağusa içindi, popüler olunca Facebook‘tan arkadaşlar başka bölgeler için de istediler, ilgi gösterdiler, bize de gelin, burada da yapın diye. Lefkoşa’ya gitmeye sözüm vardı zaman, mekan derken, araya kış girdi iş girdi, uyduramadık. Bu yıla kısmetmiş, 5 Nisan cumartesi, Gıbrız Türkcesi grubunun Küçük Kaymaklı’da bir parkı ağaçlandırması ile birlikte, çocuklarımız parklarda, sokaklarda da oynamayı öğrensin teması altında, etkinliğimi Çocukluğunu al da gel adıyla Lefkoşa’ya götürmüş oldum ve sokakta oynadık, geçen arabalar da anlayış gösterdi, motosikletli bir amca da aracı ile ip atladı.
Son etkinliğimiz bu etkinliğin duyurusu vesilesi ile Lefkoşa Köşküçiftlik’te okul öncesi özel okul olan Kids Academy’den Sevgi Beyköylü ilgisiyle gündeme geldi. Onların 2-4 yaş grup 40 öğrencisi için ayrı bir etkinlik düzenleyebileceğimi söyledim ve buraya sokakta oynanan oyunları hem izlemeye hem de kendilerince öğrenip katılmaya gelebileceklerini söyledi. 9 Nisan’da her zamanki yerimiz Desdemona park yanı, Mağusa’da bu etkinliği büyüklü küçüklü oynayarak, başarı ile gerçekleştirdik. Böylece oyunu başka beldelere taşıdık ve tekrar gitme teklifleri ile de taşımaya devam edeceğiz.

------------------------------------------------------------------

‘Bilgisayar telefon derken, çocuklar sokaktan çekildi’

T.D:Birçok oyunumuz olduğunu söylediniz; daha önceki dönemleri ve şimdiki dönemleri düşünecek olursak, sizce çocuklarda ve çocuk oyunlarında ne gibi değişiklikler gelişmeler olmuştur? Siz bu etkinliklerde neleri fark ediyorsunuz kuşaklar arasında?

S.K: Günümüzde gençler bu oyunların çoğunu bilmez, çünkü neredeyse hiç sokakta oynamadılar, oynayamadılar.  Arabalar yola ve kaldırıma park eder, yoldan geçer, çocuklarımızı basar diyerek aileler telaşlanıp sokakta oynamalarına izin vermedi, eve çağırdı. Bilgisayar, elektronik oyunlar, akıllı telefonlar derken çocuklar ve gençler tamamen sokaklardan çekildi.  İtirazım bu duruma aslında, sokaklara başta çocuklarımız olmak üzere hepimiz için talip olmak niyetim, etkinlik başlığımızdaki “sokağa çıkıyoruk” ifadesi bu isteğe atfen. Bizim çocukluğumuzda anne babalarımız bizimle sokakta oynamamış olabilir, fakat yaptıkları ile bize gelecek kaygısı düşündürmeyen çok meşguliyetleri vardı onların. Bilgisayarlar ve akıllı telefonlara ek olarak eğitimde ‘iyi’ yer alabilme adına dersane dersane dolaştırılan çocuklarımızın oyun zamanı yok denecek kadar az... Oynamayı, oynarken içten gelen o gülmeyi unuttular. “Çocukluğunu ve Oyununu al gel; sokağa çıkıyoruk’la”  amacımız;  yetişkinler bir araya gelip oynasın- eski geleneksel oyunlarımızı yeniden hayata geçirelim-   hatırlarken eğlenelim, gülelim, dertleri olumsuzlukları biraz olsun unutalım, açık zihinlere kavuşup daha iyi değerlendirmeler yapabilelim.  Bunu yaparken gençlerimize de bu oyunları öğretelim. Ana hedefim kuşaklar içi ve farklı kuşaklar arası iletişim için paylaşım aslında.

T.D: Peki siz bu etkinlikleri kayıt altına alıyor musunuz, alıyorsanız bunu nasıl yapıyorsunuz?

S.K: Başlangıç olarak paylaşımları, fotoğraflarla kayda alıyoruz, daha sonra bunları videoya veya filme alma düşüncemiz de var. İlk oyunlarımızın facebook’ta yayınlanmasının ardından gelip bizi filme almak isteyen bir tv kanalı da oldu. Düşüncemiz, ilk etapta birebir gençlerimizle birlik olalım, iletişimimiz artsın hem bu oyunlar geleceğe kalsın. Bu bağlamda etkinlik fotoğrafçısı sıfatını verebileceğimiz Havva Barbaros arkadaşımız, sağ olsun geçen yaz yapılan 5 oyun etkinliğinin 4ünü çok güzel karelemiştir. Bir oyunumuza BRT televizyon ekibi gelip bizlere katılmış hem röportaj hem oyunlardan kesitlerle de küçük bir aktüel haber programı hazırlamıştır.

T.D:“Çocukluğunu al da gel, sokağa çıkıyoruz”dan beklentiniz nedir?

S.K: Sağlıklı büyümek ve sağlıklı düşünebilmek toplumsal ve içsel sıkıntılardan uzak kalabilmekle doğru orantılıdır.
Her ne yaşta olursanız olun oyun oynayabiliyorsanız hayata tutunuyordunuz demektir. Oyunun kendisi bu yüzden önemli. Sokakta oynamanın önemi de toplum olarak kaybettiklerimizi kazanma adına adımlar atmada. Hedeflediğim evden dışarıda da oynanabilineceği fikrinin tekrar canlanması.


T.D: Bu etkinliğin duyuruları nerden nasıl yapılıyor?

S.K: Öncelikle sosyal medya aracı facebook’da yayınlanan bir etkinlik olmasına rağmen, sadece facebook’a bağlı bir etkileşim olmadığından, ağızdan ağıza anlatılarda kulaktan kulağa yayılmakta,  farklı çevrelerde konuşulmakta ve yetişkin nesli de bayağı heyecanlandırmaktadır… Lefkoşa’daki etkinlikten bu yana da oradaki ağaç dikme olayına öncülük eden Hülya Altınok arkadaş, bu etkinliğin gerekliliğine benim kadar inandığından, kendi gayretleri ile çevresindekiler ve yaşamakta olduğu belediyeye başvurdu.

T.D: Peki bu etkinliklerden maddi bir kazanç elde ediyor musunuz?

S.K: Şimdiye kadar bu etkinlikleri düzenlemede hiçbir maddi kazancım olmamıştır, aksine bütün malzemeleri kendi paramla tedarik ettim. Başka beldeler başta olmak üzere “Çocukluğunu al da Gel” sürdürülebilir bir şekilde belli aralıklarla tekrarlanır hale gelirse en azından malzemeler ve yol için katkı beklentim vardır. Hem etkinliklerin, hem Kıbrısımızın ekonomik gerçeğinde kötü bir dönemden geçen bir sanatçı olarak, benim asgari katkı alabilmem gerekmektedir.


‘OYNAMAK ÇOCUĞA HAS ÖZGÜRLÜKTÜR’

T.D: Peki bu etkinliği düzenlemiş olmak size ne hissettiriyor?

S.K: Yüreğimdeki gülümseme yüzüme yansır, gözlerim dolar mutluluktan. Bu güzelim adanın vatanaşığı bir sanatçısı olarak, sanatçının yaşamının sanatının aynası olduğuna inanırım, yani hayat ve sanat birbirinden ayrıştırılamaz, sanatçının hayatı onun sanat eseridir. Bu bağlamda, hayatımın her alanında sanatımda yapmayı hedeflediğim, yaşadığım topluma ve bu güzelim memlekete olan etik sorumluluğumu yerine getirmektir. İnsanımıza ve toplumumuzun içinden geçmekte olduğu zor ama kanımca umuda açık bu zamanlarda günümüzde geçmişimizi yaşatarak, nerden gelip nereye gideceğimizi getirecek bir geleceğe sağlam yeşerip yücelecek, tutmuş umut fideleri ekebiliyorsam yaşantımla bir iz bırakabiliyorum demektir. Oynamak çocuğa has özgürlüktür, mutluluktur, gücünün farkına varmaktır ve paylaşmaktır.  Çocukluğunu alıp gelmek bütün bunlara sahip olmak, hep çocuk kalabilmektir ben bunları yürekten hissediyorum, oyun sayesinde çocuk, özgür ve mutluyum.

T.D: Etkinliğe katılmak isteyenler için mesajınız nedir?

S.K: İnsanı ve dünyayı oynayan çocuk/ruh/lar ve oyun kurtaracak, Hade Çocukluğunuzu ve oyununuzu alıp gelin hep beraber oynayalım. Hepimiz özgür ve mutlu olalım, etkinlik çocuk, genç, yetişkin, yaşlı hepimizin bugünü ve geleceği içindir.
Bol oyunlu günler diliyorum herkese ve hep çocuk kalın dilerken şunu da ekliyorum:
“Çocukluğunuzu ve oyununuzu alıp gelin; sokağa çıkıyoruz!”
Sevgiler, saygılar, oyunlar...

Dergiler Haberleri