"Çoğu satıldı"

Cenk Mutluyakalı

Benzin istasyonunda emekli bir öğretmen yanıma yaklaştı.
"Seni izliyorum ve çok az kaldınız" dedi.
"Toplum olarak az kaldık" diyerek gülümsedim.

"Kalemlerin çoğu satıldı, ortaklık satılık gazeteci dolu" diye biraz daha somutlaştırdı görüşlerini bu kez...

***

Böylesi söylemleri çok duyarım.
İşin aslı bu sözler bir "övgü" gibi gelmez bana...
Gururlanmam.
Tam aksine üzülürüm.

Üstelik onlarca muhabir vardır, onlarca gazeteci...

Her ay asgari ücret düzeyinde bir maaşla yaşayan, sabah akşam haber peşinde koşturan, popüler olmasalar da bu mesleğin yükünü çeken gençler...
Televizyonlara çıkmayan, basın toplantılarında boy göstermeyen, sosyal medyada bilgiçlik taslamayan, emekle yoğrulan bu isimler çoğunlukla görünmezler…

***

Şöyle bir açmazımız hatta iki yüzlüğümüz var.

Özelde çalıştığınız zaman ilkelerden, değerlerden, gerçeklerden ayrılarak işinizi yalnızca “para” için yapıyorsanız size "satılmış" diyorlar.

Oysa bir kamu kurumunda çalışır ve yine aynı koşullarda ilerlerseniz, o durumda, "geleceğini güvenceye almış, kendini kurtarmış" diyorlar.

Kamu görevini seçen pek çok insan bu tercihini ilkeleri, değerleri ve üretimi önceleyerek mi yapıyor?
Daha fazla para kazanmak, kendini garantiye almak ve konfor alanını korumak için mi?
Toplumu mu düşünüyor kendini mi?

Üstelik "kamu" dediğimiz yerde, çoğunlukla Üstel gibilerin, Ertuğruloğlu gibilerin, Tatar gibilerin çizdiği sınırlarda hareket ediyorsunuz; yaranma ve itaat ilişkileri üzerinde geziniyorsunuz.
Kimselere de "satılmış" demiyorlar bunun için!

Bir de sınavsız, münhalsiz işe girenler var, kamuda, belediyelerde…
Arka kapıdan…

Neden bu insanların hiçbiri suçlanmıyor.
“Ne yapsın insanlar, ekmek parası” sözleriyle masumlaştırılıyor bu durum…

İkiyüzlülük burada!
Üstelik bu tiplerin bazıları, kendilerini haksız, adaletsiz, usulsüz istihdam eden siyasi partilere, gün geliyor, demokrasi ya da eşitlik dersi de veriyor.

***

Bir insan üretiminin, bilgisinin, emeğinin karşılığını alamıyorsa eğer...

İlkeli duruşun bir karşılığı yoksa…
İllaki iki dudak arasına sıkışıyorsa hayatlar...

Evrensel değerler değil birilerinin talimatları geçerli oluyorsa...

Ekmek kazanmak, alın terine ve üretime değil de idare etmeye, uyumlaşmaya, söz dinlemeye, düzenin bir parçası olmaya kilitlenmişse…

Bilgi, deneyim, yaratıcılık anlamını yitirmişse…
"Satılmış" diyeceklerimiz saymakla bitmez.

Maliye “fonlayacak” kimilerini böylece…
Kimini AKP yandaşı şirketler ya da hükümetler…
Sendikalar, belediyeler, odalar, birlikler de fonlayacak elbette…
Kumar baronları, yerli patronlar, semirmiş kodamanlar…

Bataklık kendi içine çektikçe çekecek on binleri…

***

Bir de şu var.
"Satın alma" tavrı salgın bir hastalık gibi yayılıyor her yana…

Bir sendikacının tavrını eleştirdiğim için ilgili sendikanın ilk tepkisi gazeteden reklamlarını geri çekmek olmuştu. "Parayı kim veriyorsa onun istediğini yapacaksın" yaklaşımı tepeden tırnağa genlerine işlemiştir bu toplumun...

***

Kimi yönetim kurulu başkanlarına bakıyorum kurumlarda ve iğreniyorum.
Herhalde bu insanlardan herhangi birinin emrinde olmayı kabul etseydim “satılmış” yaftasıyla anılırdım. En fazla da şu anda bu insanların yönetiminde çalışanlar tarafından…

***

Uğur Mumcu "Göz göre göre öldürüldük ey halkım / unutma bizi" der ya bir şiirinde...

Kıbrıslı Türk toplumuna uyarlayınca, "göz göre göre satıldık ey halkım" tortusu nicelerinin üzerine sinmiştir.

Kimse kendine yakıştırmaz bunu...

O nedenle, bir başkasını işaret etmek teselli olur.
Böyle “öldürüldük” işte!

İşin aslı siyaset ve toplum gösterişe, paraya, konfora, makama, ganimete, hırslarına yenilmesiydi…
Yurdunu feda etmeseydi tüm bunlar karşılığında…
Açgözlü olmasaydı bunca...

Bir başka yer olurdu bu ülke...


İnsan yetiştirmek ve acı gerçeğimiz

Genç gazeteci Tünay Mertekçi'nin YENİDÜZEN'de yayınlanan "Eğitimin İçyüzü" röportajlarını keyifle okuyorum. Eğitim planlamasına dair son derece yararlı bilgiler, önemli saptamalar, ciddi önermeler içeriyor.

Eğitim Bilimci Mehmet Çağlar'la yaptığı söyleşi de bunlardan biriydi.

"200 yıl önceki eğitim anlayışını sürdürüyoruz" diyor Prof. Çağlar.

Bu eğitim sistemi içerisinde öğrencinin pek bir önemi yok.

Öğretmen merkezli, sınav endeksli bir sistem...

Bir gerçeği yeniden anımsıyoruz.

“Eğitimin temel amacı insan yetiştirmektir.”

Oysa ülkemizde "diploma vermek" ve "çocuklara bakarak olmak" üzerinden ilerliyor eğitim…

"Toplumlar, özellikle kendi ihtiyaçları doğrultusunda insan yetiştirme çabası gösterirler. Ancak, sadece toplumsal ihtiyaçları karşılamak yetmez. Eğer sadece bu amaca odaklanırsak, bireylerin ihtiyaçlarını ve yeteneklerini göz ardı etmiş oluruz. Hem toplumsal ihtiyaçlara yönelik insan yetiştirmek hem de bireylerin ihtiyaçlarını, arzularını ve yeteneklerini dikkate almak gerekir.”

Toplumsal ihtiyaçlara göre mi insan yetiştiriyoruz?
Bunun böyle olmadığı verilerle ortaya konuyor.

Özellikle iki örnek çarpıcı:
1- “Turizm ülkesiyiz ancak turizmde çalışanların yüzde 90’ı Kıbrıslı değil.”

2- “Yaklaşık 3 bin 500 – 4 bin çağ nüfusumuz var, fakat yılda 10 bin kişiyi ülke dışından getirip çalıştırıyoruz.”

Bir de dil eğitimi meselesi…
“Türkçe, ana dilimiz; İngilizce ise uluslararası bir dil olarak baktığımızda, ülkemizde İngilizce dili öğretiminde 40 yıl önceki dil eğitiminden çok geride olduğumuzu söyleyebiliriz. Ayrıca 2004’ten sonra okullarda, adayı paylaştığımız diğer toplumun dili olan Yunanca’nın öğrenilmesi yönünde kararlar alınmıştı, ancak bunun da ilerletilmediğini görüyoruz.”

Ve elbette kültürümüz…
“Kendi kültürümüzü neredeyse unuttuk, unutturulduk.”

***
Eğitimin sil baştan ele alınması gerekiyor.
Umutluyum, çünkü en azından, bunu başarabilecek nitelikli insan kaynağımız var.


Limasol’daki gemi Türk donanmasıyla ortak tatbikatta

Cyprus Mail'e göre, Limasol limanına yanaşan ABD amfibi hücum gemisi USS WASP, Türkiye donanması ile birlikte eğitim tatbikatına katıldı.

USS Wasp, kendi resmi sayfasından yaptığı sosyal medya paylaşımında , USS Oak Hill'in yanı sıra Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait amfibi hücum gemisi TCG Anadolu ve yine Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait TCG Gökova ile birlikte ortak tatbikata katıldığını duyurmuştu .

Tatbikatlar 13-17 Ağustos tarihleri ​​arasında gerçekleştirildi.

USS Wasp'ın Kıbrıs'taki varlığı adada gerilime yol açmıştı.

Tatar, "Kıbrıs'ın insanlığa karşı suçlara ortak olduğunu" söylemiş hatta... “Dışişleri” Kıbrıslı Türklere yönelik tehditten söz etmişti. 

Amerikalılar ve Türklerin ortak "tatbikat" ortaya çıktı halbuki!

Ne oluyor böyle?
İnsanlığa karşı suçlara ortaklık büyüyor mu git gide…