Zorlanıyor insan,
Çoğul kelimelerin arasına düştüğü zaman,
Sanki kaybolmak duygusu veriyor sana,
Bilemediğin fazlalıklarda,
Sanki başkaldıramamak duygusu veriyor sana,
İstemediğin kirliliklere…
Tekil kalabalıklar yormaz seni o kadar,
Ama maalesef anlamıyorsun,
Ne derdin var ki, illaki çoğul yalnızlığı arıyorsun?
Hangi yöne baksam bir eğreti görüyorum.
Hangi yöne baksam bir yama görüyorum.
Başımı her çevirdiğim yönde bir fazlalık görüyorum.
Günün sonunda ne yapacağını bilmez bir halde,
Sadece kirli çoğunlukların içerisinde,
Avare gibi dolanıyor insan,
Hepsi de çoğul kelimelerin suçu…
Özlüyor insan,
Tek kişilik kalabalıkların arasına düştüğü zaman,
Yanında bir yoldaş olmasını,
Yatağında bir gönül eşi olmasını,
İtiraf etmese bile,
Dilinin ucuna gelip söyleyemese bile,
Kalben bunu arzu eder,
Niyet eder,
İçinden ister…
Her konuştuğu insanda,
Her kokladığı tende,
Eşini arar,
Ama farkında değildir çoğu kez,
Adı konulamaz bu duygunun,
Günün sonunda üç lira ile
Gönlünde sıfırı tüketmiş bir halde,
Onu sessizce evine sürükleyeceğini…
Hepsi de çoğul kalabalığın suçu…
Bilemiyor insan,
Ne yapacağını bazen,
Yukarı yürüse iflas,
Aşağı yürüse borç,
Sevginin ve aşkın bakiyesi birikmiş,
Neredeyse kalbe haciz gelecek…
Anlamsız ve boş olan çoğul kelimelerin arasında,
Sürekli ödenmesi mümkün olmayan yüklerin altında girmiş,
Senin güzel kalbin,
Benim güzel kalbim,
Hepsi de çoğul kelimelerin suçu…
Karar verebiliyor insan,
Borcunu kapatmaya,
Her ne varsa,
Geçmişin hesaplarında,
Her ne varsa,
Geçmişin günahlarında…
Topladım elimde avucumda her ne kadar varsa,
Bir bahane,
Bir koşul öne sürmeden,
Kalpteki hacizi kaldırmaya…
Bu yüzden tekil kimsesizliği seçiyor insan,
Bilmediği fazlalıklarda,
Başkaldıramadığı duygularda,
Kirli olan çoğul kalabalıklarda,
Var olmamak üzere…
Hepsi de çoğul olmanın suçu…
Özlüyor insan,
Tek kişilik kalabalıkların arasına düştüğü zaman,
Yanında bir arkadaşın olmasını,
Yatağında bir yürek eşi olmasını,
İtiraf etmese bile,
Dilinin ucuna gelip söyleyemese bile,
Kalben bunu arzu eder,
Niyet eder,
İçinden ister…
Her konuştuğu insanda,
Her kokladığı tende,
Eşini arar,
Ama farkında değildir çoğu kez,
Adı konulamaz bu duygunun,
Günün sonunda üç lira ile
Gönlünde sıfırı tüketmiş bir halde,
Onu sessizce evine sürükleyeceğini…
Hepsi de çoğul kalabalığın suçu…
Bilemiyor insan,
Ne yapacağını bazen,
Yukarı yürüse iflas,
Aşağı yürüse borç,
Sevginin ve aşkın bakiyesi birikmiş,
Neredeyse kalbe haciz gelecek…
Anlamsız ve boş olan çoğul kelimelerin arasında,
Sürekli ödenmesi mümkün olmayan yüklerin altında girmiş,
Senin güzel kalbin,
Benim güzel kalbim,
Hepsi de çoğul kelimelerin suçu…
Tutuver bakışlarımı,
Zincirle kalbimi,
Beni bırakma,
Sımsıkı sarıl bana,
Kalbim o kadar yoruldu ki,
Ruhum o kadar dalgalandı ki,
Bir daha ne hacize,
Bir daha ne iflasa dayanır…
Eğer “ Bunlar bana altından kalkamayacağım yüklerdir”, diyorsan,
Eğer” Yok ben bu borcun altına giremem”, diyorsan,
O halde beni benimle bırak,
Lütfen kendine ipotek altında koyabileceğin başka bir kalp ara,
Giderken de kapıyı kapat bir zahmet…