Dün ekonomiden açtık konuyu. Bugün de ekonomi ile devam edelim.
Sıradan vatandaş ekonomisi.
Kriz var mesela…
Dövize bağlı kriz de var, kendi krizlerimiz de…
Ne krizi demeyin…
Mesela alım gücünün giderek düştüğünü çok dillendirmiştik.
Tempo düşse de geriye gidiş şimdi de devam ediyor.
DPÖ’yü geçtim.
Sivil topluma bakalım artık.
KTAMS dönem dönem açıklıyor.
Ciddi veriler kamuoyuna açıklanıyor.
Fazla detaya girmeden şunu söylemek rahat: Alım gücü eridi. Ve böyle giderse daha da eriyecek.
Sebebi açık…
Zamlar…
Dövize bağlı zamlar…
Piyasadaki durgunluk.
Ve bazı uyanıklar!..
Bu zaman ve döviz furyasını fırsata çevirmek isteyenlere dikkat etmek lazım…
Dövizle alakası olmayan bir pahalılık da var kimi sektörlerde.
Peki başka ne var krizi doğrulayan?
İş yok…
Gençler işsiz…
Avrupa’da yüksek tahsil yapan gençleri tatmin edecek iş yok bu topraklarda.
Kimse de bu birikimle “düz işçi” olmayı kabul etmiyor, kendine yediremiyor belki de.
Baba parası yemek kalıyor geriye… Ya da kamuyu beklemek… “Bir gün girerim” hayalleri…
Daha iyisini beklerken... Bu da büyük bir sorun…
Motivasyon meselesine ve psikolojik sorunlara neden olabiliyor.
Ne olacak dediğinizi duyar gibiyim.
Böyle giderse daha da fakirleşeceğiz.
Hem fakirleşecek hem de işsizlik nedeniyle gençlerimiz psikolojik darboğaza girecek.
Tabii bu tespit sıradan vatandaş için geçerli…
Zenginler mi?
Memlekette zaten 10-12 zengin aile var.
Onlara bir şey olmaz…
Paraları birkaç sene bankada pişecek.
Yani durduğu yerde kazanacak.
Biraz sallanır gibi olacaklar. Hepsi bu…
Şimdi diyeceksiniz ki “E bak Türkiye'nin haline, Ortadoğu ülkelerine bak, ne haldeler”
Evet doğru, onlara baktıkça bizim az biraz fakirleşmemize bile tepki gösteremiyoruz, doğru…
Kötülerin iyisiyiz vesselam…
Buna da şükür (!) Çok şükür (!)
---------
İşimiz nanay
Birkaç aynı sorunla boğuşuyor.
Aşırı popülist istihdam, düşük tahsilat sorunu ve iflas eden belediye bütçeleri…
Kısacası gelirlerin giderleri karşılayamaması meselesi.
En basit ekonomi denklemi.
Evet, Lefkoşa'da çok zor günler yaşadı çalışanlar.
Neler oldu, hep birlikte yaşadık, gördük.
Ancak yaşananların nedenlerini de biliyoruz hepimiz!..
Lefkoşa'da Cemal Bulutoğluları herkesi istihdam etmeye başladığında çok yakın bir arkadaşım çok saygın bir bankadaki görevini bırakıp belediyeye gitmişti.
İyi bir maaşı vardı Türkiyeli bankada…
Çok da iyi bir konumu.
“Yahu manyak mısın, böyle iş bırakılır mı” telkinlerime hiç kulak asmadı.
Gitti, Lefkoşa Belediyesi'ne istihdam oldu.
“Ne var be Mert, işim garanti, devletin belediyesi…” diyerek bana tepki bile gösterdi.
'Batacak' dedim.
'Batarsa batar, devlet öder bizi' dedi, keyfine baktı.
Ne oldu? Belediye battı…
İflas sürecinde yaşananları biliyorsunuz. Bir başka belediyede de keza öyle…
Tanıdığım bir başka arkadaşım da o iflas eden belediyede işe başladı.
İşini gücünü bıraktı, gitti o batmış belediyeye girdi.
Batık olduğunu bile bile…
Ne olsa ben paramı alırım mantığını kura kura…
İflas günlerinde maaşsız kaldılar… İki arkadaşım da iktidara küfrediyordu o günlerde.
Hani “devlet ödeyecek” dedikleri iktidara.
Neden? Belediyelerinin batmasına seyirci kalmış. Eee? Başka başka?
Ceplerinde 5 kuruş yokmuş. Öyle mi?
İyi de güzel kardeşlerim benim, siz özel sektördeki işlerinizi bırakıp kolayı seçerken, bu kurumların batacağını bile bile gidip istihdam olmayı yeğlerken aklınız neredeydi sizin?
Şimdi radikal tedbir alınmazsa bu derdiniz sürecek.
Ve bu kötü sonda küfürler savurduğunuz insanlardan fazla sizin kabahatiniz.
Kat kat fazla… Hem sizin, hem de sizi istihdam edenlerin... Hiç kimse kusura bakmasın ama bu kafayla işimiz nanay!.. Hatta na na nay!..