Babasını ve pek çok akrabasını Derinya katliamında kaybeden İfigenya Papakonstantinu anlatıyor…
“…Babam Yorgos Kiriaku “kayıp”tır, dedem Kiriakos Kiriaku ve nenem Andriani Kiriaku “kayıp”tır. Halam Sotira Andreu “kayıp”tır. Halamın üç küçük çocuğu, “kayıp”tır. Amcam Hristakis Kiriaku da “kayıp”tır. Hristalla’nın üç çocuğu, biri ikiz ve bir tanesi daha büyük yani beş yaşındaki Andreas, üç küçük çocuk “kayıp”tır. Yeğenim Kiriaki, 11 yaşındaydı, o da “kayıp”tır… Kiriaki’nin erkek kardeşi dokuz yaşındaydı, biri de 10 yaşındaydı… Onlar da “kayıp”tır” diye anlatıyor İfigenya Papakonstantinu…
İfigenya Papakonstantinu’yla röportajımızin devami şöyle:
SORU: Konuşmadın mı Alkis’le bu konuyu?
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Konuşmadım…
SORU: Neden konuşmadın?
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: O zamanlar temasımız yoktu… Benim yaşım küçüktü. Psikolojik olarak da kendimizi iyi hissetmiyorduk… Akrabalarımız da onunla temasta değildi… Ve bu konulardan söz etmekten rahat hissetmiyorduk kendimizi… Kötü hatıraları dile getirmek istemiyorduk…
SORU: Sözünü ettiğin o toplu mezar, ne zaman görüldüydü? Hemen sonrasında mıydı Derinya katliamının? Bu konuda bilgin var mıdır?
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Öncelikle bir şahit vardı ki, “toplu mezar şuradadır” diyordu… Daha sonra “Hayır, şurada değil, oradadır” diyordu… Ancak çoğu bilgiler, askeri bölgede kalan noktada olduğu yönündeydi o toplu mezarın…
SORU: Kim görmüştü bu toplu mezarı?
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Bay Nestoras bilir bu toplu mezarla ilgili bilgileri. Bay Nestoras bize, “Bu toplu mezarın tam yerini öğrenmemize çok az kaldı” demişti.
SORU: Belki ne oldu biliyorsun… Alkis’i bu olası toplu mezarın tam yerini göstermek için oraya göndermeye çalışmıştık – konuşup çeşitli ayarlamalar yapmaya çalışmıştık. Kayıplar Komitesi eşliğinde oradaki askeri bölgeye giderek bu olası toplu mezar yerini göstermesi için düzenleme yapmalarına yardımcı olmaya çalışmıştık biz… Gerçekten de alıp götürdüler Alkis’i fakat sonra dediler ki “izin yoktur” – yani ya Alkis adına başvuru yapılmadı askeri bölgeye giriş için veya askeri bölgeye girişi reddedildi Alkis ve beraberindeki Kayıplar Komitesi yetkililerinin… Sonuçta Alkis, o bölgeye gidip o olası toplu mezar yerini gösteremedi yani… Zaten bildiğim kadarıyla Maraş’ın kapalı askeri bölgesinin içerisine bugüne kadar Kayıplar Komitesi şahit götürüp de olası gömü yeri gösteremedi henüz… Belki ben bilmiyorum ama sanırım durum bu merkezdedir, anladığım kadarıyla… Sanırım herhangi bir askeri bölgeye şahit götürebilir Kayıplar Komitesi ancak Maraş’ın kapalı askeri bölgesine bildiğim kadarıyla bugüne kadar şahit götürmediler… Durum değişti mi, bilemiyorum…
Alkis’in oraya giderek bu yeri göstermek istemesine ilişkin bu olay, 5-6 sene önce olduydu sanırım – tam tarihi hatırlamam ancak askeri bölgeye girişlerine ya izin verilmemiş olduğunu ya da böyle bir başvurunun yapılıp yapılmadığını bilmiyorum o günlerde… Sonuçta Alkis hala oradadır… Bildiğim kadarıyla RIK’ten bir muhabirin burada olay sonrası çektiği bir film de vardır uzaktan – sanırım toplu mezar yerini filme alırken ateş açılıyor ve bir karışıklık oluyor – böyle bir filmin varlığından da haberimiz vardır… Bana anlatıldığına göre, önceleri bu toplu mezarın olduğu yere (1974’ten hemen sonrasını veya hemen sonraki yılları kastediyorum) gidilebiliyormuş yani etrafında telli bölge falan yokmuş önceleri fakat sonraları RIK burada uzaktan çekim yapmaya kalkışınca galiba orasının yakınına tel çekilmişmiş… Anlatılanlar böyle yani…
Ancak önemli olan nokta şudur: Bu katliamdan sağ kurtulmuş olan, o günlerde 11-12 yaşlarında falan olan Alkis vardır – istenirse tekrardan Alkis oraya götürülür izin alınarak askeri makamlardan ve Alkis’ten katliamın gerçekleşmiş olduğu noktayı bulması istenebilir, aynı şekilde RİK’teki bu konudaki film de taranarak o nokta bulunabilir…
Biz Alkis ve Hristalla’yla Kıbrıs’ın güneyinden Derinya yakınlarına gidip baktıydık, Kayıplar Komitesi yetkilileri eşliğinde – Kayıplar Komitesi yetkililerine Alkis geniş bilgi verdiydi – seneler önce olduydu bu… Sanırım 21 Şubat 2011 tarihinde birlikte gittiydik Kayıplar Komitesi’nin o günkü yetkilileri, Alkis ve Hristalla’yla birlikte – güneyden gidip baktıydık ve orada Alkis ve Hristalla, olup bitenleri ve bildiklerini izah ettilerdi kendilerine…
Önemli olan nokta, Alkis’in o kadar büyük bir travma yaşamış olmasına karşın, gidip bir askeri bölgeye girip bu olası toplu mezar yerini göstermeyi kabul etmesidir… Gerisi ayrıntıdır… Bu düzenlemenin yapılması gerekir, eğer hala yapılmamışsa…
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: 17 sene önce Fileleftheros babamın adını vererek Adana’da yaralı olarak bulunduğunu yazmıştı… 14 isim vermişlerdi, Adana’da yaralı olarak bulunduklarını yazdıydı… Adana hastanesindeymiş bu 14 yaralı Kıbrıslırum o günlerde… O günlerde babam bir mesaj göndermiş ve iyi olduğunu belirtmiş…
SORU: Pek çok öykü anlatılır “kayıplar”la ilgili ancak bunların doğru olup olmadığı çok belirgin değildir…
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Kimse ailemize yardım etmedi, ben 11 yaşındaydım ve kapımızı birinin çalıp da “ne ihtiyacınız var” dediğini hatırlamam. Bir kardeşim lastik tamircisidir, bir kardeşim imtihanları geçip asker oldu, ben 1993 yılından beridir hastanede işlerim. Lokantalarda, orada burada bulaşıkları yıkardım, böyle işler yapardım. Sonra hastanede işlemeye başladım. Biliyorsun bizim tarafta gidip adını yazdırırsın, devlet işinde çalışmak istersin diye ve aradan seneler geçer ve iş açılırsa, bazan seni çağırırlar. Ben hastanedeki bu işe girebilmek için Meclis Başkanı’nı ve rahmetlik Hristofias’ı aradıydım, onlar da bizim “kayıp” ailesi olduğumuzu ve bu işe alınmam gerektiğini Çalışma Bakanlığı’na bildirmişlerdi… Senelerdir bekliyordum çünkü… Şimdi Lefkoşa’da hastanenin temizlikçilerinin şefiyim…
Hastanede toplu sözleşmeyle çalışan işçiler vardır, bir de memur kadrosunda olan kamu görevlileri vardır. Ben hastanede işçi statüsünde bulunmaktayım. Ancak temizlikçileri, aşçılar, mesincerleri (odacıları) kontrol etme görevim bulunmaktadır.
SORU: Ebistat yani!
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Ebistat… Rumca’da kadınlar için “Ebistadria” denir… Denetçi yani…Son 20 senedir hastanede çalışmaktayım… Eğer gidip insanlara beni sorarsanız, hiç kimse hakkımda kötü bir şey söylemeyecektir.
SORU: Neapolis’teki evden ayrılırken yanınıza eski fotoğrafları almış mıydınız?
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Neapolis’ten ayrıldığımızda yanımıza hiçbir şey almamıştık, ayağımızda potin bile yoktu… Annemlerin evinden geçip teyzemlerin evine gittiydik – arada bir yol vardı – o yola bomba düştüğü için eve geri dönüp bir şey alamamıştık yanımıza, evden ayrılırken…
SORU: Neapolis’te Kıbrıslıtürk komşunuz var mıydı hiç?
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Neapolis’te yoktu fakat Omorfita’ya (Kaymaklı) giden yolda Kıbrıslıtürkler vardı ve biz çocuklar olarak oynardık… Kıbrıslıtürk çocuklarla oynardık ama isimlerini hatırlamıyorum.
SORU: Barikatlar 2003’te açıldıktan sonra Kıbrıslıtürkler de Lefkoşa Genel Hastanesi’ne gelmeye başlamıştı tedavi için…Aralarında ailenizi tanıyan birileri çıktı mı hiç?
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Hayır, çıkmadı. Ben Kıbrıslıtürkler’e karşı nefret duymuyorum, duymadım hiç… Ancak dostluk kurmaya da çalışmadım. Bazı insanlar vardır ki eğer sizinle konuştuğumu görseler, “Bak hainlik yapar” diyeceklerdir benim için. Ama nefret duymuyorum Kıbrıslıtürkler’e karşı. Yani Kıbrıslıtürk bir arkadaşımın olması, benim için sorun değildir fakat ona ne söyleyeceğim?
SORU: Bir Kıbrıslırum arkadaşınıza ne söylerseniz, ona da aynı şeyi söyleyebilirsiniz… Aynı şey yani…
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Hayat çok zordu bizim için… Annem yalnızdı, üç çocukla kalmıştı öyle… Okula gidebilmek için çalışmak zorundaydık. Eve para getirmek zorundaydık… Annem çalışmıyordu, nenem bize yardım ediyordu maddi olarak… Ayda 70 Kıbrıs Lirası maaş veriyordu devlet anneme, üç çocukla geçinsin diye… Annem babamın dönmesini bekliyordu, hala babamın başına ne geldiğini öğrenmek için bekliyor… Evimize herhangi bir erkeğin girdiğini hiç hatırlamam… Gündüz veya gece… Annem, babama bağlıydı, annem babama bağlıdır… Asla başka birisine dönüp bakmış değildir.
SORU: Ailenin bir tarafı Maratovunolu (şimdiki adı Ulukışla – S.U.) idi…
İFİGENYA PAPAKONSTANTİNU: Evet, babamın babasının tarafı Maratovunolu idi. Annemin tarafı da Yenağralı (şimdiki adı Nergisli – S.U.) idi…
SORU: Yenağra harika bir köydür… Bu köyden toplumlar birbirlerine hiç incitmediler, birbirlerini korudulardı… Bazı Kıbrıslıtürk evleri, Kıbrıslırum mahallesinde, bazı Kıbrıslırum evleri de Kıbrıslıtürk mahallesindeydi. Ve 1963’lerde geceleri bu evlerdekiler, kendi toplumlarına ait mahalledeki bir evde kalırlar, gündüzleri de kendi evlerine dönerlerdi. Geceleri bir de havaya ateş açıp “Bırakınız kavga ettiğimizi sansınlar” derlerdi… Bunları bana Kıbrıslıtürk köylüleriniz anlattıydı… Karma bir köydü ve ilişkiler iyiydi – o yüzden 1974’e kadar karma olarak hayatını sürdürdü Yenağra… Neden böyleydi? Yenağra’da anladığım kadarıyla AKEL güçlüydü ve Kıbrıslıtürkler’e yardım ederlerdi. Bu yüzden “Teşkilat” bu köyü dağıtmadıydı anladığım kadarıyla…