Coronavirüs’le yatıp coronavirüs’le kalkıyoruz…
Aralık ortasında Çin’de başlayan covid-19, ülkemizde de görülmeye başladığından beri haklı olarak bir tedirginlik, korku ve telaş yaşıyoruz.
***
Hükümet aşamalı olarak tedbirler açıklıyor…
OHAL tartışması var.
Sokağa çıkmanın yasaklanması için Cumhurbaşkanı Akıncı OHAL istiyor…
Hükümet ortakları yanaşmıyor…
Çeşitli tedbirler alınırken sokağa çıkma yasağından uzak duruyor hükümet… Sağlık örgütleri de hazırladıkları raporla insan hareketliliğinin ‘sınırlandırılmasını’ istiyor…
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman hukukçu kimliğiyle sokağa çıkma yasağının uygulanması için ille de OHAL’e gerek olmadığını söylüyor…
UBP-HP Hükümeti OHAL ilan etmenin veya sokağa çıkma yasağı getirmenin ülkeyi felç edeceği endişesinde herhalde ki buna yanaşmıyor…
Felç olduktan sonra ayağa kalkmanın zorluğu ve belki de imkânsız gibi bir tablo çizmesi hükümeti öyle kararlar almaya zorluyor…
Peki alınamayan bu kararlar nedeniyle, yani ülkenin felç olması ihtimali, tekrar en azından şimdiki düzeni yakalayamamak gibi endişeler bizi daha büyük/kötü sonuçlara götürür mü!
Götürebilir…
Şimdiye kadar alınan tedbirler yeterli olmayabilir…
Hükümet bugün-yarın sokağa çıkma yasağı kararı da aldırabilir…
***
OHAL tartışmalarına baktığımızda halâ makamlar arasında veya adaylar arasında seçimlerde öne çıkma telaşı gibi özellikle içinde bulunduğumuz günlerde gereksiz, anlamsız, etik dışı ve bencilce bir yarış olabilir mi!
OHAL isteği birine üstünlük sağlama ve diğerlerinin otoritesini şu an için ellerinden alma girişimi olarak görülüyor olabilir mi!
Şu günlerde böyle bir yarış mümkün olabilir mi!
Bu tartışmalar bu soruları kafalarda dolaştırırken ben yine de iyimser olarak hiçbir adayın ve hiçbir politikacının özellikle bu kritik günlerde böyle düşünceler içerisinde olabileceklerini düşünmek istemiyorum.
***
Gün birlikte çözüm arama, dayanışma günüdür… Bu kötü günleri en az kayıpla, en az zararla nasıl atlatabileceğimizin yollarını aramak gerek. Bu ortak çalışma için sadece Kıbrıs’ın kuzeyinde değil, güneyini de kapsayacak şekilde işbirliği olanaklarını aramak gerekir.
***
Bunları belirttikten sonra şunlara da dikkat edilmesi gerektiğini düşünerek yazmak istiyorum; İnsanlara mecbur olmadıktan sonra sokağa çıkmama çağrısı yapılıyor ama öte yandan da devlet dairelerinin bazılarının açık kalması planlanıyor… Çalışan sınırlaması yapılsa dahi yine de yapılan çağrıyla bağdaşmıyor… Bankalar da yine sınırlı çalışanla açık kalacaklar… Belki ATM’lerden çoğu işlem yapılabilir ancak mutlaka bankaya gidilmesi gereken durumlar da vardır. Yani insanlar yine birbiriyle temas halinde olacaklar… Elleri birbirine değmese de banka kartları, kimliklerin, kalemlerin verilmesi/alınması sonrasında uyulması gereken hijyen kurallarının ihmali olabilir. Özellikle covid-19’da riskli yaş aralığında olan yaşlılarımızın teknoloji kullanmaktaki yetersizlikleri yerine ilgili olan yerlere, bankalara-dairelere gitmeyi tercih ettiklerini biliyoruz. Bu da kötü sonuçları ortaya çıkarmaya müsait yerlerdir.
Market alışverişlerimiz ise bir türlü bitmek bilmeyen hallerdir. Marketlerin tümü açık kaldıkça, bizim de marketlere kolay ulaşımımız biraz da olsa zorlanmadıkça evden dışarı çıkmalar normal zamanlardaki gibi olmaya devam edecek.
***
Hükümet önlemler alırken ve tavsiyelerde bulunurken bu önlemlere ve tavsiyelere uygun yaşam biçimlerini planlayabilmeli, niyetiyle ortaya çıkan durum birbiriyle uyum içinde olmalı diye düşünüyorum.
Tabii ki bunun için toplumumuzun da üzerine düşeni yapması şart. Bu günleri tatil olarak görmek gibi bir yanlışı varsa bundan vazgeçmeli, panik yapmamalı ama gerekli ciddiyeti göstermeli, uyulması gereken kurallara uymalı ve bu salgını asgari düzeyde atlatmak çabasına her bireyin ortak olması gerekir.
Umarım erken zamanda, en az zararla ve kayıpsız atlatabiliriz…