Cansu N. Nazlı
cansunazli@yahoo.com
Son 30 yılda insan hakları büyük bir zafer kazandı. Sağ ve solu, kuzey ile güneyi, kilise ile devleti birleştirdi. Kozmopolitan dünya düzenini aydınlanma ilkelerinin yerine getirilmesi ve kavgaların son bulmasının sözünü verdi.
Şimdilik insan haklarının bize sunacağı sadece paradoxlardır. Yaşama hakkına dair açıklamalara rağmen, Darfur, Kongo, Filistin ve Mumbai’den her gün mezalimlerin haberleri geliyor. Eşitlik ve haysiyet üzerine sofu açıklamalara rağmen, hiçbir dönemde kuzey ve güney arasında veya zenginle fakir arasında bu kadar devasa bir ekonomik açık oluşmamıştı. Oxfam’ın ekim (2008) raporuna göre 1 milyardan fazla insan yeteri kadar gıdaya sahip değil.
İnsan hakları, insanı kamusal veya şahsi olan hakimiyet ve baskıya karşı direnişe teşvik eden bir tabirdir. İnsan hakları Çin’li muhalifleri, mülteci savunucuların, göçmenleri, teröre karşı savaş tutsakları ve hatta Yunanistan’daki okullu çocukların güçlerini birleştirir. Batılı hükümetlerin elinde ise, insan hakları medenileştirme görevinin son sürümü haline gelir. Batıda, neoliberal kapitalizmin yükselişi, kozmopolitan ve insancıl dönüşüm ile denkleşir. İnsan haklarının yayılması, liberal veya yardımsever isteklerle Oxfam’ın ikinci el kıyafetleri batıdan doğuya ihraç etmesinin bir sonucu değildir. Küresel ahlaki ve medeni kurallar, neoliberal kapitalizmin gerekli bir refaketçisidir. 30 yıldır, yatırımları, ticareti, yardımı ve fikri mülkiyeti hukuki kurallar düzenler. Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü borç ve yardım anlaşmalarıyla ‘ekonomik yapılanma’ koşullarını kalkınmakta olan devletlere dayatır. Bunlar, bu devletlerin maaş seviyelerinde, eğitimde, sağlıkta, sosyal güvelik politikalarınca karar üretmelerini sınırlandırır. Ayrıca, kamusal hizmetler ve kuruluşların özelleştirilmesini ve serbest ticareti dayatırken, batıdaki tarım ve imalat sektörlerinde korumacı politikalar devam eder.
Robert Cooper bu düzenlemelere küresel ekonominin gönüllü emperyalizmi olarak nitelendirir. Bu ‘insan hakları ve kozmopolitan değerler dünyasında kabullenebilir’ bir emperyalizmdir. Materyal olarak ciddi farklılaşmalara rağmen, Helsinki’den Hanoi’ye herkesin sahip olabileceği ortak haklar sayesinde, anlaşmalar ve haklara dair açıklamalar ekonomik kurallarla desteklenir ve büyük ölçüde ahlaklılaştırılmış ve düzenlenmiş olan geleceğin dünya vatandaşlarını hazırlar. Kalkınmakta olan dünyaya neoliberal modele uygun iyi yönetişim ve sınırlandırılmış hakların uygulanmasının engellenmez bir biçimde batıdaki ekonomik standartları sağlayacağına yönelik gizli kapaklı olarak verilen sözler sahtekarlıktan başka bir şey değildir.
* http://www.theguardian.com/commentisfree/2008/dec/10/humanrights-unitednations