Covid-19 ve Okullarda Son Durum

Salih Sarpten

Covid-19 okullarımızda…

İlkokul, ortaokul, lise, kolej, özel okullar… Yani hemen her kademede, her alanda ve her kesimin gittiği okullarda covid-19 var…

Bu beklenen bir durum muydu? Elbette evet…

Peki ne yapmalıyız? Ya da neyi yapmamalıyız?

10 Mart 2020’de yüz yüze eğitime ara verdiğimizde okulları kapatma durumumuzun çok uzun olmayacağı en kötü ihtimalle yeni öğretim yılından yani 2020’nin Eylül ayında sınıfların geçmişte olduğu gibi yine çocuklarla dolacağına inanmıştık. Ya da inandırılmıştık.

Ancak böyle olmadı… Maalesef; neredeyse hiçbir yerde hayat normale yani Covid-19 öncesine dönmediği gibi bugünlerde daha da kötü bir döneme giriyoruz hissindeyiz…

Evlerimizde, işlerimizde, yolda, sokakta ve okullar açılınca sınıflarda maskelerini takarak hayatımıza devam etme zorunluluğundayız. Bütün bunların ötesinde bazı çocuklar haftada birkaç saat veya birkaç gün okula giderken, bazıları zamanlarını evde eğitim alarak geçiriyor. Bazıları hiç okula gitmezken bazıları haftada beş gün gidiyor. Bazı öğretmenler her şeye rağmen canla başla çalışmaya devam ederken, bazı öğretmenlerimiz gerek risk altında olması gerekse hasta olabilme kaygısı ile okula uğramaktan kaçınıyor…

Kısacası, kim ne derse desin öğrenme kaybı çok yüksek… Dahası eğitimde fırsat eşitliği kapatılamaz yaralar aldı… Özellikle, yoksul ya da sosyo-ekonomik durumu nispeten kötü olan ailelerin çocukları, özel gereksinimli çocuklar, teknolojik olanakları kullanma imkanı olmayan çocuklar için durum çok daha vahim…

Evet, Covid-19 okullarımızda ancak, okul idareleri son derece duyarlı ve bilinçli davranıyorlar, okulların bir bulaş merkezi olmasına izin vermediler. Bu bakımdan önemli bir avantajımız var.

Öte yandan Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı Sorumlusu Emre Y. Vudalı’nın Ekim 2020’deki açıklamalarına göre;  “Mevcut bilimsel kanıtlar, Covid-19 hastalığının diğer herhangi bir toplumsal aktivite ile karşılaştırıldığında yayılma riski açısından okullarda farklı olmadığını gösteriyor. Ev ortamında yetişkinlerden çocuklara bulaşma kanıtı olsa da, bunun okul ortamlarında meydana geldiğine dair çok az kanıt vardır.  Bu nedenle çocukların okula gidememesinin olumsuz sosyal etkiler oluşturacağı bu sebeple uygun öğrenme ortamının oluşturulması ve çocukların öğrenimine devam etmesi gerekmektedir. *** COVID-19 pandemisinde okul ortamındaki salgınlara bakıldığı zaman herhangi bir erişkin kişiye bulaşma saptanmamıştır. Bu sebeple toplum içindeki bulaşmada çocukların büyük rol almadığı düşünülmektedir.*** Okulların kapatılması ancak gerekli önlemler alınmasına rağmen  toplum içinde bulaşın devam etmesi halinde düşünülebilmelidir.”

Durum gerçekten tam da böyledir: Okulları kapatmak, ancak gerekli önlemler alınmasına rağmen toplum içinde bulaşın devam etmesi durumunda düşünülmelidir. Çünkü eğitim kayıbı, covid-19’un çocuklar üzerinden bulaş riskinden çok daha büyük bir hal almıştır.

Bütün dünyada olduğu gibi “sağlığımızdan da taviz vermeyiz, eğitimimizden de…” şiarıyla hareket edip. Okulları açık tutmak için her öneriyi, hem imkanı, her fikri değerlendirmeliyiz…

Ayrıca okulları kapatmak, öğrencilerin tüm yaşamını evde, sokakta ya da aile büyüğünün yanında geçirecek anlamını taşımaktadır. Bu durumda çocukların beslenme, uyku, çalışma düzeni, sosyalleşmesi, kültürleşmesi ve diğer fiziksel koşullarının ne olacağı konusunda ciddi belirsizliklerin olduğu da ortadadır.

Bütün bunlar bize Covid-19 ile tanışan okullarımız için çarenin okulları kapatmak olmadığını açıkça göstermektedir. Bu bulaşa karşı ne gibi önlemlerin alınacağı, eğitim kayıplarının minimize tutulması için hangi adımların atılacağı ve bütünlüklü bir anlayışla eğitimde yapmamız gereken reform nitelikli dönüşümleri yapmamız gerektiğini söylemektedir.

Ya doğru adımları atıp çok çalışacağız ya da kolay yolu seçip okulları kapatıp salgının geçmesini bekleyeceğiz.  Ne var ki geleceğimizin nasıl olacağı seçeceğimiz bu yolla yakından ilişkili olduğunu unutmamalıyız…


Gülmece

Ödeşme

Adamın biri yolda giderken, birden ayağı kayıp düşer. Arkasından gelen bir başka adam, kalkmasına yardım eder. Düşen adam nazik bir ifadeyle:

  • “Çok teşekkür ederim... Bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim?" der

Diğerinden yanıt gelir:

  • “Vallahi ben şimdiki hükümet partisinin bir üyesiyim. İlk seçimlerde bizim partiye oy verir, tekrar bizi iktidar yaparsanız, ödeşmiş oluruz”

Yerden kalkan adam, diğerine ters ters bakarak:

  • Beyefendi, beyefendi... Ben düşünce kıçımı yere vurdum, kafamı değil…”