Ülkemizde insan yetiştirmeye olsun, çözüme ve çözümle birlikte halkların kardeşliği idealindeki bir barışa olsun içselleştirilmiş bir insan sevgisi ile dolu bir inançla sarılmadıkça ve aşağıdaki felsefeyle bakılmadıkça atılan adımların bizleri ileriye götürme olasılığı oldukça düşük olacaktır:
“…İnsanlara gemi yaptırmanın yolu onlara marangozluk öğretip görev ve programlar vermek değil, engin denizlerin hasretini aşılamaktır.”
İnsan yetiştirmenin yanı sıra Kıbrıs’ta toplumları ve hatta görüşmecileri çözüme motive edebilmek için onlara barış ortamında ve ortak vatanda yaşayacakları kazanımları ve güzellikleri hissettirebilmek, özgürlüğün keyfini yaşatabilmek beyinlerinde, “engin denizlerin hasretini aşılama” felsefesi ile hareket etmek, toplumsal ve toplumlar arası barışa oldukça önemli bir katkı sağlayacaktır inancındayım.
KAZAN-KAZAN: KAZANDIR
Kıbrıs sorununa federal bir çözüm bulma sürecinin “kazan-kazan” felsefesi ile Birleşik Federal Kıbrıs’ı yaratması için görüşmeleri sürdürdüklerini belirten ancak halklarını ve uluslar arası toplumu tatmin eden bir ilerleme sağlayamayan; hatta daha iki yıl önce gelinen noktalardan dahi daha geriye düşen anlayışlara sahip liderler geçtiğimiz iki gün boyunca New York’ta bir kez daha görüşmeye oturdular Ban Ki Moon ile birlikte.
4. kez Ban Ki Moon ile birlikte 3’lü zirveye oturan Sayın Eroğlu ve Hristofiyas’ın görüşmeleri sonucu oluşan tablo, uzlaşılan ve uzlaşılamayan konular ve bundan sonraki yol haritası hakkında bugün yapılacak olan açıklamalar oldukça önemlidir ve ilgili tüm taraflarca New York’tan gelecek olan açıklamalar beklenmektedir.
Açıklamalar nasıl olursa olsun New York’ta, kanımca bundan sonra yaşanacak olan gelişmeler ve yapılacak olan görüşmeler, zirveler ve uluslararası konferanslar artık kazan-kazan anlayışından bir adım daha da ileriye giderek 3. ülkeleri de bu duruma motive etmenin bir başka görüşme ve anlaşma yolu olan “Kazan-Kazan: Kazandır” yöntemini zorlamak ve bu yolla tüm paydaşların, bölgenin ve ilgili ülkelerin varılacak çözümden hep birlikte, ayrı ayrı ve bölgesel olarak kazanacaklarını gösterebilmek oldukça önem kazanmaktadır.
KOZA VE İPEK BÖCEĞİ
Andrew Carnegıe’nin dediği üzere nasıl ki “Her şeyi kendi yapmak ya da tüm övgüyü kendine almak isteyen hiç kimseden iyi lider olmaz” sözü insanlar ve liderler için söyleniyor, benzer bir biçimde eğer bir toplum diğer toplum karşısında hep kazanmak ister ama diğer toplumun kazanabileceği bir alan yaratmazsa toplumlararası uzlaşma olma olasılığı da yok olmaktadır diyebiliriz.
Siz hiç kozasından çıkarken dıştan müdahale ile yani kozasının başkaları tarafından delinmesiyle dışarıya çıkan ve kelebek olup uçabilen bir ipek böceği gördünüz mü? İpek böceği kozasından kendi mücadelesi ile çıkmakta ve dut yapraklarını kendi enerjisi ile yemekte ve uçmaya hazırlanan kelebeğe dönüşmektedir.
Aynı ipek böceği misali toplumlar da kendi kendini yönetme erkini kullanıp özne olma durumunda ancak üretime dönük yapılanabilmekte ve yaşam mücadelesi verebilmektedirler. Başka bir toplumun karışmacılığı ve özneliğinde dünyada hiçbir toplum varlığını sürdürme noktasına gelememiştir tarihsel süreç içerisinde.
İşte bu nedenle Kıbrıs sorununa çözüm bulma amacı ile New York’ta zirve sürerken ve Kıbrıs sorunu diğer sorunların anası olma özelliğini sürdürürken; diğer taraftan özellikle Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetmeleri ve ülkelerinde özne olma mücadelelerini doğrudan etkileyen Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasındaki ilişkilerin sorgulanması ve değerlendirilmesiyle birlikte sağlıklı bir zemine taşınması Kıbrıslı Türklerin varlıklarını sürdürebilmeleri açısından oldukça önemli ve yaşamsaldır.
İşte bu felsefe ile olaylara ve yaşama bakacak olursak artık hem her iki lider hem her iki toplum Kazan-Kazan: Kazandır felsefesi ile hareket etmek durumundadır ki çözüme ulaşılabilsin ve engin denizlere özgürce ve hep birlikte açılabilsin.
KENDİNİ YÖNET
Unutulmayan ve tarihin her döneminde öğretileri tartışılan ünlü filozof Plato diyor ki: “Kendini yönet, dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin.”
Kendini yönetmek, kendini yönetebilme erkine sahip olmak ve kısacası özne olabilmektir var olmanın ilk ve en önemli şartı, aslında belki de bir toplum için her şeyin başlangıcı.
Biz Kıbrıslı Türkler de yarım asırdan uzun bir süredir, hatta işin doğrusu yüzlerce yıldır, kendi kendimizi yönetmek uğruna ne mücadelelerden geçip bugünlere geldik.
Halen de esas mesele bu bence, yani kendi ülkemizde özne olabilme, hem kuzeyde hem de mutlak olarak yurdumuzun tamamı olan Kıbrıs’ta.
Kendi ülkemizde özne olabilmek için Kıbrıs’ın kuzeyinde on yıllardır barış, demokrasi, egemenlik ve özgürlük mücadelesi veriyoruz; vermeye de devam edeceğiz.
Koşullar ne olursa olsun unutulmamalıdır ki hiçbir şey bizlerin özgürlüğünden daha önemli değildir.
ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ
Abraham Lincoln asırlar önce “güvenlikleri için özgürlüklerinden feragat edenler bir gün ikisini de kaybederler” diyerek özgürlüğün hiçbir şeye değiştirilemeyeceğinin altını kalın çizgilerle çizmişti.
Kıbrıs Türk halkı da bugün ne 3-5 kuruş daha fazla para alabilmek ne bireysel olarak AB vatandaşı olmak ne de güvenliğinin sağlanması adına sahip olduğu en büyük erdem olan özgürlüğünü ve özgürlük mücadelesini terk etmeyecektir.