CTP Barış Çalışmaları Merkezi’nin “Barışı Hayal Edelim” temasıyla düzenleyeceği Uluslararası Barış Konferansı bugün Kıbrıslı Rum Panicos Hrisantu’nun sergisiyle başlıyor. Hrisantu, barışı nasıl hayal ettiğini Face to Face’e anlattı
“Çözüm birbirimizi anlamakla olur”
· “Çözüm iki bölgeli federasyon demek. Bu bir uzlaşmadır, Kıbrıslı Rumlar iki bölgeyi ve Kıbrıslı Türkler geri dönmek istemediği için her yerde geri dönmenin mümkün olmadığını kabul etmeli. Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Rumlar’ın Türk ordusunu neden istemediklerini anlamalıdır. Bunlar korkuyla ilgili şeylerdir, iki bölgelilikte Kıbrıslı Türkler’in korkuları olmaz, Türk ordusu olmadığında Kıbrıslı Rumlar’ın korkuları olmaz”
· “Sergideki fotoğrafların çoğu Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların ilişkileriyle ilgilidir. Terk edilmiş köyler ve evlerle ilgili büyük bir fotoğraf koleksiyonum var. Terkedilmiş evlerin bizim yüzümüzü, ilişkimizin yüzünü yansıttığını düşünüyorum. Bu harabelerde hayat belirtileri gördüm. Örneğin Baf’taki bir köyde duvarlarda fotoğralar vardı, boş bir evin bahçesinde çiçekler gördüm. Bu fotoğraflar Kıbrıs’taki ilişkiler hakkında konuşuyor”
Kıbrıslı Rum Yönetmen ve Fotoğrafçı Panicos Hrisantu kendisi için çözümün “iki bölgeli federasyon” olduğunu söyleyerek, “Çözüm birbirimizi anlamakla olur. Çözüm iki bölgeli federasyon demek. Bu bir uzlaşmadır, Kıbrıslı Rumlar iki bölgeyi ve Kıbrıslı Türkler geri dönmek istemediği için her yerde geri dönmenin mümkün olmadığını kabul etmeli. Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Rumlar’ın Türk ordusunu neden istemediklerini anlamalıdır. Bunlar korkuyla ilgili şeydir, iki bölgelilikte Kıbrıslı Türkler’in korkuları olmaz, Türk ordusu olmadığında Kıbrıslı Rumlar’ın korkuları olmaz” diye konuştu.
Kıbrıs’ta yaşananlar nedeniyle iki toplumun yaşadığı acıları konu alan belgeseller ve filmler çeken Panicos Hrisantu, iki tarafın yakınlaşmanın yollarını kendilerinin bulacağını ancak bu çabayı göstermediğini düşündüğünü de ifade etti.
CTP Barış Çalışmaları Merkezi’nin “Barışı Hayal Edelim” temasıyla düzenleyeceği Uluslararası Barış Konferansı bugün Kıbrıslı Rum Panicos Hrisantu’nun sergisiyle başlıyor. Bugün saat 18:30’da Naci Talat Barış ve Dostluk Evi’nde açılacak sergi 27 Kasım’a kadar sürecek. Nasıl bir barış hayal ettiğini Face to Face’e anlatan Hrisantu, sergideki fotoğrafların Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların ilişkileriyle ilgili olduğunu da söyledi.
“SAVAŞ VE GÖÇMEN OLMAK BİR YARADIR”
· Soru: Öncelikle sizi daha yakından tanımak isteyenler için kısaca kendinizi tanıtır mısınız, Panikos Hrisantu kimdir?
· Hrisantu: Bugünkü adı Değirmenlik olan Kythrea köyünde doğdum ve büyüdüm. Babamın köyde kahvehanesi vardı ve ben orada büyüdüm. Şimdi düşündüğüm zaman bunun çok önemli olduğuna inanıyorum çünkü bir kahvehane bir yerde köyün politik hayatıydı. İlk anılarımdan itibaren hep kahvehanedeydim, babam bana kahve yapmayı öğretmişti. Onun ilk dersini hiç unutmam. Bana “cezveye kahve koymaya acıma, bol kahve koy ve iyi kahve pişir” demişti. Bir de “kahvehaneye yabancı biri geldiği zaman para alma, sadece köyden biri öderse para alacaksın” derdi. O günlerden aklımda kalanlar bunlar. Bu kahvehanede büyüdüm ve oradaki hayat ve konuşmalar hakkında çok şey hatırlıyorum.
Biliyorsunuz savaş yara açar. Herşey değişir ama bu değişim normal süreçte olursa bunu hissetmezsiniz çünkü çok yavaş olur. Bir sabah aynaya baktığınızda “bu ben miyim” dersiniz ve değişimi ilk önce yüzünüzde görürsünüz. Bizim için savaş ve göçmen olmak bir yaradır. Bu değişim ani ve biraz da yaralayıcıydı. Bu nedenden dolayı kalbimizde başka bir anlamı vardı.
· Soru: Savaştan ve diğer olaylardan dolayı pek çok Kıbrıslı gibi siz de acılar çektiniz. Kıbrıs tarihi ve Kıbrıs’ın insanlarının acıları hakkında belgeseller ve filmler çekmeye nasıl karar verdiniz?
· Hrisantu: Nedeninden tam olarak emin değilim, sadece açıklamaya çalışabilirim. Babamın kahvehanesi Kıbrıslı Türkler için samimi bir yerdi. Kythrea bir Rum köyü olmasına rağmen Kıbrıslı Türkler de kahvehanemize gelirdi ve dedemin yakın arkadaşlarıydı. Dedemin akıcı bir şekilde İstanbul Türkçesi konuştuğunu söylerlerdi. Ben doğmadan önce orası bir çeşit hanmış ve insanlar orada kalırlarmış. Yıllar sonra çocukken dedemin göbeğine yatıp uyuduğunu söyleyen Kıbrıslı Türklerle de karşılaştım.
Annem sözde vatansever bir aileden geliyordu ve zaman zaman onun Türklere karşı küfrettiğini duyardım ama bizim köyde suçsuz bir Kıbrıslı Türkü öldürdükleri zaman annemin “günah işlediler” dediğini hatırlıyorum. Sanırım tüm bunlar sonrasında yaptıklarımda rol oynadı. Sonrasında sinema ve edebiyat alanında eğitim aldım.
Ben öncelikle insan gibi hissediyorum sonra diğer şeyler, milliyet veya Kythrea’dan olmak gibi. Kıbrıslı Türkler’in farklı olduğunu asla düşünmedim. Hiçbir zaman burada yabancı olduklarını, farklı olduklarını düşünmedim, kendimi onlara çok yakın hissettim.
“DEMOKRASİYE ULAŞMANIN ÖNCÜLERİYİZ”
· Soru: Düşünceleriniz ve filmleriniz nedeniyle bazı Kıbrıslı Rumlardan ve yetkililerden tepkiler de aldınız...
Hrisantu: Bu normaldir çünkü toplumumuzu demokratik düşüncenin hakim olmasına izin vermeyecek şekilde geliştirdik. Avrupa’da, batılı uygarlaşma “seninle aynı görüşte değilim ama senin kendi görüşünü söyleyebilmen için mücadele edeceğim” prensibine dayanır. Kıbrıs’ta EOKA ve TMT gibi süreçlerden dolayı bu noktaya gelene kadar çok zaman harcadık, zaman zaman fanatikliği görebilirsiniz. Fanatikliği sadece Kıbrıslılarda değil, heryerde görebilirsiniz. Avrupa’da fanatikliği aşabilmek için bazı insanlar uzun zaman mücadele etti. Ben ve filmlerimdeki insanlar gibiler bu demokrasiye ulaşmanın öncüleriyiz. Kıbrıs’ta herkes görüşlerini bir çerçeve içinde söyleyebilir ama eğer birisi çerçevenin dışına çıkarsa onu kabul etmezler. Örneğin Akama filmi gösterildiğinde, gazetede EOKA’yı aşağıladığı yazılmış ve henüz bitmemiş bir filmi bombardımana tuttular. Fanatikliği görebilirsiniz çünkü demokrasi henüz yok ve biz bunun için çalışmak zorundayız. Film bittikten ve değişik yerlerde gösterildikten sonra en sağdaki insanlardan bile “filmde söyledikleriniz doğru, bunlar oldu” dediklerini de duydum.
UÇ GRUPLARIN GÖRÜNMEYEN İTTİFAKI...
· Soru: Örneğin “Duvarımız” filmi nedeniyle Kuzey’de de bazı kesimlerden tepkiler aldınız...
·
Bir seferinde çok ilginç birşey duymuştum. Niyazi (Kızılyürek) Güney’i ilk ziyaret ettiğinde bir grup arkadaşımızla bahçesinde “iyi Türk ölü Türktür” yazan bir Kıbrıslı Rum’un lokantasına gitmiştik. Niyazi “hadi oraya gidelim bakalım bize servis yapacak mı” demişti. Oraya gittik, bize servis yapmayı reddetmedi ve gelip yanımıza oturdu. Konuşmamızın bir noktasında birisi “Denktaş öldüğü zaman çözüm olacak. Denktaş yaşadığı sürece çözüm olmayacak” dedi. Lokantacı “Tanrı aşkına, Denktaş ölmesin” dedi, ben de “neden öyle dedin” diye sordum. O da “Denktaş ölürse onu Yunan bayrağı ile gömmemiz lazım” dedi, “neden” diye sorduğumda “eğer Denktaş olmasaydı buradaki vatan hainleri çözüm yapabileceklerdi. Denktaş orada olduğu sürece çözüm olmayacak” yanıtını verdi. Ben de ona “sen öldüğünde seni de Türk bayrağı ile gömdüklerini düşünebiliyor musun? Çünkü senin gibiler de onlara yardımcı oluyor” demiştim. Çünkü bu lokantacı bir hafta önce Niyazi Kızılyürek ve Alpay Durduran Güney’de konuşmaya geldiğinde protesto edenler arasındaydı. Bu da iki taraftaki fanatiklerin görünmez ittifakıdır.
· Soru: “Duvarımız” filmini çektiğiniz zaman Kıbrıs’ta durum farklıydı ve o günden bu güne çok şey değişti. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz ve barışı nasıl hayal ediyorsunuz?
· Hrisantu: Üniversiteyi bitirdikten hemen sonra bazı yanılsamalarım vardı. Yanılsamalar diyorum çünkü o dönemde Kıbrıslı Türkler’in yerlerine geri dönmek isteyeceklerini düşünüyordum. Yerimi zorla bırakma tecrübesini yaşadığım için Kıbrıslı Türkler’in de TMT tarafından zorlandıklarını düşünüyordum. Baf’ta Dr. İhsan Ali’yi bir röportaj için ziyaret ettiğimde ilk şoku yaşadım. Bana “oğlum oturduğun o koltuğa pek çok Kıbrıslı Türk oturdu. Kıbrıslı Türkler beni ziyaret edip hislerini ve korkularını anlatırlardı. Haklısın, TMT onları yerlerini terk etmeye zorladı, ama sadece TMT
Benim için kendi yerlerine geri dönmek isteyen herkesin geri dönebilmesi doğaldı, bu sadece Kıbrıslı Rumlar değil Kıbrıslı Türkler için de geçerliydi. Yerine geri gönmek isteyen Baf’tan bir Kıbrıslı Türk’ün de yerine dönmek hakkıydı ve ona geri dönmesi için yardım etmeliydik. O dönemde bunu isteyen çok kişi olduğunu düşünüyordum. Daha sonra Kıbrıslı Türkler’in çok çektiğini fark ettim ve onların geri dönmek istemediğini gördüm. Bizim içinse durum biraz idelojiydi.
“ÇÖZÜMÜ İSTERKEN ÖNCELİKLE DİĞERİNİ ANLAMALIYIZ”
Çözümü isterken öncelikle diğerini anlamalıyız ve yakınlaşmanın yollarını bulmalıyız. Bu A, B veya C şeklinde açıklanamaz, yolunu kendimiz bulmalıyız. İki taraf da çok çaba göstermeli ama bu çabayı göstermediğimizi düşünüyorum.
Biz Kıbrıslı Rumlar Kıbrıslı Türkler’in de çektiğini görmezden geldik, bu yüzden geri dönme hayaliyle yaşıyoruz. Kapılar açıldığı ve Kuzey’e geçebilmeye başladığımız zaman Kıbrıslı Türkler’in geri dönmek istemediklerini fark ettiğimizde hayal kırıklığı yaşadık. Hayal kırıklığı yaşadık çünkü Kıbrıslı Türkler’in acı çektiğini ve acı çektikleri zaman onları desteklemediğimiz için bize güvenmediklerini dikkate almamıştık.
“ÇÖZÜM BİRBİRİMİZİ ANLAMAKLA OLUR”
Kıbrıslı Türkler’in de Kıbrıslı Rumlar’ın evlerini zorla terk etmelerinin ne demek olduğunu iyi anlayamadıklarını düşünüyorum. Tabi ki bu noktada
“FOTOĞRAFLAR KIBRIS’TAKİ İLİŞKİLER HAKKINDA KONUŞUYOR”
· Soru: Biraz da sergiden bahsedelim. CTP Barış Çalışmaları Merkezi’nin “Barışı Hayal Edelim” temasıyla düzenlediği Uluslararası Barış Koınferansı sizin serginizle başlayacak. Sergi hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
· Hrisantu: Sergi Naci Talat Barış ve Dostluk Evi’nde olacak ve 27 Kasım’a kadar sürecek. Bu sergide fotoğraflar olacak. 1976’dan bugüne olan dönemi kapsayan büyük bir fotoğraf koleksiyonum var. Bu fotoğrafların çoğu Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların ilişkileriyle ilgilidir. Terk edilmiş köyler ve evlerle ilgili büyük bir fotoğraf koleksiyonum var. Terkedilmiş evlerin bizim yüzümüzü, ilişkimizin yüzünü yansıttığını düşünüyorum. Bu harabelerde hayat belirtileri gördüm. Örneğin Baf’taki bir köyde duvarlarda fotoğralar vardı, boş bir evin bahçesinde çiçekler gördüm. Bu fotoğraflar Kıbrıs’taki ilişkiler hakkında konuşuyor.