Kıbrıs gibi bir avuç ülkede 108 örgütün ortaya koyduğu irade önemlidir.
Demokrasi yoksunu bir ortamda, zorla seçtirilmiş liderlerden daha kıymetlidir, sivil toplumun sesi, isteği, talebi...
Elbette farkındayım, söz konusu örgütlerin tamamı çok kurumsal yapılar değildir.
Yine de içlerinde son derece köklü siyasi partiler, birlikler, odalar, meslek örgütleri var ve temsil ettikleri kitleler anlamında, hayatlarımıza yön veriyorlar.
Öğretmenler, doktorlar, memurlar, işçiler, çevreciler gibi...
AKEL, Bağımsızlık Yolu, CTP, TDP gibi...
Kıbrıs'ın bütününden sanatçı ve yazarların duyarlılığını ayrıca önemsiyorum.
Doğrusu, Ticaret ve Sanayi Odalarını, Müteahhitler Birliği'ni, Mühendis ve Mimar Odalarını, Tabipler Birliği'ni ve Barolar Birliği'ni de aradı gözlerim...
Özellikle ekonomik örgütleri bu ortak çağrıya ve harekete dahil etmek gerekiyor.
Umudu canlı tutmak ve barış dolu bir geleceği inşa etmek için çok daha geniş bir uzlaşı şarttır.
Daha ciddiyetle ve çoğulculukla böylesi ittifaklar sağlanmalıdır.
En azından 108 örgüt adına bir bildiri okunurken, en az 108 kişi orada olmalıdır.
***
Adadaki ortak “çözüm” talebi Cenevre'de bir anlam ifade eder mi?
Sanmıyorum.
Masada oturanlar statüko ile var oluyorlar.
"Çözüm" değil "çözümsüzlük" için oradalar!
***
Özüyle şunu demişti örgütler:
"Her iki lideri de olumsuz söylemlere son vermeye, diyaloğun yeniden başlatılması için üzerlerine düşenleri yapmaya ve müzakere masasında 2017’deki Crans Montana konferansındakiler de dahil olmak üzere bugüne kadar varılan yakınlaşmaları ve Guterres çerçevesini temel alarak sonuca ulaşılabilmesi için yaratıcı ve samimi bir şekilde çalışmaya çağırıyoruz."
"Geçmişin şiddetini, milliyetçi aşırılıkları, hoşgörüsüzlüğü geride bırakıp, umut dolu ortak geleceğimizi birlikte inşa etmenin zamanının geldiğine inanıyoruz."
Kıbrıs ülkesini seven çoğunluk bu görüşlerin altına imzasını atar.
***
Bu noktada “Guterres Çerçevesi”ni de anımsamakta yarar var; çünkü içerisinde önemli uzlaşılar barındırıyor. İlginçtir, siyasetçiler genellikle kendi toplumu için “avantajlı” gördüğü maddeleri çekip alıyor çerçeveden, ötekini pek seslendirmiyor.
Kıbrıs çözümüne dair 6 temel başlıktan oluşan çerçeve önemli bir uzlaşıydı.
Neydi en temelde...
* Bir toplumun güvenliği için atılacak adım diğer toplumun güvenliği pahasına olmayacak.
Yani birinin güvenliği, diğerinin tehdidine dönüşmeyecek.
* Mevcut "garanti" sistemi, özellikle de Garanti Antlaşmasının tek yanlı müdahale hakkı “sürdürülebilir değildir”.
* Kıbrıs için yeni bir güvenlik sistemine ve şu anki garantörlerin de rol alacağı güvenilir bir çözümün uygulamasını izleme çerçevesine ihtiyaç vardır.
* Toprak düzenlemelerine tabi olmayan yerlerde mülkiyet rejimi, mevcut kullanıcıdan yana ağır basarken, toprak düzenlemelerine tabi olan yerlerde mülkiyet rejimi, mülkünden edilen sahiplerden yana ağır basacaktır.
* Yeni Kıbrıs’ta 2’ye1 oranı ile dönüşümlü Başkanlık olacaktır. Toplumlar için hayati öneme sahip durumlarda, tıkanıklıkların aşılması mekanizması ile birlikte her toplumdan en az bir olumlu oyun aranacağı salt çoğunluk ile etkin katılım sağlanacaktır.
***
Çözüm niyetiyle ve samimiyetle masaya oturulsa, irade ve cesaret olursa sonuç alınabilir.
Ama dedim ya…
"Çözüm" değil "çözümsüzlük" için oradalar...