Çözüm en çok kime yarar?

Serhat İncirli

Dün de yazdık…
Crans Montana’da kaldığı yerden meselemiz yeniden başlayacak!

-*-*-

Yenidüzen’deki dünkü yazımız ve Sim tv’deki programımız 10 binlerce kişiye ulaştı…
Türkiye’den, Güney Kıbrıs’tan, Kuzey’den onlarca kişi aradı…
Bazı yetkililer de “kaynağımı” merak etti!

-*-*-

Neyse, müzakereler başlayacak…
Kesin mi?
Kaynağıma göre kesin!

-*-*-

Neden kesin?
Çünkü Kıbrıs sorunu çözülmeli!
Herkes öyle istiyor!
Ve herkes, çözümün ilgili tüm tarafların çıkarına olduğundan da emindir!

-*-*-

Efendim, Ersin Tatar gibi ayrı egemen eşit bağımsız devleti savunanlar yok mu?
Haaaa onlar mı?
Onlar çözümden yana olmayan ve mevcut durumdan nemalanan kişilerdir!
Egemen eşit bağımsız devlet iddialarının “sıfır şans” olduğundan da emindirler!

-*-*-

Peki, Türkiye ve Türkiye’den gelip Kıbrıs’a yerleşen ya da yerleştirilenler?
Onların durumu her açıdan çok önemli!

-*-*-

Elbette bu konu çok önemli!
Ama şu unutulmasın, Kıbrıs’ta bir çözüm, en çok Türkiye’nin ve Türkiye’den gelip buraya yerleşen ya da yerleştirilenlerin “işine” gelecektir!

-*-*-

Neden?
Bir kere, Türkiye, olası bir çözümden kesinlikle “kazanım” elde edecektir!
Her ne kadar son zamanlarda özellikle mali anlamda güçsüz bir ülke durumuna düşmüş olsa da; Türkiye, kesinlikle olası bir çözüm sonrası, 1960’taki garantilerin çok ötesinde kazanım elde edecektir!
En kötü ihtimalle, Ada’da bir miktar askeri ve en az bir üssü bulunacaktır.

-*-*-

Bunun da ötesinde, bölgedeki doğal gazdan elde edeceği, paha biçilmez değerde kazanımları olacağı kesindir…

-*-*-

Vatandaşlarına gelince; bir kısmının “KKTC yurttaşlığı” üzerinden Federal Kıbrıs vatandaşı olacakları kesindir…
Ama sayılarını bilemeyeceğim; belki de bu rakam 250 binden fazladır; tümüne KKTC vatandaşıdır diyerek “Kıbrıs Cumhuriyeti” yurttaşlığı verilmeyeceği kesin olmakla birlikte; geri gönderilmeyeceklerinden eminim… 

-*-*-

En azından “belirsizlik” ortadan kalkacak!
Vatandaş olarak kabul edilen edilecek; edilmeyen yaşamını sürdürecek ama geleceğime de, Ersin Tatar’ın kukla oyunlarının etkisiyle “oyuyla” etkili olamayacak tabii ki!

-*-*-

Kıbrıs’ta çözüm, herkesin yararınadır…


Hukukçuların hukuka aykırılık davası!

Barolar Birliği tüzük değişikliğine gitti!
“Bu tüzük değişikliği yasaya aykırıdır” dendi ve konu Anayasa Mahkemesi’ne taşındı!
Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan Demokrat Parti!

-*-*-

Çok ilginç bir mesele!
Çünkü avukatlar ordusunun “tüzük değişikliği”, bu değişikliğin hedefindeki avukatın “yasaya aykırı” demesi nedeniyle “yargının en üst kurumuna” taşınıyor!

-*-*-

İlginç olduğu kadar – haliyle “asla yaşanmamasını beklediğimiz” bir durum!

-*-*-

Haaaa mesele nedir?
Mesele, Baro’nun seçim yaparak Yüksek Adliye Kurulu’na gönderdiği avukatın, bu kuruldaki tavrının bir şekilde “daha denetim altında olması” çabasıdır!
 İlgili avukat, “böyle şey olmaz, ben seçildim, görev süremin sonuna kadar dilediğimi yaparım” demektedir.
Avukatlar Yasası’na göre de Baro’nun kabul ettiği tüzüğün “yasadışı” olduğunu öne sürmektedir!

-*-*-

Demokrat Parti ne iş?
O da Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkı olan, bahsettiğimiz avukata yakın partidir!

-*-*-

I Love KKTC!
Başka yerde yaşayamam!
Yaşasam, yazamayacaktım!

-*-*-

Ve gelelim en çarpıcı konuya…
Biliyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, KKTC’deki Taşınmaz Mal Komisyonu’nu resmen tanıyor, yasal olarak kabul ediyor…
Demopoulous Kararı’nda, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun tüm üyelerinin Yüksek Adliye Kurulu tarafından atanıyor olmasına vurgu yapılıyor ve “bağımsızlığına” bir şekilde güven belirtiliyordu…

-*-*-

Haliyle, bizim Baro’nun tüzüğü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tanıdığı Taşınmaz Mal Komisyonu’na bir şekilde zarar veriyor…

-*-*-

Konu siyaseti de gerdi…
Çünkü davacı Demokrat Parti, usule göre dava edilen de Başbakanlık bünyesindeki “Resmi Gazete ve Devlet Matbaası”…
Koalisyon ortağı bir parti, Başbakanı mı dava ediyor?
Haliyle ortalık gerildi; umarım bir çözüm bulunur!


UBP’nin hukuka aykırılık davaları!

Ulusal Birlik Partisi (UBP) olağan kurultayı Eylül ayında yapılacak…
Zerre umurumda mı?
Değil!
Ama bu kurultayda “hukuka aykırılık” iddiası varsa; elbette umurumda olur!
Herkesin olmalı!

-*-*-

Peki nedir bu hukuka aykırılık iddiası?

-*-*-

Efendim, kurultay Eylül ayının 21’inde yapılacak!
Bazı kişiler, bu tarihi baz alıp üyelik kaydı falan yapmışlar.
Bu üyeler arasından da bazı kişiler, bazı örgütlere seçilmişler.
Haa bazıları da oy kullanmış tabii ki!

-*-*-

Ama “baz alınması gereken tarih”, 21 Eylül değil; olağan genel kurultayla bağlantılı yerel kurultaycıkların ilkinin yapılması gereken 24 Temmuz 2024 tarihiymiş!

-*-*-

Yani en son üye yazabileceğiniz tarih 20 – 21 Mart 2024 değil; 23 – 24 Ocak 2024’müş!
Ve 24 Ocak 2024’ten sonra yazılan tüm üyeler, 21 Eylül 2024’teki kurultayda hem oy kullanamaz, hem de bu kurultaya yönelik yapılan yerel kurultaycıklarda aday olup seçilemezmiş!

-*-*-

Peki şimdi ne olacak?
Sil baştan başlamak gerek bazen!



“Bu bağ bitsin, geliyorum” sözü, hangi büyüğümüze aittir ve hangi konuyla ilgili olarak söylenmiştir?