CTP NE YAPTI? / YAZI DİZİSİ [1]
Son zamanlarda "CTP de geldi de gördük. CTP ne yaptı sanki" sorusu çerçevesinde örülmüş bir algı operasyonuyla karşı karşıyayız.
Elbette bu sorunun kapsamlı yanıtı bu güne kadar verilmedi.
Parça parça cevaplarla yetinildi.
Evet, gerçekten de CTP ne yaptı?
Madde madde, detay detay!
Hiçbir zaman tek başına iktidar olma erkini elinde bulundurmadı, hep sağ partilerle koalisyon kurmak zorunda kalan CTP bu dönemlerde hangi icraatları uyguladı?
Eğitimde, sağlıkta, iç işlerinde, yerel yönetimlerde, Kıbrıs sorununda ve diğer konularda!
Geçen hafta “Bu hükümet ne yaptı” sorusuna yanıt aramıştık.
Bugünden itibaren "CTP NE YAPTI?" sorusuna yanıt bulmaya çalışacağız…
Seçime adım adım yanaştığımız bu günlerde iktidar dönemlerini verilerle karşılaştırmak adına bu kez CTP'nin ne yaptığına bakacağız.
Ve yazı dizimizin adı da tam da bu: CTP NE YAPTI?
Başlıyoruz…
***
Evet, hiç saklamadan, yazı dizisinin ta en başından söylemekte fayda var; yapılması gereken bazı işleri yapamadı CTP, açık ve net!
Eksikleri oldu, yarım kalan işleri, hiç girişemedikleri!
Hatta zaman zaman partinin iktidar dönemlerinde yanlış işler yapanlar da çıktı…
Bunu bir özeleştiri olarak yapıyor parti yönetimi.
Ama CTP’nin hükümetleri döneminde yapılan onlarca olumlu ve etkili adımı, bugüne kadar uzanan icraatı, bu algı operasyonuyla görünmez kılınmasına izin vermeye de hakkımız yok.
Evet CTP'nin hatası da oldu, yanlışları da oldu, statükoyu yıkamadı ama onun pek çok noktada aşınmasını sağlamaya dönük icraatlara imza attı.
CTP’nin hükümette olduğu dönemlerde demokrasi, özgürlükler, adalet gibi konularda var olan ortamı önceki veya sonraki dönemlerle kıyaslamak insaf sahibi olanların işi değildir.
Acımasızca bir genellemenin hüküm sürdüğü bu dönemde, kimsenin CTP’lilerin ağır bedeller ödeyerek verdiği mücadeleyi küçümseme hakkı olmadığı gibi, tarihe not düşen gazeteciler olarak bizlerin de bu mücadelenin ve elde edilen kazanımların unutturulmasına izin verme hakkımız yoktur.
CTP Genel Merkezi, kapsamlı bir çalışmayı gündeme taşıdı. Madde madde, detay detay…
Bugün başlıyoruz… Bugün “Kıbrıs sorununda CTP ne yaptı?”
İşte detaylar:
***
Çözüm siyaseti: Kıbrıs Türk halkına kazandırdıkları
- Dünya ve Avrupa ile aynı dili konuşmamız Kıbrıs Türk halkının önünü açtı.
- Çözüm vizyonu, yatırımları ve ekonomiyi canlandırdı.
- Referandum ile Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’ta eşit siyasi taraf olduğu tescil edildi.
- Politikalarımız ile Türk tarafı üzerindeki baskılar azaldı. Yabancıların ülkemize bakış acısı değişti.
- Avrupa Konseyi’nde temsiliyet hakkı elde edildi.
- Temsilcilerimiz Avrupa Parlamentosu siyasi parti gruplarında yer buldu.
- Dünya ülkeleri ve liderlikleri ile ilişkilerimiz arttı.
- Referandumdaki “evet” iradesi, çözümsüzlükten Rum tarafının sorumlu tutulmasını sağladı.
- Mali Yardım Tüzüğü uygulamaya kondu.
- BM’de aleyhimize karar alınmasından vazgeçildi.
- Doğrudan Ticaret Tüzüğü gündem oldu.
Kıbrıs Sorunu'nun çözümüne yapılan katkılar
2004-2009 DÖNEMİ:
- Partinin 1990 Kurultayı’nda, Avrupa Birliği’ne üyelik olgusunu programına alması ve sunduğu demokratikleşme programı, daha sonra geliştirdiği tezler ve uyguladığı politikalar, 2000’li yıllarda gelişen demokratik, barışçı ve devrimci dinamiğin gücünü oluşturdu.
- Bu temel, halkımızın demokratik desteği ile birleşerek, CTP’yi Parlamento’ya, Hükümet’e ve Cumhurbaşkanlığı’na taşıdı, diğer yandan da Kıbrıslı Türklerin 2004 Annan Planı Referandumu’nda ezici bir çoğunlukla “evet” demesini sağladı.
- Kıbrıslı Rumların “hayır” dediği referandumda CTP, bir yandan Kıbrıslı Türklerde uyanan tepkinin statükocular tarafından çözümsüzlük mantığına desteğe dönüştürülmesinin önlenmesi için uğraşırken, diğer yandan da Kıbrıs Sorunu’nun çözümü için görüşmelerin yeniden Birleşmiş Milletler (BM) çözüm parametreleri temelinde başlatılması için yoğun çaba gösterdi.
- Nitekim Talat ile Hristofyas arasındaki görüşmelerin 23 Mayıs ve 1 Temmuz 2008 mutabakatlarının ardından 3 Eylül 2008 tarihinde BM gözetiminde başlamış olması önemli gelişmeler olmasına rağmen, sağlanan ilerlemenin kamuoyuna açıklanamaması bu alandaki en büyük eksiklik olarak yerini aldı.
- Kıbrıslı Türklerin Annan Planı’na “evet” demiş olmasının yarattığı ortam ve ekonomik gelişme, halkımızın her alanda gelir ve yaşam düzeyinin yükselmesine yol açtı.
2013-2016 DÖNEMİ:
- 11 Şubat 2014’te, BM Genel Sekreteri İyi Niyet Misyonu’nun himayesinde çözüme yönelik olarak yapılan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum, “Toplum Liderleri Ortak Açıklaması”nda önemli rol oynadı. Müzakere sürecinin şeffaf ve katılımcı bir anlayışla devamı için işveren örgütleri ve sendikalarla düzenli toplantılar yapıldı.
- Rum, Ermeni ve Maronit Kıbrıslıların KKTC’de yapmak istediği dini ayinleri hızlı biçimde karara bağlayıp organize etmek amacıyla kriterler oluşturuldu ve Türk tarafının hassasiyetleri de gözetilerek adadaki toplumsal yakınlaşmaya katkı sağlandı.
İki toplum arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi: Barış siyaseti!
2004-2010 DÖNEMİ:
- Ciddi sıkıntılara rağmen CTP hükümette, Mehmet Ali Talat da Cumhurbaşkanlığında eldeki olanakları değerlendirerek, iki toplum arasındaki teması artırmak için etkin çabalar üretti ve iki toplumdaki barış güçlerinin de desteği ile bu alanlarda önemli gelişmeler sağlandı. Bu kapsamda sınır kapılarının, yani geçiş noktalarının artırılması ve geçiş kolaylıklarının gelişmesi amacıyla pek çok adım attı.
- Örneğin Lokmacı, Bostancı ve Yeşilırmak kapılarının açılmasına dönük, hem Kıbrıs’ın kuzeyinden hem de güneyinden inanılmaz engeller çıkarılmaya, hatta bazı dönemlerde kapıların açılmayacağına dönük umut kırıklıklarının da doruğa çıkmasına karşın; bu alanlarda önemli gelişmeler yaşandı.
Halkın uluslararası hukukla ilişkisinin geliştirilmesi
- ‘Yeşil Hat Tüzüğü, AB Mali Yardım Tüzüğü, Direkt Ticaret Tüzüğü ve Taşınmaz Mal Komisyonu’ gibi konularda yoğun çaba gösterildi.
- Yeşil Hat Tüzüğü ile Mali Yardım Tüzüğü’nün hayata geçmesi sağlandı. 67/2005 sayılı Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) Yasası’nın çıkmasını ve bunun AİHM tarafından etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmesini sağladı.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu çalışmanın sonucu olarak Mart 2010’da verdiği kararda, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun “etkili iç hukuk yolu” olduğunu belirterek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki taşınmazlar üzerinde hak iddia eden 8 Kıbrıslı Rum’un Türkiye aleyhinde AİHM’de açtığı davaları reddetti.