Çözüm, Toplum ve Üst-akıl…

Asım Akansoy


Cumhurbaşkanı Akıncı’nın TC Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı ortak basın toplantısında, Erdoğan’ın yaptığı vurguların önemli olduğunu düşünüyorum.

“Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı adada adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözümden yanadır. Biz bu yolda mümkün olan her türlü çabayı sarf ettik, sarf ediyoruz. Bu çabaların hedefi BM parametreleri çerçevesinde, adadaki iki eşit taraf arasında yeni ve yaşayabilir iki kesimli ve iki toplumlu bir ortaklığın bu yıl içinde tesis edilmesidir” dedi.

Erdoğan “Bu meselenin halli bölgemizde de güvenlik, istikrar, işbirliği ve refaha katkıda bulunacaktır. Olası çözümün ardından Kıbrıs adasının gerçek potansiyeli ortaya çıkacak, bölgesel ölçekte şimdiden değerlendirilememiş pek çok işbirliği projesi hayata geçirilecektir” 

“Çözüme giden yolda gerekli siyasi anlayış ve esnekliğin gösterilmesi şüphesiz önemlidir. Bunun yanında tarafların birbirlerini gelecekteki ortakları olarak görmeleri, yan yana yaşamaya ve birbirlerinin haklarına riayet etmeye hazır olduklarını da göstermeleri gerekiyor. Samimi olarak sonuca ulaşmak isteniyorsa doğal ve makul olan bu tutumun şimdiden çok açık, net ve somut şekilde ortaya konmasıdır. Adada ve bölgede huzur, istikrar ve refahın yerleşmesi amacıyla üzerimize düşeni kararlılıkla yapmayı sürdüreceğiz.”

Önümüzdeki ayların oldukça yoğun geçeceği Cumhurbaşkanı Akıncı’nın açıklamalarından ortaya çıkıyor. Gerek yoğunlaştırılmış görüşmeler gerekse olası beşli konferansta elde edilecek sonuca bağlı olarak, çözüme doğru sonuç alıcı adım atmak mümkün.

Doğrusu, 2016 içerisinde çözüm hedefi yönünde yapılan açıklamaların ciddi riskler içerdiğini düşünüyorum. Üstelik, 2016’da çözüm olmazsa yolumuza bakarız, alternatifsiz değiliz açıklamalarını hamaset olarak değerlendirmekteyim. Değil 2016 yılı içinde, irade varsa Eylül 2016’da da çözüm gerçekleşebilir. Ancak her iki liderin ve özellikle çözüm isteyen kesimlerin topluma dönük barış çalışmalarında çok ciddi eksiklikler olduğu açıktır. Kararı verecek olan toplum kesimlerine yönelik kontrollü dahi olsa bilgilendirme çalışması yapılması, çözümle birlikte elde edilecek toplumsal kazançlarla ilgili aydınlatıcı çalışmalara başlanması çok önemlidir.

Avrupa Komisyonu’nun altı ayda bir yayınladığı Eurobarometer- (Bahar 2016) kamuoyu araştırmasına göre toplumumuzda çözüm beklentisi geçmiş altı aya göre yüzde sekiz oranında geriledi. Toplumsal gündem olarak yüzde on beş düzeyine indi. Bireysel anlamda ise çözüm yönünde ilgi, önemsenme düzeyi yüzde 7 oranında.

Bu veriler ekonomik sorunlarla boğuşan bir toplum açısından anlaşılır “gibi görünmekle” birlikte, çözüme olan ilgi ve inanç düzeyinin düşüklüğü bakımından ileriye yönelik kırmızı alarmdır.

Toplumun yaşadığı sosyal değişimi göremeden, çözümün bugüne dair karşılığını yaratmayı öteleyenlerin, metin çıktıktan sonra her şeyin iyi olacağına dair beklentileri konusunda kendilerinden bu kadar emin olmamalarını belirtmek isterim.

Toplumda araştırma sonuçlarına göre Avrupa Birliği değerlerine yönelik hala ilgi yüksek olsa dahi, genel olarak sonuçlar çözüm inancına yönelik zayıflığı göstermektedir.

Yıllardır, “çözüm inşa süreci”, “güven artırıcı önlemler”, “toplumsal katılım”, “yüzleşme”, “hakikat komisyonları” v.d diyerek anlatmak istediklerimizi, siyasetin üst aklı anlamadı ancak toplum davranışları öngörülerimizi doğruladı, diye düşünüyorum.

2016’da çözüm olmazsa, yolumuzda yürürüz iddiasının bugün için hiçbir karşılığı yok. Zaten Cumhurbaşkanı da bunu açıkladı. Evet, çözüm süreci bir şekilde yine sürecek ve yine hem Kıbrıs Cumhuriyeti hem de KKTC, uluslararası sorunlar tarihinde yerini koruyarak bugünkü durumunu sürdürecek.

Bugünkü durum sürdürülemez olduğuna göre, çözüm dilenciliği gibi aşağılayıcı efelenmeler yerine sorunun çözümüne ciddiyetle yönelmek, hem bizlerin hem Türkiye’nin hem de bölge ülkelerinin büyük yararına olacaktır.