Çözümsüzlüğün Felaket İşareti

Fatma Azgın

Kıbrıs’ın güneyinde örgütlenmiş ELAM aşırı milliyetçi grup, zaman zaman  ve özellikle KKTC kuruluş yıldönümünde Kıbrıslıtürkler’e yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.
“Küçük ve okullu gençlerin” oluşturduğu bu grubun giderek kendisini hissettirdiği ve Kıbrıs sorununun “çözümsüz” kalması durumunda daha da kontroldan çıkacağını düşünüp hissetmemek elde değildir.
ELAM 2008 yılında Kıbrıs’ın güneyinde “Sosyal milliyetçi cephe”ismiyle kuruldu. Yunanistan’da giderek büyüyen “Altın şafak” partisi tarafından finanse edildiği söyleniyor. Elbette Kıbrıs’ta aşırı milliyetçi kesimler ve odaklar tarafından da desteklendiği tahmin ediliyor.
2011’de siyasi parti haline geldi ve aynı yıl yapılan seçimde %1.08 oy aldı..
2013 Cumhurpaşkanlığı seçimlerinde aldıkları oy %0.88 dir
2014 AB parlamentosu seçimlerinde ise oyunu %2.69’a çıkardı.
                                                        *******
Bazı ülkelerde, belli dini veya etnik grupların hatta bu tanımın dışında olan fakir, işsiz ve çaresiz toplulukların, dünyayı yöneten “büyük güçler” AB gibi kurumlar ve kendi ülkelerindeki işbirlikçi idareler tarafından haksızlığa uğratıldıkları, “medeni dünya” olarak gördükleri ülkeler tarafından kendilerine “adaletsiz” davranıldığı inancının öfke birikimiyle şiddet olaylarına giriştiği inkar edilemez.
İŞİD başta olmak üzere diğer terörizme yol açan gruplar, “medeni dünya” tarafından haksızlığa uğratıldıkları inandıklarına inanıyorlar.
Ortadoğu’nun “zengin ve mutlu” dünya egemenleri  tarafından dağıtılması insanların ölüp aç kalması, göçmenlik yollarına sürüklenmeleri karşısında güçlü terrör grupları oluşturmuşlardır. Önceleri askeri, idari, istihbarat örgütlerine ve devletlere karşı şiddet eylemleri gerçekleştiriyorlardı.  Son Paris saldırısında açıkça görülüyor ki artık hedefleri, o medeni ülkelerin  “mutlu ve rahat “ yaşam süren hayatlarıdır. Bu şekilde sorunlarının kustuğu zehiri ve şiddeti, geniş halk kitlelerine akıtmaya başlamışlardır.
Sosyolog  Nilüfer Göle, Paris'te 129 kişinin hayatını kaybettiği saldırıların gündelik yaşamdan keyif çıkartma, kültür ve birliktelik yaratma gibi değerlerin hedeflendiğini, Beyrut, Ankara ve Paris’teki saldırıların, “kent yaşamı”na yönelik olduğunu söyledi.
"Avrupa medeniyetini de belki en çok taşıyan Paris kenti, aşk kenti, kültür kenti, özgürlükler ve sokak yaşantısıyla, bunun hedeflendiğini görüyoruz” diyen Göle, yapılan saldırıların “kör atışı” değil, belirli bir ajanda dahilinde ilerlediği görüşünü dile getirdi.Bir medeniyete karşı savaştıklarını söyleyebiliriz. Nedir bu medeniyet? Belli bir yaşam biçimi olduğunu düşünüyorum, medeni kelimesinde bir kent var, kent yaşamı. Çünkü bu saldırıları sahiplendikleri metni okuduğunuz vakit bunu açıkça söylüyorlar, kör bir atış değil”
Nilüfer Göle’nin Paris, Ankara ve Beyrut saldırılarını, “milliyetçi, dinsel etnik” nedenlerden çok “sosyo-ekonomik ve kültürel yapıya ve yaşam koşullarına” dayandırması, dünyada ve Kıbrıs özelinde ELAM saldırılarının da yeni bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Kıbrıs’ta iki toplum üyelerinin, değişik ve farklı dozda “haksızlığa, adaletsizliğe” uğradıkları inancı taşıdıkları bir gerçektir.
Söz konusu “adaletsizlikleri” 41 yıldır sürüncemede bırakmak ve toplumların bu ihtiyaç ve isteklerini “güzel başlayıp kötü biten” toplumlararası görüşmelerle yerine getirmek imkansızdır.Bu nedenle bir an önce “makul ve adaletli” davranıp çözüm bulmak kaçınılmazdır.
Görüyoruz ki, ELAM’ın saldırıları yurttaşlara yöneliktir. Bu da iki toplumu “korku, endişe” içinde bırakıp kaynaşmaktan men edebileceği gibi, şiddetin daha da artmasına sebep olabilir. Çoğalmasını istediğimiz kapıların kapatılmasına neden olabilir.
Liderlerin, toplumların, hep aynı sosyolojik yapı içinde kalmayacağına insanmaları ve adil bir çözüm için risk alıp sağlamaları lazımdır.
Tehlike yaklaşmadan, büyümeden önlem alınmalıdır.