28 Temmuz seçiminden ‘tek parti’ hükümeti çıkmadı.
Kurulacak her türlü koalisyon bir ‘uzlaşı hükümeti’ olmak zorunda.
Bunun anlamı şu: Hiçbir parti kendi programında öngörülenlerin tamamını hayata geçiremeyecek.
Koalsiyonu oluşturacak iki ya da üç parti ‘asgari müşterekler’de buluşmak durumunda kalacak.
Bunun hem iyi, hem kötü tarafları var.
İyi tarafı, daha geniş bir halk kitlesinin desteği ile daha istikrarlı bir hükümet modelinde uzun vadeli ve cesur adımlar atmak daha kolaydır.
Kötü tarafı ise, ortaklığa giren partiler tabanlarına ve halka verdikleri sözün tümünü tutamayacak olması.
Ancak demokrasi bir ‘uzlaşı rejimi’ ise, zaman içerisinde en azından ortak paydalarda güzel işlere imza atılabilir.
Yeter ki niyet olsun!
**
Seçimden sonra ortaya çıkan siyasi tablo ve meclis aritmetiği birkaç seçenek sunuyor. Ancak hem başkanını, hem de genel sekreterini sandığa kaptıran UBP’nin bu haliyle hükümete girme dermanı yok.
Önce evinin içini temizleyecek, kurultay(lar)ını yapacak, yeni yönetimini belirleyecek ve sancak ondan sonra ülkeyi yönetme iddiasını ortaya koyabilecek.
Yönetimi olmayan bir partinin ülke yönetmesi imkan dahilinde değil çünkü...
Bu durumda geriye CTP ile DP’nin bir araya gelmesi ve hükümeti kurması ihtimali kalıyor.
Belki buna TDP de eklenir ve ‘geçiş hükümeti’ndeki ittifak yenilenerek yoluna devam edebilir.
21 milletvekili kazanarak birinci parti çıkan CTP’nin önünde matematiksel açıdan birden fazla seçenek var gibi görünse de, aslında siyaseten seçenek sayısı çok değil.
**
CTP ile DP’nin hükümet kurma olasılığı CTP ile UBP’nin koalisyon kurma olasılığından daha fazla.
Kamuoyunun algısı da bu yönde.
Neden?
Son seçimde oylarını artıran CTP ve DP oldu.
Ayrıca iki parti geçmişte iki kez koalisyon deneyimi de yaşadı.
Bu yüzden CTP-DP hükümeti kurulacakmış tahminleri ağır basıyor.
Ancak bu noktada DP’nin eski DP olmadığını da görmek gerekiyor.
Aslında DP’nin kendisi bir tür ‘koalisyon partisi’dir!
Bir DP-UBP koalisyonudur şu an DP-UG çatısı altındaki oluşum.
Seçime UG kanadından girip kazananların sayısı, DP kanadından kazananlardan fazladır.
Ve unutmamak gerekir ki UG kanadının arkasındaki isim de Cumhurbaşkanı Eroğlu’dur.
**
2015 Nisan ayı Eroğlu bakımından kritiktir. O gün geldiğinde Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için Eroğlu’nun sağdaki bütün oylara ihtiyacı vardır.
2010’da olduğu gibi, elini öptürdüğü Serdar Denktaş’ın desteği de arkasında olmalıdır, ama şimdi liderlik sıkıntısı yaşayan UBP’nin de mutlaka arkasında olması lazımdır.
İşte bu noktada şimdi kurulacak bir CTP-DP koasliyonun ömrü soru işaretleriyle doludur.
Zira 2015 Nisanı’na doğru UBP ile DP’nin daha da yakınlaşması ve CTP’den kurtulup ‘hükümet izdivacı’na girişmesi olasılıklar dahilindedir.
CTP kurmayları DP-UG ile pazarlığa oturursa, herhalde bu ihtimal de kafalarının arkasında bir yerde duruyor olacaktır.
**
Buraya kadar anlattıklarım belki hiç gerçekleşmeyecek komplo teorileri olarak da okunabilir.
Ancak şunun altını çizmek için bunları anlatma ihtiyacı duydum: Eğer hükümete girecek partiler bu tür oyunları tasarlamak ve hayata geçirmekle uğraşacaklarsa, hiç hükümete girmesinler, daha iyi!
Zira UBP’nin elinden kurtulan halk, kendisiyle oyun oynandığını anladığı an ‘İrsen Küçük ve saz arkadaşları’na yaptığının beş beterini yeni hükümete ve hükümetteki partilere yapacaktır.
Seçmenin ‘değiştirme’ konusunda artık daha bilinçli olduğu gerçeği orta yerdedir.
O yüzden hükümeti hangi partiyle kuracaksa CTP’nin halkın sorunlarını çözecek, şeffalık ve açıklıkla her türlü sıkıntıyı kamuoyuyla paylaşacak bir yönetim anlayışı sergilenmesinde ısrarcı ve belirleyici olması gerekiyor.
Eğer böyle bir ‘icraat hükümeti’ oluşmayacaksa, illa ki hükümette olmaya da gerek yoktur.
Varsın UBP ile DP 2015’e yaklaşmadan hükümete gelip bildiklerini yapsınlar!
(Not: İzinli olacağımdan yarın ve Cuma yazım olmayacak. Pazartesi görüşmek üzere./S.Ö)