“CTP onun evladıydı. Bir insanın evladını sevmesi gibi partiyi sevdi”

Bütün ömrünü mücadeleye adayan, bu mücadele için hayat boyu ödünler veren bir insandı Özker Özgür.

Bütün ömrünü mücadeleye adayan, bu mücadele için hayat boyu ödünler veren bir insandı Özker Özgür. 90’lı yılların başında küçük bir çocuk olarak onu tanıdığımda “kütüphanesine hayran olduğum” adamdı. Kumsal parkından kütüphaneye bakar, büyüyünce öyle bir kütüpheneye sahip olmanın hayalini kurardım. Her zaman takım elbise giyer, gülümserdi. Zehra Özgür ve Fikret Demirağ’ın öğrencisiydim. Çocukluğuma dair özel anılarım arasındadır o yıllar.  Tam olarak anlayamıyor, anlatamıyor olsam da, onlarda kimsede olamayan bir şeylerin varlığını, hissediyordum. Tüm bu nedenlerle Özker Özgür’e dair yazılan bir kitabı hemen okumak, onu daha yakından tanımak istedim.  Vretçalı Hoca Özker Özgür kendisine dair yazılan ilk kitap, dilerim ki son olmaz …   

Öncelikle kitabın yazarı Abdullah Korkmazhan ile neden Özker Özgür’e dair bir kitap kaleme aldığını konuşuyoruz…

“Özker Özgür’ü çok kısa bir dönem tanıma fırsatı buldum. 2000’li yıllardı. Birleşik Kıbrıs Partisi’ni kurmuşlardı. Ben de siyasete yeni ilgi duyan bir gençtim. 2005 yılına kadar hoca öğrenci gibi iyi bir iletişimimiz oldu. Tanışıklığımız ve ilişkimizin yarım kalması içimde uhte kaldı. Ondan çok daha fazla bilgi edinememek içimde uhte kaldı. BKP’deyken köşe yazılarını biraraya getirip bir kitap yapmıştık onun için ismi de Kurtulmak Yok Tek Başına ya Hep Beraber ya Hiçbirimiz’di. BKP’nin yayın organında yazdığı yazılardı. Her ölüm yıldönümünde burukluk yaşardım. Onunla ilgili bir kitap yazılmamıştı. Kıbrıs Türk siyasal yaşamı, kendisinin nasıl biri olduğu, siyasette neler yaşadığı… En son anma törenine gittiğimde ona siyasi mücadele içinde kötülük, haksızlık yapan insanların mezarı başında konuşma yaptığına şahitlik ettim. Bu riyakarlığı görünce, o gün bu kitapı yazmaya Özker Özgür’ü anlatmaya karar verdim. Kızı Münevver’e bu isteğimi söyledim ve böylece kendisinin kişisel arşivinden yola çıkarak kitaba başladım. Her şey oradaydı. Yenidüzen’nin ilk sayıları, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin broşürleri, kendi konuşma notları, günlükleri… Belli kendisi de bir gün yazmak için bunları biriktirmişti. Sadece belgelerin yetmeyeceğine de karar vererek zaman içinde kitaba sözlü tarih de ekledim. Zihnimde kurguladığım çalışmayı başardım.”

“Biliyordum ki Özker Özgür’ün anlatamadığı anlatmak istediği bir gaylesi vardı diyor Abdullah Korkmazhan” ve onun anlatmak istediklerini anlatmak adına bu kitabı yazdığını söylüyor.

“Birlikte konuştuğumuz zamanlar oldu. Özellikle CTP’den ihraç edildiği süreç ile ilgili ancak mücadeleye zarar vermemek için sessiz kaldığını biliyordum. O nedenle bu kitabı yazmaya karar verdim. Birçok insan aslında MYK kararı ile partiden ihraç edilme sürecini yanlış biliyordu. Görüş ayrılıkları nedeniyle tüm bunların yaşadığı iddia ediliyordu ama en önemli neden bence 1998 kutultayında yeniden genel başkan adayı olamaması içindi. Aday olması durumunda kazanma ihtimali yüksekti. Bunu engelemek için partiden atıldı. Kazanmasını istemiyorlardı. Özker Özgür sadece bir isim değildi, sosyalist dünya görüşünün de partideki temsilcisiydi. Parti, Mehmet Ali Talat’ın genel başkanlığında bu ideolojiden oldukça uzaklaşmıştı. Tekrar partinin bu noktaya dönmesini kabul etmiyorlardı. ”

  

“Her yönüyle Özker Özgür’ü anlatabildim iddasında değilim”

Kitap üç bölümden oluşuyor. Kendisiyle yapılan bir röportaj yok. Bir anlamda kaynakların taranması sonucu ve sözlü tanıklıklara kitap hayat buldu diyebilirz. Özker Özgür’ün hayatında pek çok şey olmasına reğmen daha çok Cumhuriyetçi Türk Partisi’nde yaşadığı ihraç süreci öne çıkıyor.

“Her yönüyle Özker Özgür’ü anlatabildim iddasında değilim. Eldeki arşiv ve sözlü tarih çalışmasıyla ortaya bu kitap çıktı. Mutlaka daha fazla bilgi vardır. Bunları ikinci baskıda ekleyip geliştireceğiz. İlk gençliğinden bu yana siyaset ve siyasi mücade içinde olan bir insan. Bu nedenle kitapta da siyasi kimliği öne çıkıyor. CTP’de yaşananlar kitabın bir bölümü. Yirmi yıl boyunca da parti başkanlığı ve Denktaş rejmine karşı ana muhalefet liderliği yaptı. CTP’nin o dönemde verdiği mücadeleler de kitapta anlatılıyor. Matbaa direnişi, koçan feragatnamesi, KKTC’nin ilanıyla ilgili mücadeleler, hükümet dönemleri…. Biraz kısa sol siyasi tarih çalışması oldu, biraz da kısa bir CTP tarihi aslında. CTP’den ihracının da daha detaylı anlatılma nedeni yanlış bilinen birçok konunun ortaya çıkmış olmasıdır. Örneğin Özker Özgür başkanlığa aday oluyor Mehmet Ali Talat ile birlikte ve kaybetmesi durumunda arkadaşlarıyla birlikte partiden istifa etme kararı almış olmasına reğmen istifa etmiyor. Parti içinde demokratik mücadele örgütleyip başarılı oluyor. Yeniden genel başkanlığa seçilme ihtimali olduğunda ise partiden atılıyor. Sanırım bu bilgiler ilk kez ortaya çıktı. Gazete küpürleri, kurultay tuttanakları ve belgelerle tüm bunlar anlatılıyor. Tüzük program kurultayında yaşanan yasa dışılığın düzletilmesi ile ilgili Kıbrıs gazetesinde çıkan haberler var… Hatta Kıbrıs gazetesine verdiği bir röportajda genel başkanlığına adaylığı konusu gündeme geliyor. Aynı röportaj Mehmet Ali Talat’la da yapılıyor. Özker Özgür tüzük ve program kurultayında beklediğim değişiklikler sağlanır, parti istediğim çizgiye oturursa, bunu değerlendireceğim açıklamasında bulunur. Bu aslında aday olmayı düşündüğü anlamına gelir. Ama bu değerlnedirmeden sonra tüzük ve kurultay programındaki uzlaşı parti yönetimince çöpe atılıyor. Kendlerine göre kurultay topluyırlar. 500 delegesi olan CTP’nin 185 delege ile kurultay açması var. Siyasi partiler yasası ve parti tüzüğüne aykırı olan bu konuya o zaman Özker Özgür çıkıp kongrede itiraz ediyor.  Nisap yok. On beş gün erteleyin diyorlar. Ama kimse dinlemiyor. Daha sonra da bir başka usulsüzlük yapıp komitedeki uzlaşı parti yönetimince cöpe atılınca, taraflar ayrı ayrı öneri sunuyorlar. Özker Özgür’ün önerileri 185 sayısı baz alınarak oylanıyor red ediliyor, ara verip tekrardan nisap sayımı yapıyorlar. Buna da itiraz ediyor. 185 sayısı 80’lere düşüyor. Mehmet Ali Talat’ın değişiklik önerileri ise bu sayı üzerinden baz alınarak geçiyor. Burada da Özker Özgür kurultayın usulsüz, yasa dışı olduğunu söylüyor. Partiden de orada söyledikleri nedeni ile atılıyor. Oysa kurultay basına açıktı. Özel bir demeç verilmemişti. Daha sonra yaptığı açıklamada da başsavcılığa şikayette bulunmayacağını söylüyor. Parti yönetiminin yanlışından dönmesini bekliyor. Başsavcı Akın Sait bize şikayet gelirse kurultayı soruştururuz diyor. Yine de şikayet etmiyor. Parti yanlışından dönmüyor. MYK kararıyla Özker Özgür partiden ihraç ediliyor. Onunla birlikte pek çok kişi de partiden istifa ediyor. Bir ay sonraki olağan kurultayda tüzük ve program kurultayında yapılan değişiklikler yeniden oylanarak yasallaşıyor. Bu olay siyasi tarihimizde çok önemlidir. Bunu kitapta anlatmayacak mıydık? Bu olaydan sonra parti daha merkez ve liberal çizgiye kaymaya başlıyor. Kitabın bir amacı da yirmi yılda neler yaşandığını anlatmak. Bu Özger Özgür’e yapılan vefasızlıktı. Kendisi bu konuda sessiz kaldı. Kimseden bilgiler yanlıştır diye bir eleştiri de almadım.”

Aslında Özker Özgür’ün siyasi hayatına dair yaşadığı bazı pişmanlıkları olduğunu da kitapta okuyoruz. Örneğin Demokrat Parti ile yapılan kualisyon hükümeti …

“İlk kurulan hükümet Kıbrıs konusunun çözüm şeklinin federasyon olmasını oyluyor mecliste. Bu oylamada DP ve UBP’den tek çözüm şekli federasyon değil konfederasyon da olabilir gibi bir seçnek gelince  Özker Özgür kürsüye çıkıp, bu hükümetin bozulması anlamıne gelir diyor. Ardından bu öneri oylanıyor ve her iki parti de kabul oyu veriyor. Bunun üzerine CTP toplanıp hükümette kalıp aklamamayı oyluyor, ve ikinci koalisyon kararı çıkıyor bu toplantıdan. Özker Özgür buna da oy veriyor. Daha sonra kitapta kendi notları var bu yaptığından pişmanlık duyuyor. Bana rağmen hükümette kalacaklarsaydı genel başkanlıktan istifa etmem gerekiyordu diyor. Genel başkan aslında yeni yönetimle çatışmaya başlıyor.”

“Onun gibi gibi bir çok mücahit genç Erenköy’de aydınladı”

Tüm bu anlatılanlardan sonra Abdullah Korkazhan’a göre Özker Özgür’ün siyasi yaşamındaki en önemli kırılma noktasının ne olduğunu merak ediyorum.

“Özker Özgür’ün siyasi yaşamındaki en önemli kırılma noktası bence Erenköy’dür. Ilk başta Kıbrıs’ta taksim politikasının savunan milliyetçi bir gençti. Erenköy’e çıktı. Erenköy direnişini yaşadı. Orada büyük bir dönüşüm yaşadı. Aydınlandı. Onun gibi bir çok mücahit genç Erenköy’de aydınladı. İki yılın sonunda hepsi kominist olarak Erenköy’den döndü. Daha sonra kendisi de aydınlanmaya, sol düşünceye kaymaya başladı ve CTP’nin genel başkanı oldu. Bu gerek Özker Özgür için, gerekse de bizim siyasi tarihimiz için kırılma noktasıdır. Sol mücadeleye yön veren tüm isimler buradan çıktı.”


 

Röportaj yapılan kişilere baktığımızda dönemki CTP MYK’sından hiçkimseyle konuşulmadığını görüyoruz…

“Seçtiğim isimler derdi olan anlatamayan insanlardır veya bu güne kadar anlatmaya çalıştılar ama sesleri duyulmadı diyelim. Ben zaten tarafız bir kitap yazdığımı iddia etmiyorum. Ben kitapla ilgili tarafım. Bu bir doktora tezi değil bu. Bu isimleri bilerek seçtim. Gerek Mehmet Ali Talat, gerek Ferdi Sabit Soyer olsun bu konuları pek çok kez konuştular. Yanıltıcı bilgiler paylaştılar. Burada konuşanlar bire bir olayları yaşayan ama hiç konuşturulmayan isimlerdir. Bu anlamda objektif bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.”

“CTP onun evladıydı. Bir insanın evladını sevmesi gibi partiyi sevdi”

Biliyouz ki Özker Özgür her ne kadar parti içinde sorunlar yaşamış olsa da asla partisinden vazgeçmeyerek, parti içinde mücadele vermeye devam eden bir isimdi…  Buna karşı kendisini anlatan bu kitap biraz Özker Özgür üzerinden CTP’nin parti olarak eleştirisine dönüşmüş bulunuyor.

“Bu meseleyi kan davasına dönüştürmedi. Zarar vermek istemedi. CTP onun evladıydı. Bir insanın evladını sevmesi gibi partiyi sevdi. O nedenle bu şekilde partisinden atılmış olmayı hazmedemedi. Kararın kaldırılmasını hayattayken çok bekledi. Öldükten iki yıl sonra ihraç kararı geri alındı ama özür dileyen de olmadı. Kendisini partisine, savunduğu değerlere adayan hayat boyu zorluklar çeken… Emekli ikramiyesine el konan, arazisi satılan, pasaportuna el konan, yıllarca ölüm tehdidi alan, böyle bir pusudan son anda kurtulan, kitapta Ahmet Ertaç, bu anıyı anlatıyor,  partisi CTP’ye bomba konulan bir insan … Bu döneme dair konuşunca da Özker Özgür’ü CTP’den ayrı konuşamıyoruz. Tüm bunları ele aldığımızda yapılanlar kabul edilemyen bir durumdu ama hep köşede tutuldu, konuşulmadı. Ben bu kitapta CTP’yi eleştirmiyorum. O dönemki CTP liderliğini, CTP MYK’sını eleştiriyorum. Eleştirimin odağında da Mehmet Ali Talat var. Çünkü parti genel başkanı oydu. Hayatta olsaydı bence kendi de bu eleştirileri yapardı. Köşe yazılarından birinde de yargısız infaz betimlemesi var. Ama bu konuyu uzatıp götürmedi. Yurtsever Kıbrıs, Birlişik Kıbrıs, Barış ve Demokrasi partilerinin kuruluşunda yer aldı. CTP liderliğini eleştirdi ama hiç saldırmadı. Hep yol gösterici uslupla konuştu.”    

Röportaj Haberleri