CTP’NİN ANAYASASI

CTP-BG Genel Sekreteri Asım Akansoy, CTP-BG’nin 40’ncı Yıl Politik Tezler kitapçığını değerlendirdi…

 

 

 

 

 

 

 

 

Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler  (CTP-BG) Genel Sekreteri Asım Akansoy, geçtiğimiz gün bir günlük gazeteyle birlikte dağıtımı yapılan CTP Politik Tezler kitapçığının aslında CTP-BG’nin anayasası sayılabileceğini, CTP’nin siyasetinin arka planının bu kitapçıkta bulunabileceğini söyledi.

Akansoy bugün bir televizyon kanalında katıldığı programda ağılıklı olarak dağıtımıyla birlikte yeniden gündeme gelen CTP Politik Tezleri ile ilgili soruları yanıtlayıp değerlendirmelerde bulundu.

Dağıtımla ilgili olarak, “önce partililerimizle paylaştığımız bu tezleri halkla da paylaşma ihtiyacı duyduk” diye konuşan Akansoy, kapalım bir toplum olmaktan çıkılması ve bunun öncülüğünün de siyasi partiler tarafından yapılmasını gerektiğini söyledi.

Akansoy, bazı çevrelerin CTP ve UBP arasında paralellik olduğu şeklindeki iddialarıyla ilgili soruya verdiği yanıtta ise, “CTP federasyonu savunan bir partidir, dünyaya bağlanmak gerektiğini ortaya koydu, kendi kendini izole ederek yol alınamayacağını ortaya koydu. Yani kendi çerçevesini çizmiş karakterini ortaya koymuş bir partidir. CTP çözüm yanlısı Sosyalist bir partidir. O nedenle UBP ile herhangi bir özdeşleşmenin doğru olmadığını düşünüyoruz” dedi.

Politik Tezle kitapçığının CTP-BG’nin hükümetten ayrıldığı tarihten sonra parti içerisindeki değerlendirmeleri de içerdiğini kaydeden Akansoy, “bu kitapçıkta aynı zamanda CTP-BG’nin özeleştirisinin de bulunduğuna dikkat çekerek, “CTP özeleştiri yapmalı diyenler bu kitabı alırsa, hem CTP’nin özeleştirisi, hem de ileriye yönelik vizyonunu bulacaktır” diye konuştu. Kitapta yer alan tezlerin uzun bir süre partinin her kademesinde tüm bölgelerde tartışıldığını, hazırlanma aşamasında akademisyenler, sivil toplum örgütleriyle görüş alış verişinde bulunulduğunu anımsayan CTP-BG Genel Sekreteri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin partinin kıta sahanlığı anlaşması ile ilgili kararı üzerinden tartışmalar koptu. Bunu anlayabilmek için kitapçığı okumak gerekir. CTP’nin siyasetinin arka planı bu kitapçıkta saklıdır.

Bu kitapçıkta aynı zamanda CTP’nin Sosyalist Enternasyonal ile olan ilişkileri vardır. CTP’nin en önemli ayrıcalıklarından birisi de uluslar arası kuruluşlara olan üyelik ve ilişkilerdir. CTP artık bir dünya partisidir. Dünyayla entegre olması gereken bir partidir. Sosyalist Enternasyonal’e üye olduğumuzdan tüm politikalarımız da bu çerçevededir. Ülkede biz kendi içimize çok dönük olduğumuzdan olayları dışarıdan izliyoruz. Oysa dünya o kadar birbirine entegre oldu ki artık bu dünyada bunun içerisinde seyirci değil, aktör olmak gerek”.

CTP-BG’nin Kıbrıs Türk insanının siyasi iradesine müdahale olmadan kendi kaderini kendi çizecek şekilde TC ve dünyayla işbirliği yapması gerektiği görüşünde olduğunun altını çizen Akansoy, “Kıta sahanlığı anlaşmasıyla ilgili tavrımızda olduğu gibi her konuda farklılığımızı ortaya koyacağız.  Türkiye ile ilişkiler,  siyasi arenada önümüze çok çıkarılan bir konu. Aldığımız kararların kendimiz tarafından belirlenmesi düşüncemiz bazı siyasiler tarafından Türkiye’ye karşı duruş gibi dile getiriliyor ki çok yanlış. Biz Türkiye ile yakın ilişki içerisinde hükümetlerle diyalog içinde olmayı öngörüyoruz. Aramızdaki diyalog, saygın hegemonyacı olmayan bir diyalog olmalı” şeklinde konuştu.

Akansoy, CTP-BG’nin bu görüşleri çerçevesinde güney Kıbrıs’taki siyasi partilerle de ilişkilerini sürdürdüğüne işaret ederek 80’li yıllardan beri devam eden bu ilişkilerde deneyim edinen partinin Kıbrıslı Türklerin haklarını her platformda savunmaktan geri adım atmadığını vurguladı.

NEW YORK ÖNEMLİ BİR FIRSAT

Kıbrıs konusunda New York’ta liderlerin bir araya geleceği zirveyi “çok önemli bir fırsat” olarak niteleyen Akansoy, ancak liderlerin böyle bir fırsatı değerlendirebilecek görüntüsü vermediklerini ifade etti. Ne Rum Yönetimi Başkanı Hristofias, ne de Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun çözüme yönelik bir yaklaşımını görmediklerini kaydeden Akansoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

“başarı, risk alma ve inanmakla mümkündür. Eğer herhangi bir uğraşa inanılmaza çok çalışılmaz. Sayın Cumhurbaşkanı ve Hristofias’ın yaklaşımlarının bu doğrultuda olduğu görüyoruz. Keşke New York süreci 2’nci Cumhurbaşkanı Talat döneminde olsaydı. O bu süreci başarıya götürür,  Hristofias’ı da çözüme doğru sürüklerdi.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri