CTP’nin New York’a gitmesi çok önemlidir. Kıbrıslı Türkler’in adil bir çözümü desteklediği vurgulanmalıdır

Ödül Muhtaroğlu

Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, bazı görüşmelerde bulunmak üzere 23-28 Eylül 2024 tarihlerinde New York’ta olacak. BM Genel Kurulu, her yıl bu dönemde, dünyanın tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları ile birlikte toplanıyor.

Ziyaretin amacının, Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılmak ve BM Genel Kurulu çalışmaları çerçevesinde, Kıbrıs çözüm sürecine dair diplomatik temaslarda bulunmak olduğu öğrenildi.

Böylesi bir ortamda, CTP’nin de orda olması ve görüşlerini, çözüm vizyonunu yapacağı toplantılarda uluslararası çevrelere aktarması çok değerlidir ve önemli bir fırsattır. Özellikle de, BM Genel Sekreteri’nin, Kıbrıs konusunda insiyatif aldığı bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde..

Öte yandan, 25 Eylül’de BM Genel Kurulu çalışmaları çerçevesinde gerçekleşecek olan Sosyalist Enternasyonal toplantısında, Tufan Erhürman da bir konuşma yaparak,  Kıbrıs Çözüm Sürecinin geleceğine ilişkin CTP’nin  vizyonunu aktaracak ve olası yeni görüşme  sürecinin yöntemlerine ilişkin somut önerilerini duyuracak.

Ayrıca, Erhürman, BM Genel Sekreter Yardımcısı Miroslav Jenca ile de görüşecek. Görüşmede, Kıbrıs çözüm süreci ele alınacak. Bunun yanında, Kıbrıs’la ilgilenen bazı ülkelerin BM nezdindeki temsilcileriyle de ikili görüşmeler yapılması planlanıyor.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın, Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin, New York'ta düzenlenecek BM Genel Kurulu çalışmaları kapsamında gerçekleştireceği görüşmeleri "paralel bir yapılanma" ve ‘’milli siyasete zarar verecek adımlar’’ olarak nitelemesi kamuoyunda şaşkınlık yarattı.

Halbuki, CTP’nin orda bulunmasının esas nedeni, üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal’ in davetidir. Sosyalist Enternasyonal, her yıl BM Genel Kurul çalışmaları çerçevesinde toplantılar düzenliyor.

Toplantının bu yılki gündemi de, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Ukrayna’daki gelişmelerdir. Bu minvalde, Kıbrıs konusu ile ilgili de bir bölüm olacak ve Erhürman burada bir konuşma yapacak.

Öte yandan, Erhürman’la birlikte New York’ a gidecek olan CTP Dış İlişkiler Sekreteri Fikri Toros’ da yaptığı açıklama ile 5 maddeden oluşan müzakere yöntemi önerileri oluşturduklarını ve bunları görüşme yapacakları makamlarla paylaşacaklarını belirtti.

Bahse konu 5 maddelik öneriler, ana hatları ile şöyledir; Siyasi eşitlik konusunun müzakere edilmemesi. Zira siyasi eşitlik konusu BM Güvenlik Konseyi kararıdır. Yapılacak görüşmelerin, bir siyasi anlaşmaya ulaşacak şekilde planlanması, yani sonuç odaklı olması gerekiyor. Masadan kaçmaya fırsat verilmemelidir. Crans Montana’da elde edilen kazanımların korunması, görüşme sürecinin ucu açık olmayacak şekilde acil olarak takvimlendirilmesi ve mevcut statükoya (ambargo ve izalasyonlara) geri dönülmeyeceğinin garanti edilmesi.

Kıbrıslı Türkler, ne zamanki uluslararası hukukla uyumlu politikalar izlerse, kazanımlar elde etmişlerdir. Bunların başlıcaları şunlardır;

Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kurulması, (Oysa UBP kurulmasına şiddetle karşı çıkmıştı)Kıbrıslı Rumların İnsan Hakları Mahkemesinde açtığı davalarda, KKTC tanınmadığı için, Türkiye’yi diplomatik olarak zora sokmakta ve ağır tazminatlar ödemesine neden olmaktaydı.

TMK’nın kurulması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bunun bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmesiyle, Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin AİHM‘deki davalarda rahatlamasına yol açmıştır. 

Yeşil hat tüzüğünün kabul edilmesi, iş insanlarımıza ve üreticilerimize önemli ihracat fırsatları ve gelir imkânları sunmuştur. Ayrıca, Mali yardım tüzüğü çerçevesinde her yıl AB, yetersiz olsa da, yaklaşık 35 milyon Euro düzeyinde bir ödenekle, Kıbrıs Türk toplumuna katkı yapmaktadır.

KKTC, Annan planındaki, ‘’Kıbrıs Türk Devleti’’ ismi ile birçok uluslararası örgütte gözlemci ülke olarak kabul edilmiştir.

Son tahlilde, Müzakerelere oturmak için, BM parametrelerine uygun olmayan şartlar öne sürmek, Kıbrıs Türk tarafının uluslararası arenada uzlaşmaz taraf olarak görülmesine neden olmakta ve son dönemlerde çözümden kaçan taraf olmasına rağmen, Kıbrıslı Rumlara sempati kazandırmaktadır.

BM’nin gündeme getirmeye çalıştığı görüşme masası kurmaya yönelik çalışmaları,  3’lü görüşme yapmam, eşitliğimiz, egemenliğimiz kabul edilmezse, masaya oturmam gibi gerekçelerle reddetmek, bizi uzlaşmaz taraf pozisyonuna sokmaktadır. Neticede yapılan ve yapılacak görüşmeler, toplumlararası görüşmelerdir.

Size, zorla kimse bir şey imzalatamayacağına göre, niye müzakereden kaçınılır? Görüşmeye gidersiniz, görüşlerinizi söylersiniz ve güçlü argümanlarla karşı tarafın aslında çözüm istemediğini, BM nezdinde kayıt altına aldırırsınız.  Gerçek diplomasi başarısı da budur.

Annan Planına hayır diyen, Crans Montana’da müzakere masasını deviren Kıbrıs Rum tarafı, aslında Kıbrıs’ ta çözüme yaklaşılan 2 fırsatı da heba etmiştir. Kıbrıs Türk tarafı ise, Annan planına evet demiş, Crans Montana da çözüm için olumlu yaklaşımlar sergilemesine rağmen, Kıbrıs’ ta mağdur olan taraf olmuştur.

Bu gerçekler ortada iken, uzlaşmaz taraf Rumlar görünürken, BM parametreleri dışında tezler ortaya koyarak, bunlar kabul edilmezse, görüşmelere oturmam demek, çözüm için pek istekli görünmese de, Kıbrıs Rum tarafını hak etmediği çözüm yanlısı bir pozisyona sokmakta, bizi ise, çözüm karşıtı göstermektedir.

Netice olarak, CTP’nin uluslararası temasları, Ana muhalefet olan ve gelecek seçimlerde Cumhurbaşkanlığına ve Hükümet’e gelmesi çok büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan bir partinin tarihsel sorumluluğudur. Bu temasların artarak devam etmesi şarttır.