NOT: Bugünkü köşe yazımda kullandığım aşağıdaki yazı 11 Şubat 2013 tarihinde yayımlanan köşe yazımı. Herhangi bir değişiklik yapmadan yeniden sizlere sunuyorum…Saygılarımla…
‘’ÖLÜMÜN’’ ARDINDAN YENİDEN DOĞUŞ GELİR
Aristokrat değilim;
Hiçbir “-krat” da değilim…
Ben sadece yaşamdan örnek alan bir devrimciyim…
Yaşamın kendisi gibi bir devrimci yani;
Var olanın, sürüp gidenin azılı bir düşmanı…
DEVRİMCİ GÖRDÜĞÜNÜ YANSITMALIDIR…
Devrimci bir kimsenin, hiçbir yerden yardım almaksızın, birlik- mücadele- dayanışma üçgeninde, tamamen kendi aklıyla, temel bazı prensiplerden başlayarak, toplumu yeniden inşa etme yönünde, ahlakî hakka ve vazifeye sahip olduğu kanaatindeyim.
Tek yapmamız gereken, gözlemlenen gerçeği yansıtabilmek için çaba harcamak.
Gerçeklikten hiç kopmadan, görmeyi ve gördüklerimizi yansıtmalıyız.
DÜRTÜ…
Bildiğinizi hâyâl etmek için yaratıcı yetenek istersiniz;
Hayâl ettiğinizi harekete geçirmek için ise o “asil dürtü”yü…
Özgürlüğü ve eşitliği ihtiva eden “yeni doğumu” hızlandıran o “bakir tahayyül”ü istersiniz;
Marx ve diğerleri için de, dünyada insanlığı ütopyaya götüren entellektüeli sembolize edeni…
DEVRİM “AŞK”TIR…
Bana göre devrimin büyük sırrı aşktır;
Kendi doğamızdan çıkıp, kendimizin dışındaki düşünce, eylem veya ahlâkla kendimizi özdeşleştirmemizdir.
Toplumu kuşatan zorbalık döngülerine karşı, insanın kendi haklı ütopyasına bir davetidir.
“ARZU KÜLTÜRÜ”NE KARŞI…
Kendi tarzımdan bir iz taşıyarak, devrim aşkıma hep meyl-ederek, din dahil olmak üzere toplumun tam bir siyasî dönüşümünü arzulayarak CTP’ye katıldım.
Kendimi dört yüz yılı aşkın bir kültür ve mülkünün mirasçısı ve 8 bin yılı aşkın bir kültürler yumağının birikimi kabul ederek;
Kültürel mülkün, siyasî köktencilik ve din algısı tarzı bir öykü figürü gibi takdim edilmesine; yani “arzu kültürüne” dönüştürülmesine karşı, bilimsel tezler ortaya koyabilecek yetiye sahip bir organelin parçası olarak gördüm.
BİLİMSELLİK ve MARX’ın RENGİ
Ne de olsa…;
“Bilimsellik”, Marx’ın kabul görmesini sağlayan en önemli ifadeydi ve alışkanlık olarak bunu kendisini düşmanlarından ayırt etmek için kullanıyordu.
O ve eserleri “bilimseldi”, diğerleriyse değildi.
Darwin’in evrim teorisine benzer şekilde, tarihte insan davranışının bilimsel bir açıklamasını bulduğunu düşünmüştü Marx.
Marxizm’in gelmiş geçmiş hiçbir felsefenin olmadığı veya olamayacağı kadar bilimsel olduğu fikri, onun takipçilerinin kurduğu devletlerin kamusal doktrinlerine serpiştirilmişti.
Okullarda ve üniversitelerde öğretilen tüm konulara rengini veren şey buydu…
CTP’nin RENGİ…
CTP’ye rengini veren şey de “bilimsel” duruşuydu.
CTP bu bilimsel duruşu ile toplumsal sorunlara baktı ve çözüm önerileri geliştirdi hep…
Kıbrıs sorununa da bu vizyon, toplumsallık, insan odaklılık ve bilimsellik penceresinden bakageldi CTP her daim..
CTP SİSTEMSİZLİK SİSTEMİNİN TAMİRCİSİ OLAMAZ
Ancak gelin görün ki, yaşamın doğasındaki değişime ve devrimciliğe ters bir biçimde, statik olanı düzelterek, daha iyi yaparak, sürekli olarak koruma temelinde yaratılan bu sistemsizlik sisteminde, CTP algısı da, bu insan odaklı olmayan sistemi daha iyi yürütecek, ezilen insanların desteğini alan, ancak ekonomik bağımsızlık olmamasından ötürü siyasi bağımsız kararlar vermesi de engellenen, demokratikleşme adımlarında önüne engeller çıkarılan, diğerlerine göre daha iyi ve daha donanımlı bir yapısı olan ancak sistemi topyekün değiştirmesinin önünde engeller bulan ve hepsinden önemlisi on yıllardır yaratılan bu sistemsizlik sisteminin usta bir tamircisi olarak görülmeye çalışılan bir mesele haline getirilince, ülkemizde hiç de devrimci olamayan bir kısır döngü oluştu.
Bu kısır döngü ve durağanlık, CTP’yi doğal mecrasından koparttı!
Unutulmamalıdır ki, CTP bu düzeni ne yaratan ne de bozuk yerlerini düzelterek koruma ütopyası ile hareket eden bir siyasal parti değildir…
CTP DEĞİŞİMİN BAŞKENTİDİR…
CTP, bozuk sistem tamircisi değildir.
CTP, ütopyası olan, değişimin ve yaratıcılığın partisidir.
CTP, devrimcinin, halkın, emeğin ve bilimselliğin partisidir.
CTP, toplum için çalışmayan bu çarpık düzenin değiştirilerek, halka ait bir sistemin getirilmesi için mücadele eden özgürlükçü, eşitlikçi, adaletçi, barışçı, değişimci ve insan odaklı bir partidir.
CTP değişimin ve toplumsal vicdanın başkentidir.
CTP BİLİMSELLİĞE AĞIRLIK VERMELİDİR
Ancak gelin görün ki bu sistemsizlik sisteminde, CTP içerisinde dahi, başka oluşumlarla kıyaslandığında daha az olsa bile, başkasının donanımını ve kimliğini mesele yapanlar çıkabildi!
Çünkü eğitim çalışmaları ve bilimsellik yeterince uygulanıp yaygınlaştırılamadı!
Çünkü statik olanı korumaya çalışanlar da uyumuyordu etrafımızda…
Aslında hiç kimse uyumuyordu!
Çünkü artık pastayla yetinmeyenler pastaneyi de isterken halktan, CTP’nin gerçek kimliğinin öne çıkmasından korkuyordu!
İste CTP bu zeminde (bilimsellik), hiç daha fazla zaman kaybetmeden, bir özeleştiri mekanizması geliştirebilmelidir. Bunun tersi, CTP kimliğini öne çıkartarak siyasetten çıkar sağlamak anlamına gelecek ya da halk tarafından öyle algılanacaktır…
Bu ise kendine devrimciyim diyen hiçbir kimseye yakışmaz. Bugün bazı çevreler tarafından yapılan biraz da budur galiba…
Ancak biz bilimsellikle değişimi gerçekleştirecek ve statükonun bozuk düzeninin tamircisi olmayacağız…