Fayka Arseven KİŞİ
CTP eski Genel Başkanı, 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 2020’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmaya niyeti olmadığını ifade etti, CTP’nin Cumhurbaşkanı adaylığına CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ı işaret etti.
Talat, “Tufan Erhürman ben aday olurum derse kimse konuşmaması lazım. Burada tereddüt olmaz. Bir kez Genel Sekreter’e ‘Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçimi ile ilgili bir şey yapıyor musunuz’ diye sordum. Henüz bir şey olmadığını öğrendim. Ama dediğim gibi Tufan yakışır” dedi.
Talat gündemdeki konularla ilgili de önemli açıklamalarda bulundu. Bu hafta 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile vicdani ret konusundan, Dome Otel’de yaşananları, gazeteci Hasan Çağda olayını, yolsuzlukları ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuştuk.
VİCDANİ RET…“Bu bir inançtır, bunu yok edemezsiniz. O inanca sahip birisini zorla askere geri alamazsınız, almamalısınız. Ama insanları ‘askerlikten nasıl kurtulurum’ noktasına da getirmemek gerekir.”
- YENİDÜZEN: Vicdani ret ile ilgili mahkeme süreçleri var. Bir de karar olacak. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Talat: Mahkeme mutlaka bir ceza verecek. Çünkü vicdani ret ile ilgili bir düzenleme yok. Vicdani ret hakkını kullanacak olan gerçekten vicdanen askerlik yapmayı reddeden, yani insan öldürmeyi, insana karşı şiddeti ret eden insanlar, tabi ki böyle bir hakkı kullanabilmelidir. Ama onun öncesinde bununla ilgili bir düzenleme yapılmalıdır. Aksi halde mahkemenin ceza verme dışında bir seçeneği yok. Söz konusu kişiler benim ilgimi çekti, vicdani rette sonradan vardılar. Bildiğim kadarıyla askerliğini yaptı, bir seferberliği de katıldı, ondan sonrakine vicdani ret gerekçesi ile katılmadı. O yüzden inandırıcılık biraz sarsıldı. Vahi mi geldi de bir anda vicdani retçi mi oldu? gibi bir durum ortaya çıktı. Bu ama kişiler özelinde...
- YENİDÜZEN: Genelinde düşünceniz nedir? Vicdani ret olmalı mı?
- Talat: Bir düzenleme olmalıdır. Bu bir inançtır, bunu yok edemezsiniz. O inanca sahip birisini zorla askere geri alamazsınız, almamalısınız. Ama insanları ‘askerlikten nasıl kurtulurum’ noktasına da getirmemek gerekir. Çünkü bu ülkenin gerçekten savunmaya ihtiyacı var. Bu savunmanın sağlanacağı kaynak da Kıbrıs Türkün kendisidir. Yani hem şikayet ediyoruz ‘her şeyi Türkiye’ye havale ettik’ diye hem de savunmayı da tamamıyla Türkiye’ye havale etmeyi öngörürsek yani ‘askerliği iptal edelim, Türkiye yollasın askerlerini buraya, bu askerler bizi beklesin’ noktasına getirirsek sanırım bu da iddialarımızla bağdaşmaz. Onun için biz askerliğimizi yapacağız. Bu arada ama vicdani rettin uluslararası standardı neyse o hakkı kullanmak isteyene kullandırmakta bana göre sakınca yok. Bu nasıl düzenlenir bilemem. Askerlik 1 yıl, bundan daha uzun süre bir kamu hizmeti görevi mi verilir veya başka bir şey mi yapılabilir bilmiyorum. Ama insanlar, bedelliden yararlanmak ve askerlik yapmamak için biliyorsunuz yurtdışında dolanıyor ki bana göre o da yanlış. Süreler de devamlı kısalıyor. Popülist iktidarlar bir de en fazla Annan Planı’nın 2003’te Denktaş tarafından reddedildiği günlerde düdüklü tencere patlamasın diye sübabını açtılar. Ne yaptılar? Gündem değiştirmek için kapıları açtılar ve askerlik süresini kısalttılar. Gençler hep diyordu ki ‘sorun çözülürse askerlik de kalkar. Dolayısıyla biz de bunu istiyoruz.’ Gençlere şirin görünmek için askerlik süresi kısaltıldı. Askerlik süresi kısalınca bizim güvenlik kuvvetlerinin kontrol ettiği sınır neredeyse kalmadı. Geriye kalan Barış Kuvvetleri ile çözüldü. Sonra da biz kendi kendimizi yönetmekten bahsederiz. Kendi kendimizi koruyamayız ama kendi kendimizi yöneteceğiz!.. Onun için her isteyenin, her aklına esenin her keyfi olanın, askerlikten kaçacağı bir uygulamaya dönüşmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ben askerliğimi yaptım, ama sen çok özel bir durumdaysan, vicdani reddini ilan eden pozisyondaysan ciddi bir kamu hizmeti yaparak, bundan muaf olabilirsin. Ben bedelliye de karşıyım. İngiltere’de doğup büyüyene karşı değilim. Ama burada yaşayan, doğup büyüyen hele bazılarının okuyormuş gibi yaparak, okullar değiştirerek askerliği kaytarmasını doğru bulmuyorum. Eşitsizliktir. Çözüm olana kadar mecburuz. Biz askerlik yaparken de barışçıydık ama bu bir görevdir. Şartlar onu gerektirir.
DOME OTEL…“Büyük sermaye otel yapacaksa buyursun bir arazi alsın yapsın. Ben arazi tahsislerini de doğru bulmuyorum. Yatımcı uygun yeri satın alsın. Ama yapılmış olan bir yeri, birisine devretmeyi doğru bulmam.”
- YENİDÜZEN: Gündemi meşgul eden diğer bir konu Dome Otel, Dome Otel’de sizce neler oluyor?
- Talat: Neler olduğunu bilmiyorum ama neler olması gerektiğini biliyorum. Olması gereken Dome Otel’in karakteri bozulmamalıdır. Dome Otel, Dome Otel olarak kalmalı. Yatırım yapılacak büyük sermayeye aktarılmamalı. Büyük sermaye otel yapacaksa buyursun bir arazi alsın yapsın. Ben arazi tahsislerini de doğru bulmuyorum. Yatımcı uygun yeri satın alsın. Eğer devlet malıysa bu bölgeler de, birinden satın alamaz, o zaman devletten satın alsın ya da devletten ciddi bir para karşılığı kiralasın ve alsın. Ama yapılmış olan bir yeri, birisine devretmeyi doğru bulmam. Yer yönetim bakımından da uygun bir pozisyondadır. Ama yönetimle ilgili anladığım sıkıntılar var. Bu konuyu bir şekilde hükümetin ve ilgili kişilerin çözmesi gerekir.
Vakıflar İdaresi alıp onu başkasına satacaksa asla izin verilmemelidir. Vakıflar İdaresi alıp otel çalıştıracaksa, başarısını 10 yıl önce gördük. Yani her ay vakıflardan dünya kadar para aktardıklarını ve bu nedenle özelleştirmeyi düşündüklerini hatırlıyorum.
Sayıştay bir rapor yapmış ve demiş ki ‘Vakıflara geri verilsin.’ Tabi gerisini söylemiyor, birine verilsin diye? Ona karışmaz Sayıştay.
- YENİDÜZEN: Neden Sayıştaylık tarafından böyle bir geri dönüş yapıldı?
- Talat: Vakıflar sordu anladığım kadarıyla, o da cevap verdi.
- YENİDÜZEN: Alınmak istenen cevap olduğu için mi?
- Talat: Tabi. Hatta belki de konuştular da. Ama bu iş masum değil. Ne Sayıştay’ın ne de Vakıflar’ın tavrı masumdur. Yıllardır bu konuyla uğraşıyoruz. Parti başkanı iken başladı bu konu, hala devam ediyor, halen aynı kişiler karşı çıkıyor. Defalarca görevdeyken uyarı yaptım, ‘sakın böyle bir şey düşünmeyin Dome Otel’i vermeyiz’ dedim.
- YENİDÜZEN: Kamu-İş de yönetime talip olduğunu açıkladı…
- Talat: Yok onlar yönetime değil, başkalarına verilmesini istiyor. Yani bu talip olanlar otelci mi? Nerden çıktı? O zaman bir otel yapsınlar.
- YENİDÜZEN: Vakıfların birçok malı var ve birçoğu da sorunlu, neden Dome?
- Talat: O başka garabet. Düşün sen vakıfların dünya kadar mülkü var, mesela UBP’nin Lefkoşa’daki binalarının çoğu Vakıf malıdır. 1974’ten beri UBP’nin kullanımındadır.
- YENİDÜZEN: UBP kiraları ödüyor mu?
- Talat: Bilmem. Ama UBP’nin para ödeyeceğini zannetmem, zaten çok da parası yok. Var olanlar bir yerlere gider. Dolayısıyla bu kadar mülkü varken Vakıfların, orada çalışan insanların kendi işletmesini ellerinden alacak ve birilerine verecek ve bundan para kazanacak! Vakıfların birinci görevi para kazanmak değil kamu görevidir. Parayı da kime verir fakire, yoksula verir, ihtiyaçlı olan kesimlere verir. Vakıflar para kazanma sevdasında olamaz. Orası da işte orada çalışan insanların kuruluşudur. Orada çalışan insanlar eğer kalmazsa ve bütünüyle otelde başkaları çalışırsa o zaman alırsın ve o zaman belki bir üniversiteye uygulama oteli olarak verirsin.
- YENİDÜZEN: Sosyal medyada Lefkoşa- Girne anayolunu eleştiren bir paylaşımda bulunmuştunuz. Hemen akabinde de bilinen olaylar yaşandı. Neydi sizi rahatsız eden?
- Talat: Yaz başında başlayan bir iş 2.5 ayda bitecek denildi, 6 ayda bitti. Perişan etti insanları. Bilhassa Girne’den çıkışta bir felaket yaşanıyordu. 2’nci etap 6 ayda bitmiş, yeni etapları vardı. ‘Bırak böyle kalsın’ dediğimde süre ilgili yarattığı sıkıntıyı dile getirdim. Bu defa sel olayından sonra yine bir şerit kapandı. Yine Girne’den çıkışta ciddi sıkıntı yaşanıyor. ‘Bu kadar uzun sürecekse başlatmayın’ diye tepki gösterdim. Yolun tamir edilmesi lazım ama o Girne yolu 2 ayda biterdi.
- YENİDÜZEN: Sorun yolun Türkiye’de projelendirilmesi mi?
- Talat: İhalelerin Türkiye’de çıkması işine son vermeliyiz. Çünkü Türkiye’deki adamlar ne bilirler burada ne kadar zamanda olması gerekir bu yolun. İhaleyi açtılar, ‘bu Girne- Dağ yolu kaç zamanda biter? 3 yılda.’ Oysa burada ihale olsaydı, denilecekti ki ‘Girne yolu 1 yılda bitecek, 4 etapsa her biri 3 ayda olacak. Dağ yolu da şu kadar zamanda olacak.’ Bu belirlenirdi. Karayolları Dairesi gider yerinde denetlerdi.
İhale burada yapılmazsa müteahhit seni oraya sokmaz. Neden? Çünkü para ondan gelir, ihale Türkiye’de açıldı, oraya karşı sorumludur, buraya karşı hiçbir sorumluluğu yok. Niye gelsin senin denetim mekanizman da beni denetlesin? Ama Merkezi İhale Komisyonu’nda açıldığını düşünün ihaleye katılacak, koşulları olacak ve denetim de yapılabilecek. Bakın en önemli konu budur. Eskiden beri söylediğim şey budur. Görevde olduğum dönemlerde her türlü çabayı ortaya koydum ve ihaleleri burada açtık. Çok ender ihaleler Türkiye’de açıldı.
Çünkü Türkiye’den gelecek firma gelip sana yolu kondurur, işçisiyle makinesiyle… Sana artı bir değer kazandırmaz. Ama bundan da önemlisi denetim de yapamazsın. Burada hiç denetim yapıldığını düşünmüyorum. Ulaştırma Bakanı alınganlık gösteriyor ama kendi partisinin başkanı söyledi ‘yolda hatalar olduğu belli’ dedi. Belli ama şimdi belli…
Eski Karayolları Dairesi müdürleri ile yolun yapımını bilenlerle konuştum. Menfezleri 50 -60 mililitre yağmur için yapmışlar çünkü o kadar yağardı, 250 yağmazdı. Yani o yağmur o menfezlere sığmazdı daralmasa da… Suyun yola çıkması kaçınılmazdı. Benim tam olarak çözümleyemediğim aniden mi su yola çıktı, o nedenle polis yolu kapatamadı? O nedenle de polis gafil avlandı?
Sivil Savunmaya da sordum onlar kapatma falan konularında taraf olmamış. Hatta iddialar var, sivil savunma uyarmış, ‘geçmeyin’ diye, ama öyle bir şey de yokmuş. O kargaşada bir şeyler oldu. Hata da oradadır. Su bir anda yola çıkmadıysa eğer yolun kapanması gerekirdi ama yolun üstünden akacağı derenin belliydi. Artık mevsimler, iklimler değişti, küresel ısınma dünyayı mahvetti. Artık biz çok ciddi tedbirler almalıyız. Gerekirse yol kapanacaksa da kapanacak ve uyarıları yapacağız.
HÜKÜMETİN BAŞARISI…“Bir hayal ediyorum da şimdiki hükümetle bir öncekini aman Allah'ım! Vatandaşlık dağıtmalar, arsalar, peşkeşler inanılır gibi değildi. Öyle şeyler yaşatmadı bize bu hükümet, bu bile büyük bir başarıdır.”
“Hükümet başarılı”
- YENİDÜZEN: Hükümet 1 yılını tamamlamadı ama nasıl bir performans sergiledi 2018’de?
- Talat: UBP hükümeti olmamasının yarattığı bir kendiliğinden karakteri gereği bir avantajı var. Bir hayal ediyorum da şimdiki hükümetle bir öncekini aman Allah’ım! Vatandaşlık dağıtmalar, arsalar, peşkeşler inanılır gibi değildi. Öyle şeyler yaşatmadı bize bu hükümet, bu bile büyük bir başarıdır. Bir sürü şansızlık da yaşadı. Hele döviz krizi, hiç sorumluluğu olmadığı halde... Türkiye ile yapılan protokolün Türkiye tarafından uygulanamaması, çok büyük şansızlık. Ama hükümet halen daha yaşayabiliyor, devam edebiliyor. O bakımdan ben hükümetin performansının kötü olduğunu düşünmüyorum. Bu olanaksızlıklar içerisinde yapılabilecek başka şeyler var mıydı? Ondan çok emin değilim. Ama olanaklar daha uygun olsaydı bu hükümet daha iyi şeyler yapardı.
YOLSUZLUK DOSYALARI…“Partilerin mali hesaplarını Yüksek Mahkeme inceler. Belki de UBP’nin mali hesaplarına Yüksek Mahkeme el koymalıdır.”
- YENİDÜZEN: Yolsuzluk dosyalarını ilk günden beri takip ediyorsunuz. Süreç sizce nasıl gidiyor?
- Talat: Savcılıkta ciddi bir sıkıntı yaşandı. Başsavcı belirlenememişti. Artık bu çözüldü. Bundan sonra umarım işler iyi yürür. Çünkü top savcılıktadır. Polis soruşturmasını tamamladı. Esas sıkıntı Aytaç Çaluda’da da değil. Suçu var mı yok mu bilmiyorum. Ama Çaluda ne yaptı? Devletin mali kaybına yol açtı. Nasıl yol açtı? İzni uzatılmayacak insana uzatma yaptı. ‘Bunu ben insani nedenlerle yaptım’ dedi. Yalan da değil. Yapmaması gerekir ama sonuçta insan da insandır. Bu mahkemede hafifletici neden bile olabilir. Esas sorun gerçek yolsuzluklardadır. Net yolsuzluklardadır. Kaynağı belirlenmeyen para akışı gibi… Bunların üstüne gitmek gerekir ki sanırım gündemde olan konu budur.
- YENİDÜZEN: Özellikle Özgürgün özelinde de konular var. Hata son olarak UBP Başkanı Tatar da parti hesaplarıyla ilgili açıklamada bulunmuştu.
- Talat: Biliyorsun partilerin mali hesaplarını yine Yüksek Mahkeme inceler. Belki de bu aşamada UBP’nin mali hesaplarına Yüksek Mahkeme el koymalıdır. Yolsuzluk dosyalarının ciddi boyutta olan kısmı mahkemeye aktarılmalıdır.
- YENİDÜZEN: Gazeteci arkadaşımız Hasan Çağda’nın başına gelenleri takip etmişsinizdir. Siz bu olayı nasıl değerlendirdiniz?
- Talat: Kabahat polisindir. Yani bir adam çarşaflı kadınlarla gidiyor, gazeteci doğal olarak fotoğrafını çekiyor ve bunu Facebook’ta yayınlıyor. Bunu Facebook’ta yayınlaması hata olabilir, özel hayatı rencide eden bir şey olabilir. Ama bunun boyutunun bu kadar abartılması bana tuhaf geldi. Şimdi adam şikayet etmiş güzel, şikayet ederse polis çağırır, ifadesini alır ve ‘hade git’ der. Sonra araştırır, savcılığa götürür, gerekirse dava okur, yok tutuklayacak da kodese atacak! Bu yargısız infazdır, polisin böyle bir yetkisi yoktur. Niye yaptı polis bunu anlamış da değilim. Çünkü kimseye de böyle bir şey yapmadı. Benim de insanlardan şikayetim olur, şikayet etsem tıkacak içeri 4 saat?
KARA ÇARŞAF OLAYI…“Din dersi öğretmeniyse de bana göre evine gönderilmelidir. Çünkü burası laik ve Atatürkçü eğitim sistemini yürüten bir ülkedir. Burada kara çarşaflı ailesi olan birisinin çok da normal bir dersi öğretmeni olacağını düşünmüyorum.”
“Kamusal alanda o tür kıyafetlerin kabul edilmesi çok tehlikeli”
- YENİDÜZEN: Sizce bir kutuplaşma mı oluyor ve bu tehlikeli değil mi?
- Talat: Kıbrıs Türk tarihinde böyle bir giyim herhalde hiç olmadı. Çarşaf vardı, benim nenem de çarşaflıydı ama peçeli değildi. Kadın dışarıya çıkacağında çarşafını başına atar çıkardı. Ama bu normaldi, şimdi de yapsa normaldir. Türkiye’de başörtüsü var, o da normal. Ama bu normal değil. Çünkü teröriste olabilir, bombaları onlar taşır. Her şey olabilir. Yani kamusal alanda o tür kıyafetlerin kabul edilmesi çok tehlikelidir. Türkiye’de böyle gezilebilir mi bana tuhaf geliyor. Terör ile mustarip bir ülke bununla nasıl mücadele edecek? Bana mantıklı gelmedi. O kıyafetler gerçekten yadırganacak bir şey ve Kıbrıslı Türkler için daha da yadırganacak bir şey… Biz bu işleri 1925’lerde bıraktık. Nenelerimiz, onların anneleri başlarını açtılar. Çarşafı attılar. Eğer iddia doğruysa da bir din dersi öğretmeniyse de bana göre evine gönderilmelidir. Çünkü burası laik eğitim sistemini yürüten bir ülkedir. Sadece laik değil, Atatürkçü eğitim sistemini yürüten bir ülkedir. Burada kara çarşaflı ailesi olan birisinin çok da normal bir dersi öğretmeni olacağını düşünmüyorum. Nasıl ki bylock kullanan FETÖ’cüdür diye içeri girer, böyle ailesi olan da kusura bakmasın Kıbrıs’ta yeri yoktur.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ… “Tufan Erhürman ben aday olurum derse kimse konuşmaması lazım. Burada tereddüt olmaz. Bir kez Genel Sekreter’e ‘Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçimi ile ilgili bir şey yapıyor musunuz’ diye sordum. Henüz bir şey olmadığını öğrendim. Ama dediğim gibi Tufan yakışır.”
- YENİDÜZEN: 2019’da Cumhurbaşkanlığı adalığı için süreç başlayacak. Talat hep etrafına sorup kararlar alıyor da, Talat, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ne düşünüyor? CTP Genel Sekreteri de bir açıklamasında CTP’nin adayı olacak dedi.
- Talat: Benim gündemimde yok. Ofisimdeyim, biraz insanlarla görüşürüm, onlar ofisime gelirler. TV’lere çıkarım, gazetelere röportaj veririm. Bir olay olur açıklama da yaparım. Ama benim bildiğim şudur; parti madem aday gösterecek Genel Sekreter öyle ifade etti, kendi yoğurt yiyişi çerçevesinde bir Cumhurbaşkanlığı istiyor o zaman kararını erken vermelidir. Şart değil kamuoyuna açıklaması ama kendi iç değerlendirmesini yapmalıdır ki bundan sonraki süreçte adayın kabul edilmesi, adayın topluma nasıl takdim edilmesi gerekeceği, seçim takvimin belirlenmesi gibi hususların partinin düşünmesi ve bunları yapması gerekir.
- YENİDÜZEN: Partiden size adaylık teklifi gelirse düşünceniz nedir? Siz eğer aday olmayı düşünürseniz bağımsız mı parti adayı mı olmak istersiniz?
- Talat: Partinin bağımsız aday çıkarmasını doğru bulmam. Mesela TDP Akıncı’yı bağımsız aday çıkarabilir. Çünkü önceki seçimde de bağımsızdı. Ama ben 2005’te CTP adayı olarak çıktım, seçimi kazandım. 2010’nda CTP adayı olarak çıkmadım. Bu benim değil, partinin kararıydı. Çünkü parti şöyle düşündü; Talat tarafsız başkan, partiler üstü olarak görev yaptı, öyle dedi, biz de öyle gördük, öyle savunduk. Şimdi birden bire adaylık çıkınca CTP adayı nasıl olacak? dedi ve bağımsız aday olmam gerektiği kararı oluştu.
- YENİDÜZEN: Sizin bu konuda tereddüttünüz oldu mu?
- Talat: Bence de doğru olan oydu. Ama bugün CTP’nin Cumhurbaşkanı yok. Dolayısıyla kim çıkarsa çıksın CTP’den partinin adayı olmalıdır. Partinin adayı olmayınca zaten düşmezler peşine, sahiplenmezler. Sibel Siber’in adaylığında bunu yaşadık. Birleşik Güçler’den milletvekiliydi ve onun benimsenmesi bile zor oldu. Ya da benimsenmedi. Bazı CTP’lilerden oy almadı. İkinci tura kalamadı. Neden? Parti tabanı benimseyip de kucaklayamadı. Mesele budur. CTP öyle bir aday göstermeli ki parti tabanı benimsesin. Hem de mutlaka kazansın ama ikinci tura kalması da hiç olmazsa garanti olsun.
Dolayısıyla tabanı tatmin edecek biri çıkmalıdır. O yüzden CTP bugüne kadar hep başkanını çıkardı, genel sekreter de olabilir. Yani bir partili… Partili olduğu konusunda tereddüt olmayan birisi bu aşamada çıkartılmalı.
- YENİDÜZEN: Bu açıklamanız ile CTP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Tufan Erhürmanı mı işaret ediyorsunuz?
- Talat: Tufan Erhürman ben aday olurum derse kimse konuşmaması lazım. Burada tereddüt olmaz. Kendisiyle hiç konuşmadım, hiç de sormadım. Aslında parti ile de konuşmadım. Bir kez Genel Sekreter’e ‘Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçimi ile ilgili bir şey yapıyor musunuz’ diye sordum. Henüz bir şey olmadığını öğrendim. Ama dediğim gibi Tufan yakışır. Partinin başkanıdır, aday olur ama bir sürü şeyi o da düşünür ama… Partiden istifa etmesi gerekir, kadrosunu oluşturması gerekir vs…
- YENİDÜZEN: Tüm bu anlattıklarınızdan sonra Talat 2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday değil sonucunu çıkarıyoruz.
- Talat: Niyetli değilim. Çünkü bir kere seçime katıldım kazandım, diğerinde seçilemedim. Sonra aday olmadım. Aradan epey zaman geçti. Bu kadar zamandan sonra daha yeni nesilden insanların aday olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.