Şevki Kıralp
sevkikiralp@gmail.com
Kıbrıs Türk toplumu Nisan ayında liderini seçmek için sandık başına gidecek. Şu ana kadar adaylığını açıklayan dört isim bulunuyor. Adayların ikisi toplumun en eski ve tecrübeli siyasi figürlerinden, diğer ikisi ise yenilik vizyonlarıyla örtüşen figürlerden. Sağ’ın güçlü lideri Sayın Derviş Eroğlu, Sol’un iki adayı Sayın Sibel Siber ve Sayın Mustafa Akıncı ve toplumda yeni yükselmeye başlayan partiler dışı demokrat çizginin temsilcisi Sayın Kudret Özersay Nisan ayında liderlik için birbirleriyle yarışacaklar. Yarışa henüz yeterince uzun bir süre var. Sağ’da da Sol’da da küskünler ve umutlular var. Daha da önemlisi, Sağ’da da Sol’da da ayrışmalar var ve halkın seçimlere katılımında yıllardır artarak büyüyen bir düşüş var. Bu yazıda Kuzey Kıbrıs seçmeninin bazı eğilimlerini, siyasal arenadaki birtakım dengeleri ve adayların özelliklerini ele alacağım. Şu an için pek çok kişinin üzerinde durduğunu gözlemlediğim “ikinci tur” ihtimalinden hareket ederek görüşlerimi aktaracağım. Öncelikle, bütün adaylara başarılar dilemek ve klişe tabiriyle sonuçların Kıbrıs için hayırlı olmasını temenni etmekle başlamak istiyorum.
Seçmenin son yıllardaki eğilimleri ve dengeler: 2009 yılında Ulusal Birlik Partisi’ni tek başına iktidara taşıyan genel seçimlere katılım %81 oranındaydı. 2010 yılında Derviş Bey’in Cumhurbaşkanlığı’nı kazandığı seçimlerde katılım %76’ya düştü. CTP-DPUG Hükümetini iktidara taşıyan 2013 erken genel seçimlerinde %70, 2014 yerel seçimleri ve halk oylamasında ise %65 civarında katılım vardı. 2009’dan bu yana, her sandığa çağrılışımızda aramızdan %5’i daha sandığa gitmemeyi seçti. Bu veriler ışığında, Kıbrıs Türk toplumunun siyasete ilişkin güven, umut ve beklentilerinin sürekli olarak azaldığını ifade etmek yerinde olur. Partilerin oy oranlarına baktığımız zaman 2005 seçimlerinde CTP %44, UBP %31, DP %13, BDH %6, TDP ise %3 civarında oy almıştı. 2009 seçimlerinde bu rakamlar UBP %44, CTP %30, DP %10, TDP %7 ve ÖRP %6 olarak değişti. 2013 genel seçimlerinde CTP %38, UBP %27, DP-UG %23 ve TDP %7 civarında oy almıştı. Burada göze çarpan en önemli unsurlardan biri, UBP-CTP arası oy kaydıran bir “kaygan zeminin” varlığıdır. Her ne kadar 2013 seçimlerinde DP’nin oylarında ciddi bir artış görünse de, bu oyların DP’ye akmasında UG’nin partiye dâhil olmasının rolü çok büyüktü. Peki, 2015 Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılım artışı olur mu? Bunu şimdiden tahmin etmek güç olsa da katılımın artmasının sonuçları etkileyeceğini kestirmek zor değildir. Belki de son seçimlere gitmeyen seçmen uzun yıllardan sonra Akıncı’yı görmenin, ilk kez bir kadın aday (Siber) görmenin ya da partiler dışı bir teknokratı (Özersay) görmenin heyecanıyla bu kez oy vermeye gidecektir.
Eğer seçimlere katılım artmaz ve sandığa kendileri lehine bir dönüş olmazsa, hem Akıncı hem de Özersay kazanmak için bütün partilerden ciddi miktarda oy almak zorunda kalacaktır. Her ne kadar şu an Mustafa Akıncı lehine bir rüzgâr esmekte ise de, CTP dışı Sol’un toplam oyu en fazla %10-15 civarındadır. Bu oyların dağılmadan Akıncı’ya akacağı bilinen bir şey. Fakat Akıncı’nın kazanmak için hem ilk turda hem de ikinci turda Sağ’dan ve CTP’den oy kaçırmaya ve yıllardır sandığa gitmeyen seçmenin desteğini almaya ihtiyacı vardır. Kudret Hoca’nın kazanma olasılığına baktığımız zaman ise, kendisinin ilk turu geçmesi bile Kuzey Kıbrıs’taki parti sisteminde ciddi değişiklikler istendiği sinyalini verecektir. Batı ülkelerinde seçimlere ilginin azalmasının hemen ardından insanların desteklediği partilerle eski bağları da ciddi şekilde bozulmuş ve “kaygan zemin” büyümüştür. Kuzey Kıbrıs’ta seçimlere katılım ciddi şekilde düşmüşse de seçmenin partilerle bağları halen güçlüdür. Fakat bu seçimlerde radikal bir kırılma gerçekleşir ve seçmen, kariyeri boyunca hiç bir partiyle bağlantısı olmayan Kudret Hoca’yı desteklerse Kıbrıs Türk siyasal arenası için çok kritik bir dönüm noktasına gelmiş olacağız. Aynı kırılma elbette Mustafa Akıncı’nın ipi göğüslemesi durumunda da yaşanacaktır.
Bilindiği üzere Sibel Siber’in gücü CTP’den, Derviş Eroğlu’nun gücü ise UBP ve DP’den gelecektir. Fakat Siber’in Akıncı’ya, Eroğlu’nun ise her üç adaya bir miktar oy kaçırması beklenebilir. Altını çizmek önemlidir ki Siber’in ilk turda kaybetmesi halinde CTP, Eroğlu’nun (ister ilk turda ister ikinci turda) kaybetmesi halinde ise UBP ve DP ciddi sarsıntılar yaşayacaktır. Sağ seçmen içerisinde Derviş Bey’e küskün seçmen sayısı az değildir. Sayın Bengü Şonya ve istifa eden DP ilçe örgütü başkanlarının açıklamalarından da, milletvekili transferlerinin ve kısmen de belediye seçimlerinin her iki partinin tabanlarında yarattığı huzursuzluklardan da anlaşılan odur ki, Sağ seçmen arasında belirli bir kesim Derviş Bey’in seçimi kaybetmesi için çalışacaktır. Bu oyların ilk turda dağılma olasılığı olsa da, ikinci turda büyük olasılıkla topyekûn Derviş Bey’in rakibine akacaklardır. Derviş Bey Sağ’da kaybedeceği oyları telafi etmek için ikinci turda rakiplerinin, özellikle de Sol’un bölünmesine bel bağlamak durumunda kalacaktır. Bu noktada, CTP dışındaki pek çok solcunun CTP’yi “statükonun bir parçası” olarak görme eğiliminden yararlanmak Derviş Bey’in başvuracağı bir strateji olabilir. Derviş Bey ikinci turda bölünmüş bir Sol ile mücadele etmenin daha kolay olacağını da, pek çok solcunun CTP’yi “statükocu” olarak değerlendirip “ha Eroğlu, ha Siber” diye düşüneceğini ve Siber-Eroğlu arasında seçim yapmaktansa sandığa gitmemeyi tercih edebileceğini de bilmektedir. Bu nedenle, Derviş Bey teke-tek kalınca daha kolay yeneceğini düşüneceği rakibe ilk turda (ikinci turda geri gelmek üzere) kendisinden bir miktar oy kaçmasını bile göze alabilir. Akıncı’nın CTP’den alacağı desteğin Siber’in CTP dışından alacağı destekten daha fazla olacağı düşüncesiyle hareket ederse, böyle bir stratejiye başvurabilir. Bu bağlamda, Eroğlu’nun seçim stratejisi Sağ’da fire verecekse Sol’u bir miktar bölmeye çalışmak olacaktır. Sonuç olarak, Eroğlu kaybederse UBP ve DP, Siber ilk turda kaybederse CTP, Akıncı kazanırsa CTP, UBP ve DP, Özersay kazanırsa da bütün partiler çok ciddi kırılmalar ve değişimler yaşayacaktır. Yazımın geri kalan kısmında ise kısaca adaylara değineceğim.
Derviş Eroğlu: Kendisi Sağ’ın mutlak lideridir. 2013 seçimlerinde İrsen Küçük’ün milletvekilliğini kaybetmesinden 2014 seçimlerinde kendisine yakın adayların belediye seçimlerini kazanmasına kadar Sağ’da çok güçlü olduğunu ortaya koyan pek çok gösterge vardır. Uzun yıllar Başbakanlık ve UBP parti başkanlığı yapmış olmasından dolayı toplumla bağları çok yoğundur. Bununla birlikte bir miktar küskünü de vardır. Yılların tecrübesidir ve ilk turun favorisidir. Fakat özellikle de küskünleriyle barışmazsa ikinci turda şartlar kendisi için zorlaşabilir.
Sibel Siber: Yıldızı üç aylık Başbakanlığı dönemindeki başarısıyla parlamıştır. 2013 seçimlerinde en çok oy alan aday olmuştur. Kıbrıs Türk siyaseti açısından bir ilktir çünkü ilk toplum lideri adayı olan kadındır. Kazanmak için ilk turda partisinin, ikinci turda ise bütün Eroğlu karşıtlarının tek vücut olarak hareket etmesine ve kendisini desteklemesine ihtiyacı vardır.
Mustafa Akıncı: LTB başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı döneminde takdir toplamış olmakla birlikte uzun bir süredir aktif siyasetin dışındaydı. Şu an kendisine yönelik umutlar doğmaya ve etrafındaki destek hızla büyümeye başlamıştır. Kazanmak için TDP ve BKP ile sınırlı kalmayan bir desteğe ihtiyacı vardır. Hem ilk turda hem ikinci turda CTP’den ve Eroğlu küskünü sağcılardan oy almak zorundadır.
Kudret Özersay: 10 yılı aşkın bir süredir müzakere süreçlerine katılmış ve önemli görevlerde bulunmuştur. KKTC Cumhurbaşkanı’nın görevlerinin en temel iki noktası olan müzakerelere ve anayasal perspektife her yönüyle hâkimdir. Fakat yanında bir parti yoktur. Hem sağdan, hem soldan oy almak zorundadır. Ancak, ola ki kendisi ikinci tura kalır ya da seçimi kazanırsa, Kuzey Kıbrıs’taki parti sistemi ve genel olarak siyasal sistem iflas bayrağını çekecek ve ciddi yenilenmeler içerisine girecektir.