En iyi dostlukların sağlam temelleri doğru miktarda alkol, alaycılık, kahkaka ve aynı kişilere karşı oluşturulan ittifaklar üzerine kurulur.
Dünyamıza Didem’in deyimi ile bomba gibi düştüğün zaman henüz hepimiz yolun başındaydık.
Yollar değişti, birleşti, çetrefilleşti yıllar içinde, hep kesişmeye devam etti senle.
Nereden, nasıl geldin, hangi ara canımız oldun tam kestiremiyorum. Bir sabah uyandığımda oradaydın, en yakınımızda ve bir daha gitmedin.
İş arkadaşlığı, dostluğa dönüştü önce, komşuluk ile taçlandı derken. Taşındığımız başka başka şehirleri süsledi sonrasında senden gelen neşeli kartpostallar.
Dostluğun anlamını tartışırken merak ettik durduk, karşılaşmamız bir tesadüf müydü bizim?
Ne olsak, nerede olsak, hangi yaşta, her zaman bir neden bulunur muydu bir araya gelmek için, tesadüfler boş muydu yoksa?
Her sevincimiz, başarımız ortak kutlamalara dönüşürken, birlikte kaldırdık kadehleri ‘boşver, bu da geçer’ acılarına.
Hayatımıza giren çıkan her insanda birlikteydik. Bazen hoşgelsin derken gülümsedik. Kapıyı vurduk kimisinin ardından, selam gönderdik bütün aşklarımıza. Kalanların kulakları çınlamaya devam edecek elbet.
Sonu gelmeyen toplantıları çekilir kıldı toplantı notlarının arasına gizlenen afacan mesajlarımız. Derviş abinin sana ayırdığı Halep fıstıklarında az gözümüz kalmadı bu arada.
Bir bisikletin üzerinde kendimizi rüzgara bırakırken şakıdık birlikte:
Biz afacan dörtleriz,
Velesbite bineriz
Rüzgar, yağmur demeden
Marsilya’da gezeriz
Kimi geceleri sabaha bağlarken bir şehirde, kemiksiz danslar ettik bir başkasında.
Taboo’lardan kendimize özgü kelimeler yarattık pijama partilerimizde.
‘Ben hiç ...’ dedik kamp ateşi etrafında, ekledik arka arkaya yakası açılmadık itiraflarımızı, hafifledik.
Birlikte geçen saatleri uzatmak adına mekan mekan gezdik, kaçından geri çevrildik, gecenin bir vaktiy-miş...
‘Cık, taksi, naz niyaz, tamam’ diye dalga geçerken kendimizle, etrafın anlamsız bakışlarını çektik üzerimize, Ciao Bella söylemeye başlayınca alakasız zamanlarda.
Hatırına çiğ tavuk yemedik ama, hani o zorla izlettiğin filmler vardı ya diyor Cemre...
Bir de narenciye diye diye dayattığın ‘nedime’ elbiseleri, renkleri, zor geldi be gülüm!
Kimi insanlar hayatın her şeye rağmen güzel olduğunu hatırlatmak için varmış. Kimi dostluklar zamana, mekana sığmazmış. Arkadaşlık neden gerektirmezmiş, dünyanın dört bir yanında evlenmeye karar verse, ülke ülke gezilirmiş onlar için, ellerde ne zorluklarla seçilmiş elbiseler.
Sen ‘evet’ derken gözlerin pırıl pırıl, kendine özgü evlilik yeminini tekrarlarken kara delikli, kıyametli, Salemli, kadehimizi mutluluğuna kaldırdık kuzu.
Sonuna dek, birlikte...
3 Ağustos 2014
Manchester-York-Nottingham yollarında üç afacandan dördüncüye...