Özel bir yazı gibi görünse de bugünkü köşeyazımız; aslında müziğimiz ve bu ülkede müziğe, müzik ve kültürümüz adına yapılanlara ne kadar değer verildiği, önemsendiği açısından, toplumsal bir yanı da olduğuna inanarak sarıldım kaleme.
Cypress Classica; tek kelimeyle “gönüllülük” esasına dayalı, bu gönül birliğiyle; doğduğumuz, büyüdüğümüz, ekmeğini suyunu içtiğimiz, her alanıyla beslendiğimiz bu topraklara karşı sorumluluğumuzu ve borçluluğumuzu; notalarla bir nebze de olsa yerine getirme güdüsüyle yola çıkan bir grup. 2008 yılında 7 kişilik bir kadroyla ve Oskay Hoca’nın yönetiminde çalışmalarına başlayan Cypress Classica, Kıbrıs Türk Halk Müziğimizdeki eserlere, Batı’nın çağdaş klasik anlayışını, Oskay Hoca tarafından yapılan düzenlemelerle uygulayarak; geçmişimizi bugünlere, evrensel müzik anlayışıyla da bugünlerden yarınlara taşımak gibi bir misyon üstlendi. Mesleği profesyonelce müzik alanında sürdüren arkadaşlarımız yanında bizler gibi “profesyonel hobi”leri olan insanlardan oluşan bir harmoni. 2008 yılından bu yana birçok yardım ve özel resepsiyon konserleri verdik. Bunun yanında uluslararası ilk etkinliğimiz ise Mağusa Kültür Sanat Festivali’nde gerçekleşti. Bunları niye anlatıyorum... Bu ülkenin insanına, kültürüne ve dolayısıyla yaşadığı coğrafyaya sahip çıkmak, yaşatmak adına birçok nutuklar atılır, “göstermelik” yurtseverlik terennümleri her alanda boy verirken, kendi imkanlarıyla birşeyler ortaya koyanların sergiledikleri ürünü; düzenlenen organizasyonlarla halka taşıma görevleri olanların bunun pek farkında olmadıklarının altını çizmek istiyorum. Bu “kabızlık” her zaman oldu ve olmaya devam ediyor. En milliyetçisinde en yurtseverine; istisnalar hariç; genelde “söylemden” öteye gitmeyen; kültürümüze sahip çıkma nutuklarına inat, farkedilmek ve Kıbrıs Türk Kültürü adına “farkındalık” yaratmak için bizler gibi nice insanlar; sanatlarıyla, yayınlarıyla bu mücadeleyi
Anakara-Keçiören belediyesinin 3’ünsünü düzenledikleri Uluslararası Kültür Sanat (Ramazan) Etkinlikleri çerçevesinde, KKTC’ye ayrılan gecelerin birinde Cypress Classica olarak konser verme fırsatını yakalamak bizler için güzel bir deneyim olmuştur. Yeri gelmişken hemen söyleyim; bizi bu etkinliğe dahil eden kişi; daha önce beldesinde verdiğimiz konseri “sonuna kadar” izleyen ve yaptığımız müziği takdir eden; Güzelyurt Belediye Başkan Sn. Mahmut Özçınar olmuştur. Telefonla beni arayarak, “Böyle bir etkinlik var sizi de götürmek isteriz gelir misiniz?” sorusuna ilk önce hem şaşırdım hem de çok sevindim. Şaşırdım; çünkü yukarıda da belirttiğim gibi; tek derdimizin; yaptığımız müziği yurt dışında da tanıtmak ve müzik kültürümüz hakkında bilgi vermek, farkındalık yaratmak olan çabamızı birileri ilk kez farkediyordu. Halk dansları dışında da farklı bir etkinlik ortaya konulabileceğini düşünen Özçınar’ın bu girişimi için teşekkürü bir borç biliriz. Maddi hiçbir beklentimiz olmadan sadece uçak ve konaklama giderlerinin karşılanmasıyla böyle bir etkinlikte bulunurken, Keçiören Belediyesi’nin, 1 ay boyunca hiçbirşeyi aksatmadan yürüttüğü organizasyona da tanık olduk. Havaalanından alındığımız andan itibaren bizler için görevlendirilen arkadaş, her nereye gitmek istemişsek götürmüş, bizler için bir minübüs tahsis edilmiş ve dönüş gününe kadar bizlerle birlikte olmuştur. Her gece farklı bir ülkenin-bölgenin etkinliğiyle zenginleştirilen “Ramazan Etkinlikleri”, yöre halkının büyük ilgisini çekmektedir. Etkinlikler arasında yer alan “Kıbrıs Evinin” açılışında Kıbrıs’tan Sn. Özçınar’ın getirdiği hellim-ekmek, kahveyle birlikte, Turizm kanadından gelen turunç ve karpuz macunları, ziyaretçilere sunularak, “Kıbrıs tatları” damaklara yerleştirilmiştir. Aynı zamanda Estergon Kalesi’nin mimari yapısının örnek alınarak yapılan Keçiören’deki aynı adlı kale içerisinde bulunan etnografya müzesinde ,”Kıbrıs Türk Halk Kültürü” ismiyle iki bölümün ayrılması çok anlamlı bir çalışma olmuştur. Mankenler üzerinde kıyafetlerimizle, bir kına gecesi de tasvir edilen bölüm, ne yazık ki bizim ülkemizde bile daha yok. İşte tüm bunlar aslında, “Kıbrıs Türk Kültürü” diye “farklı-kendine özgü” bir yaşamın ve bunu yaşatan insanların olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir... Sonuçta konserimizi izlemeye gelenler de anlamıştır ki; bu ada’da yaşayanlarla bazı benzerlikler olsa da, kendine özgü bir kültürleri, müzikleri ve farklı yemek alışkanlıkları vardır. İşte bu da “var olmanın” başka bir getirisi... “Kültürüyle var olma.”