Çok fazla “tükenmişlik” var, hepimizde.
Hep aynı sorunlar.
Ve aynı çözümsüzlükler.
Ünlü dahi Albert Einstein “delilik” tanımını boşuna yapmamıştı.
Hani “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir” demişti.
Kimileri “açıkgözlük” bilse de...
Bizimkisi aslında “aptallık...”
“Yarınlarda umut var” hissi
Yine de umutlu bir hafta yaşadım.
Nefes aldım, uyandım.
İki bilim insanı, gencecik. “Kadın Sağlığı Haritası”nı çıkartacaklar. Bedesten’de buluştuk, konuştuk, yazdık.
Dr. Nilüfer Rahmioğlu Ramiz ve Yardımcı Doçent Dr. Tuğçe Karaderi, her ikisi de Oxford’ta görev yapmış.
Bir görseniz heyecanlarını, sahiplenmelerini, projelerine dair inanmışlıklarını…
“Yarınlarda umut var”, dersiniz.
Tuğçe diyor ki, “Projemi anlattığım zaman İspanyol arkadaşım şaşırdı, sizin ülkenizde bu istatistikler yok mu, diye sordu. Onlar için herhangi bir sağlık merkezinden bu istatistikleri elde etmek son derece sıradan bir iş.”
Ne yazık ki “günü kurtarmak” üzerine kurgulanmış, geleceği plansız bizim gibi toplumlarda bu mümkün değil.
Böylesi projeleri “devlet” üstlenirdi, eğer olsaydı.
Kadınlar erkekleri gömüyor!
“Niye yalnızca kadın hastalıkları” soruyorum!
Yani biz erkeklerin suçu ne?
Kimi bilimsel açıklamalar yapıyorlar, niyetleri elbette ayrımcılık değil.
Ve genetikçileri bulmuşken, aklımdaki şu soruyu da yöneltiyorum:
“Gözlemim şu ki, bizim ülkede, genelde kadınlar erkekleri gömüyor…”
Onaylıyorlar.
İstatistikler bunu doğruluyor.
Beklenen yaşam süresi erkekler için daha az!
Teselli ediyorlar, “Kıbrıs’ta değil sadece, Avrupa’da da bu böyle.”
Neydi ortalama yaşam süremiz?
İlginçtir, Kıbrıs Cumhuriyeti 83 ile “ortalama yaşam süresi”nde Avrupa Birliği içerisindeki en iyi ülkelerden biri.
Devlet Planlama Örgütü, adanın kuzeyinde yaptığı araştırmada, 2006 yılında “ortalama yaşam”ı erkekler için 71.4, kadınlar için 76 saptamıştı.
2015'te bu rakamlar erkekler için 80.3, kadınlar içinse 83.5 oldu.
Yaşam süresi arttı da asıl soru elbette “nasıl yaşadığımız”la ilgili!
İyi ki onlar var
İnsan için en iyi yatırım, daha uzun ve kaliteli bir yaşam çabasıdır..
Bunun için de geleceği planlamak gerekir.
Ve “bilgi” altın anahtardır
İyi ki bu işlere kafa yoranlar var.
“Daha fazla arsa dağıtacağız, öyle 50, 100 değil 2 bin 3 bin kişiye vereceğiz” diyen Hüseyinlere Kemallere rağmen, Nilüferler Tuğçeler var iyi ki...
Su, kadın
Batu Gündal genç ressamlarımızdan...
Girne’den hepimizin hocası, dünya iyisi bir insan ve gerçek bir eğitimci Salih Oral hocamızın öğrencisiymiş.
İlk kez eserleri ile tanıştım, Batu Gündal’ın.
“Işık, Su, Kadın” sergisi, Bedesten’de.
Çok yaratıcı bir düşünceyle yola çıkılmış.
“Su” temalı fotoğrafları çekmiş, Atila Karaderi.
Buffavento’dan Gemikonağı’na Girne’den Kervansaray’a gün batımları eşliğinde sarının, mavinin, en fazla da kızılın sarsıcı tonları...
Kayalıkların ve bulutların sudaki hayalleri...
İşte bu fotoğrafların yansıttığı somut mekanlara, soyut çalışmalarıyla kadını resmetmiş Batu Gündal.
Hayranlıkla izlediğim bir sergi çıkmış ortaya...
Pazartesi gitmek için halen fırsatınız var.
Umarım diğer kentlere de taşınır.
Art Rooms hak ediyor bu projeyi, bu sergiyi. Benden önermesi!
YÜKSEK öğretim!
Kaç üniversitemiz var?
Yüksek Öğrenim Denetleme Kurumu’na göre şu an için 16. Ve “ayrıca 16 üniversite de değerlendirme içerisinde” demişlerdi.
Bunun ardından Meclis’te iki başvuru daha onaylanmıştı.
Yani 18 mi?
Tümü “kabul” alırsa, 34!
Yani “eğitim adası” falan değil, kepazelik bu durum!
Çünkü üniversitelerimize “giriş kriterleri”nin ne olduğunu kimseler bilmiyor.
Tahminler o yöndeki dünyanın hiçbir üniversitesine giremeyen, koşarak bize geliyor.
Kimin umurunda!
Kapıda “bilet” kesip sayıyoruz, anca… 80 bin… 90 bin… 100 bin…
Eğitim Bakanlığı’nın son açıklaması, 93 bin 292.
Kimseler de tümünün öğrenci olduğuna inanmıyor.
***
Peki, bu kadar üniversite içerisinde, Kıbrıs gibi “ateş kes” koşullarının sürdüğü bir ülkede…
Hangi üniversitemizin örneğin “Barış Çalışmaları Merkezi” var.
Hiç!
İki ana toplumdan biri Kıbrıslı Rumların dilini öğreten “Yunanca” bölümüne sahip kaç üniversite var?
Umarım yanılıyorum ama hiç…
Neredeyse “incir çekirdeği yetiştiriciliği” için bölüm açılacak ama Yunan dili yok.
Ve güneydeki birkaç üniversiteden biri, Kıbrıs Üniversitesi, Türkoloji öğrencilerini kuzeye gönderiyor.
Bir hafta sonu ailelere konuk oluyorlar… Sonra buluşuyorlar… Kucaklaşıyorlar… Ve bağırıyorlar, Türkçe: “Bu adaya barış gelecek.”
Umarım onlar haklı çıkarlar.
NOTLARIM
-1 Aralık’ta I. Fikret Demirağ Uluslararası Şiir Festivali başlıyor.
Ne güzel bir haber bu...
Tebrikler Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği.
Teşekkürler LAÜ.
- Öğretmenler Günü’nde aklıma gelmişti. Ortaokulda bando çalışmasına giderdik, öğleden sonraları... Haftada iki... Ve aynı anda tiyatro, koro, atletizm, biyoloji, şiir, kütüphane... Ne kadar insan varsa sabah, neredeyse bir o kadar da öğlen vardı. Ve öğretmenlerimiz hep oradaydı !
- Bankamatik’te beklerken fark ettim. Göz hırsız!
Bir asker önümde “kartsız işlem” diyor ve “şans oyunları”nı işaretliyor.
Bilyoner.com sanırım...
Ve 150 lira uzatıyor, makineye... Asker adam, yazık parasına!
Bu ülkeden acaba Türkiye’deki bu “bahis” sitelerine kaç para gidiyor? Vergisi var mı? Kontrolü?
Merak işte...
-Fotoğraf sanatına ilgi arttıkça, bu ülkenin kiri, pası da azalacak. Çünkü onlar, ellerinde makineleri her yerde...
Sanat aydınlatır...
-Arabahmet Camii karşısında TAŞ EV diye yeni restore edilmiş bir cafe. Çukurova Ajans yani TC Yardım Heyeti finansmanına katkı sağlamış.
Bayıldım !
Onca eski, yıkık dökük ev, keşke hep böyle olsa. Projeyi geliştirene de desteği verene de tebrikler...