Siyasi ve ekonomik izolasyon altında yaşamak biz Kıbrıslı Türkler’de, kendi gözlerimizi, kulaklarımızı, kendi zihinlerimizi de dış dünyaya karşı izole etme halini doğurdu ne yazık ki.
Kendi dertlerimizle debelenmekten, kendi dünyamızda olup bitenle teşrik-i mesaiden, bizim ‘var ol(a)madığımız’ o esas dünyada neler olup bittiğini görmez, duymaz, umursamaz olduk.
Oysa hep arzu ettiğimiz o entegrasyonun önemli koşullarından biri de sosyal ve kültürel entegrasyon.
Sosyal ve kültürel entegrasyonun olmadığı bir ekonomik ve siyasi entegrasyon, prematüre bir doğumdur.
Dış dünya ile sosyal ve kültürel anlamda kurulacak bağlar, kendi içimizde yaşadığımız sorunları ve/veya olayları daha iyi anlayıp analiz edebilme yetimizin gelişmesine de katkı yapacaktır.
***
Şu günlerde dünyanın gözü Almanya’da.
22 Eylül Pazar günü Almanya’da genel seçimler var.
Ve birçok kesime göre, sonuçlarının yaratacağı kısa ve uzun vadeli etki bakımından, bırakın içinde bulunduğumuz günleri, bu 2013 yılının en önemli olayı.
Çünkü Alman halkı sadece kendine yeni bir ‘Şansölye’ seçmekle kalmayıp, aynı zamanda Avrupa Birliği’ne de yeni bir ‘patron’ seçecek.
Bir mucize olmazsa, seçimin sonucu şimdiden belli.
Kuantum kimyası üzerine doktorası bulunan, yani aslında bir bilim kadını olan Merkel, üçüncü kez siyasi zaferini ilan edecek.
***
Almanya şu anda, Amerika, Çin ve Japonya’nın ardından dünyanın dördüncü, Avrupa’nın ise en büyük ekonomisi.
Avrupa’nın pek çok ülkesi ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, Almanya diğerlerine göre çok daha rahat. Büyüme istikrarlı bir şekilde sürüyor. Euro bölgesinde yaşanan borç krizi nedeniyle 2010 ve 2011’deki yüksek oranını kaybetmiş olsa da, büyüme rakamları hâlâ artı değerde.
Merkel’i güçlü kılan bir diğer ekonomik veri ise kuşkusuz ülkedeki işsizlik oranı. Almanya’da işsizlik son 20 yılın en alt seviyesinde, Avrupa’da bu oranın en düşük olduğu ikinci ülke, Almanya.
Euro bölgesinin bir parçası olarak Yunanistan’a verilen borcun önemli bir kısmını ödeyen ülke olmasına rağmen, Almanya’nın ‘Eurozone’dan elde ettiği kâr, zararından fazla. Euro para birimini kullanmak Avrupa Birliği’nin ekonomisi nispeten zayıf ülkeleri için son dönemlerde ciddi sıkıntı yaratmış olsa da, Almanya güçlü yapısıyla krizlerden çok etkilenmiyor.
***
Peki Almanya’nın seçim gündemini işgal eden hiç mi sorunu yok?
Elbette var.
Örneğin eski CIA ajanı Edward Snowden’in, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’nın yürüttüğü gizli telefon ve internet kayıtlarını izleme programını basına sızdırmasıyla patlak veren kriz, seçim öncesi Almanya gündeminde tam anlamıyla bir şok etkisi yarattı.
Amerikalıların bu istihbarat faaliyetlerini Almanya'da da uygulaması ve ayda 500 milyonu aşan sayıda telefon görüşmesi, internet arama faaliyeti ve e-postayı takip etmiş olması, Almanları çileden çıkarırken, Amerikan istihbaratının faaliyetlerinden Alman istihbaratının da faydalandığının ortaya çıkması ise öfkeyi kat be kat artırdı.
Bir diğer önemli sorun, başını aşırı sağcı Almanya Ulusal Demokratik Partisi NDP’nin çektiği ırkçı partilerin, son dönemde göçmenler ve mültecilere yönelik saldırgan tutumlarında gözlenen artış.
Başta 2007 yılında Avrupa Birliği’ne üye olan Romanya ve Bulgaristan vatandaşları olmak üzere birlik üyesi olup da ekonomik olarak zor durumda olan ülkelerin vatandaşlarının, tıpkı diğer refah düzeyi yüksek ülkelere olduğu gibi Almanya’ya da göç etmesi, aşırı sağcı kesimi rahatsız ettiği gibi bu partiler halkı göçmenlere karşı kışkırtıcı propagandalar yapıyor.
Bu partilerin rahatsız olduğu bir diğer kesim ise mülteciler. Alman İçişleri Bakanlığı, bu yılın ilk altı ayında Suriye, Afganistan ve Irak gibi ülkelerden 43 bin iltica başvurusu aldıklarını açıkladı. NDP’nin kışkırttığı halk, mültecilerin kaldığı bölgelerde sıklıkla eylemde.
Seçim öncesinde yeniden alevlenen tartışmalardan bir tanesi de çifte vatandaşlık meselesi.
Bu özellikle Almanya’da yaşayan Türkleri etkileyen bir konu. Alman vatandaşlığına geçebilmek için Türkiye vatandaşlığını bırakmak zorundalar. Pek çoğu da bunu yapmadığından, sorunlar ortaya çıkıyor. Merkel bu konuda tavrını değiştirmezken, ana Muhalefet Sosyal Demokratlar ile Yeşiller ve Sol Parti, Türkiye kökenlilere ‘çifte vatandaşlık hakkı’ vadediyor.
Bu hafta Almanya seçimlerini, ‘One women to rule them all-Hepsini yönetmesi için bir kadın’ başlığıyla kapak yapan The Economist’e göre Merkel, iktidarı boyunca kendi evinin içinde çok önemli adımlar atamadı.
Örneğin gerekli yapısal reformlar hayata geçirilemedi, fiyatlandırma özelinde enerji politikalarında ciddi sıkıntı yaşanıyor, dünyanın ilk 50 üniversitesi içerisinde sadece bir Alman üniversitesi var ve bu alanda ciddi yatırım gerekiyor, kamu sektörü üretken değil, hizmet sektöründe rekabetçi bir yapının olmayışı soruna neden oluyor. Ama tüm bunlara rağmen, Avrupa’daki popülaritesi ve güçlü kişiliğiyle, solcu rakiplerine göre daha güvenilir bir tercih!
The Economist’in politika yazarları Merkel için; ‘Obama, Cameron ya da Hollande ile kıyaslandığına çok daha güvenilir ve popüler bir lider’ diyor.
Belli ki seçim kampanyası sırasında iç ve dış politika ile Avrupa politikalarına çok önemli bir pay ayırmayıp ‘güven’ temasını ön planda tutan ve halkına ekonomik istikrar vadeden Merkel’in verdiği mesaj, seçmen tarafından da kabul görüyor.
Çünkü kamuoyu yoklamalarına göre Merkel, % 40 civarında bir oy oranıyla yine seçimin favorisi.
Ama acaba, Euro bölgesinde yaşanan finansal krizin girdabında boğulma tehlikesi bulunan ülkeler, yine Euro bölgesinin kaymağını yiyen Merkel Almanya’sı konusunda ne düşünüyor?